Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından yayımlanan son rapora göre, sahte ürün ticareti küresel ticaretin önemli bir sorun alanını oluşturmaya devam ediyor.

Raporda dünya genelinde sahte ürünlerin toplam değerinin 416 milyar euronun üzerinde olduğu ve bu tutarın küresel ithalatın yaklaşık %2,3’üne denk geldiği belirtiliyor. Bu çarpıcı veriler, sahteciliğin ekonomik etkisinin ne kadar büyük ve yaygın olduğunu ortaya koyarken, Türkiye'nin de bu küresel sistemdeki konumu dikkat çekici bir hal alıyor.
OECD'nin verilerine göre Türkiye, Avrupa Birliği'ne yönelik sahte ürün ihracatında %22 ile ikinci sırada yer alıyor. Listenin zirvesinde ise %54’lük oranla Çin yer alıyor. Türkiye’yi %12 ile Hong Kong takip ediyor. Bu oranlar, AB’ye yönelen sahte ürünlerin büyük ölçüde birkaç ana kaynaktan geldiğini gösteriyor. Özellikle Türkiye'nin bu listede ikinci sırada bulunması hem ekonomik hem de diplomatik açıdan ciddi bir değerlendirmeyi zorunlu kılıyor


Sahte Ürünlerin Başlıca Hedefi Avrupa Birliği

Sahte ürünlerin nihai varış noktalarına bakıldığında, Avrupa Birliği ülkeleri öne çıkıyor. Rapora göre, AB’ye ithal edilen ürünlerin yaklaşık 99 milyar euroluk kısmı, yani toplam ithalatın %4,7’si sahte ürünlerden oluşuyor. Daha da dikkat çekici olan ise, dünyadaki en yoğun 25 hedef ülkenin 20’sinin AB üyesi olması. Bu durum, Avrupa’nın hem pazar büyüklüğü hem de satın alma gücü açısından sahte ürün ticareti için cazip bir hedef haline geldiğini gösteriyor.
Ele geçirilen sahte ürünlerin dağılımına bakıldığında Almanya, hacim açısından ABD’den sonra ikinci sırada bulunurken, değer açısından dünyada ilk sırada yer alıyor. Alman gümrük ve emniyet yetkilileri, dünya genelinde ele geçirilen sahte ürünlerin toplam değerinin dörtte birinden fazlasını tek başına ele geçirmiş durumda. Fransa (%9) ve Belçika (%7) da sahte ürünlerin ana hedefleri arasında bulunuyor.


Hangi Ürünler Sahtecilikte Öne Çıkıyor?


Sahte ürünler sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda halk sağlığı açısından da ciddi bir tehdit oluşturuyor. AB gümrük yetkilileri, sahte malların büyük bir bölümünün doğrudan tüketici güvenliğini tehdit ettiğini belirtiyor. Özellikle kozmetik ürünler ve oyuncaklar, bu açıdan en riskli kategorilerden. Bu ürünler hem çocukları hem de yetişkinleri doğrudan etkileyebilecek sağlık ve güvenlik tehlikeleri taşıyor.
2020–2021 yılları arasında en fazla ele geçirilen ürün kategorileri arasında giyim eşyaları ve ayakkabılar ilk sıralarda yer alırken, değer açısından en büyük pay sahte saatlere ait. Sahte saatler, toplam sahte ürün değerinin yaklaşık %30’unu oluşturuyor. Bunun yanında, otomotiv yedek parçaları (10. sıra) ve eczacılık ürünleri (12. sıra) da özellikle endişe verici kategoriler olarak raporda öne çıkıyor. Bu tür ürünlerin sahte olarak piyasaya sürülmesi hem kullanıcı güvenliğini hem de ürün performansını doğrudan tehdit ediyor.


Gönderi Yöntemleri: Sahtecilikte Posta Başrolde


OECD raporunda sahte ürünlerin taşınma yöntemlerine de değiniliyor. Buna göre, en yaygın yöntem posta yolu. Ele geçirilen sahte ürünlerin %58’i posta ile gönderilirken, bunu %17 ile ekspres kuryeler, %13 ile hava yolu ve %10 ile kara yolu taşımacılığı izliyor. Bu durum, sahteciliğin küçük ölçekli ancak yaygın ve sistematik bir yapıda işlediğini gösteriyor. Bireysel gönderiler üzerinden yapılan kaçakçılık, gümrük denetimlerinin etkinliğini azaltıyor ve yakalanma riskini düşürüyor.


Sahtecilik Neden Tehlikeli?


OECD raporunun en çarpıcı yönlerinden biri de sahte ürün ticaretinin yalnızca ekonomik kayıplarla sınırlı kalmadığını ortaya koyması. Raporda, “Sahte ürün ticareti; yolsuzluğu, organize suçları körükleyerek, inovasyonun engellendiği, tüketici güveninin zedelendiği ve meşru işletmelerin kaynaklarının yasa dışı faaliyetlere yönlendirildiği bir kısır döngü yaratıyor” deniyor.


Bu yönüyle sahtecilik, sadece tüketicinin dolandırılması değil, aynı zamanda yasal düzenin, rekabetin ve kamu sağlığının doğrudan tehdit altına alınması anlamına geliyor. Üstelik bu ticaret, sadece ürünleri taklit edilen şirketlere zarar vermiyor; aynı zamanda devletin vergi kayıplarına, sağlık sistemine binen ekstra yükümlülüklere ve tüketici güveninde ciddi erozyonlara neden oluyor.


Türkiye Neden İkinci Sırada?


Türkiye’nin bu alanda ikinci sırada yer almasının nedenleri çok boyutlu değerlendirilmeli. Gelişmiş üretim altyapısı, stratejik coğrafi konumu, yetersiz fikri mülkiyet koruması, sınır denetimlerinde yaşanan zafiyetler ve kayıt dışı ekonomi bu nedenlerin başında geliyor. Ayrıca, son yıllarda COVID-19 pandemisi ve Ukrayna’daki savaş gibi küresel krizler tedarik zincirlerini altüst ettiğinden, birçok ülkede ticaret düzenlemeleri değişti ve uygulama öncelikleri yeniden belirlendi. Bu da sahte ürünlerin daha kolay dolaşıma girmesine yol açtı.
OECD’ye göre bu tür krizler, fikri mülkiyetin korunmasını daha da güçleştirdi. Bozulan tedarik zinciri, risk yönetimini daha karmaşık hale getirirken, bazı devletler daha “esnek” ticari kontroller uygulamaya başladı. Bu bağlamda, Türkiye gibi tedarik zincirlerinde önemli rol oynayan ülkelerde sahte ürünlerin ortaya çıkma ve Avrupa’ya ulaşma ihtimali arttı.


Kaynak: Euronews
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
[email protected]