ABD Başkanı DONALD Trump’ın AVRUPA Birliği’ne yönelik olarak yüzde 50 oranında YENİ BİR GÜMRÜK VERGİSİ uygulanmasını önerdiğini açıklaması, iki ekonomik dev arasındaki ilişkilerde yeni bir gerilim başlattı.
Bu çıkış, yalnızca ticaretin teknik boyutlarıyla sınırlı kalmayıp, transatlantik ilişkilerin genel yapısını da tehdit edebilecek bir kırılma potansiyeli taşıyor. Trump’ın “müzakereler bir yere varmıyor” gerekçesiyle yaptığı bu açıklamaya, AB’nin en üst düzey ticaret yetkililerinden gelen yanıtlar sert ama dengeliydi.
AB KOMİSYONU’NUN TİCARETTEN SORUMLU ÜYESİ MAROS SEFCOVIC, yaptığı açıklamada AB’nin bu tür tehditlere karşı hazırlıklı olduğunu belirtirken, ticaretin KARŞILIKLI SAYGI temelinde sürdürülmesi gerektiğine dikkat çekti. SEFCOVIC, ABD Ticaret Bakanı HOWARD LUTNICK ve ABD Ticaret Temsilcisi JAMIESON GREER ile görüşmeler gerçekleştirdiğini ifade ederek, AB’nin hâlâ masada kalma ve yapıcı bir anlaşmaya varma konusunda kararlı olduğunu da dile getirdi.
SEFCOVIC’in sosyal medya üzerinden verdiği mesaj oldukça netti:
“AB-ABD TİCARET İLİŞKİLERİ EŞSİZ VE STRATEJİKTİR. BU İLİŞKİLER, TEHDİTLERLE DEĞİL, KARŞILIKLI SAYGIYLA YÖNETİLMELİDİR. AVRUPA BİRLİĞİ, YAPICI DİYALOĞA AÇIKTIR AMA ÇIKARLARINI DA SONUNA KADAR SAVUNMAYA HAZIRDIR.”
Bu ifadeler, AB'nin TRUMP yönetiminin ani ve baskıcı çıkışlarına karşı diplomatik sabrını koruduğunu, ancak gerekli görürse MİSİLLEME KABİLİYETİNİ de hayata geçirebileceğini gösteriyor.
TRUMP’IN YAKLAŞIMI: BASKI, YÜKSEK TARİFE VE TEK TARAFLILIK
ABD Başkanı TRUMP, TRUTH SOCIAL adlı sosyal medya platformunda yaptığı açıklamada, AB ile yürütülen ticaret müzakerelerinin sonuç vermediğini ileri sürerek, 1 HAZİRAN itibarıyla AB mallarına yüzde 50 gümrük tarifesi uygulanması gerektiğini dile getirdi. Ancak burada dikkat çekici bir ayrıntı vardı: ABD sınırları içinde üretilmiş ya da kurulmuş ürünlerin bu vergi kapsamı dışında tutulacağı belirtildi. Bu, Trump’ın her zamanki “AMERİKA’DA ÜRET, VERGİDEN MUAF OL” yaklaşımının bir yansıması olarak görülüyor.
Bu açıklama, Avrupa'da büyük bir TEDİRGİNLİK VE HUZURSUZLUK yarattı. Çünkü böyle bir uygulama yalnızca AB ekonomisini değil, aynı zamanda küresel ticaret düzenini de zora sokabilir.
ABD HAZİNE BAKANI SCOTT BESSENT de Trump’ın söylemlerine destek vererek, AB’nin sunduğu tekliflerin diğer ticaret ortaklarıyla yapılan müzakerelere kıyasla YETERSİZ VE ETKİSİZ olduğunu savundu. BESSENT’in açıklamasındaki şu sözler dikkat çekti:
“TRUMP, BU TARİFE ADIMLARININ AB’Yİ HAREKETE GEÇİRECEĞİNİ UMUYOR. ARTIK SADECE BEKLEME DEĞİL, TEPKİ ZAMANI GELDİ.”
Bu ifadeler, TRUMP yönetiminin AB’yi daha fazla taviz vermeye zorlamak için baskıyı artırdığını ve ticaret politikasını bir tür PAZARLIK ARACI OLARAK KULLANDIĞINI gösteriyor.
AB’NİN TAVRI: DİPLOMASİ ÖNCELİKLİ, AMA YANIT VERMEYE DE HAZIR
AB tarafı ise Trump’ın gümrük tarifesi tehdidine karşılık verirken iki yönlü bir strateji izliyor:
DİPLOMASİ VE İŞ BİRLİĞİ: AB, müzakere masasını terk etmeyerek yapıcı ve uluslararası kurallara uygun bir yaklaşım benimsiyor. Bu da AB’nin diplomatik duruşunu güçlendiriyor.
GÜÇLÜ BİR CEVAP MEKANİZMASI: SEFCOVIC’in sözlerinden anlaşıldığı üzere, AB, eğer Trump’ın önerdiği gümrük tarifeleri yürürlüğe girerse, buna karşı ekonomik ve diplomatik misilleme adımları atmaya TAM ANLAMIYLA HAZIR.
Bu da AB’nin yalnızca savunmada kalmadığını, gerektiğinde EKONOMİK AĞIRLIĞINI KULLANABİLECEĞİNİ gösteriyor.
TRANSATLANTİK İLİŞKİLERİN KADERİ TEHLİKEDE Mİ?
AB ile ABD arasındaki ekonomik ilişkiler, sadece mal ve hizmet alışverişinden ibaret değil. Her iki taraf da birbirinin ANA YATIRIM ORTAĞI konumunda. Bankacılık, teknoloji, otomotiv, ilaç sektörü gibi stratejik alanlarda yüz milyarlarca dolarlık yatırım ve karşılıklı bağımlılık söz konusu.
Ancak Trump’ın izlediği tek taraflı, baskıcı ve korumacı politika; bu dengeyi ciddi şekilde bozabilir. Daha önce Çin’e karşı yürüttüğü ticaret savaşlarında da benzer bir taktik izleyen TRUMP, AB’ye de aynı sert yaklaşımı sergiliyor. Ancak AB, Çin gibi merkezî yapıya sahip değil; KOMİSYON, ÜYE DEVLETLER, MECLİS gibi çok katmanlı bir yapıdan oluştuğu için karar süreçleri daha karmaşık ama daha meşrudur.
Bu nedenle Trump’ın baskıcı yaklaşımı kısa vadede sonuç doğurmayabilir, ancak uzun vadede iki taraf arasında DERİN GÜVENSİZLİKLERİN TOHUMLARINI atabilir.
SONUÇ: DÜNYA TİCARETİNDE YENİ BİR KRİZ Mİ GELİYOR?
ABD’nin AB’ye yönelik yüzde 50 oranındaki tarife tehdidi, sadece iki ekonomik blok arasındaki ilişkileri germekle kalmıyor; aynı zamanda KÜRESEL EKONOMİK SİSTEMİ de tehdit ediyor. Dünya ekonomisi hâlâ pandemi sonrası toparlanma sürecindeyken, enerji krizleri, tedarik zinciri sorunları ve bölgesel savaşlarla sarsılmışken; böyle bir ticaret krizi yeni bir KÜRESEL DÜŞÜŞ DALGASINI tetikleyebilir.
Bu nedenle her iki tarafın da daha fazla GERİLİM YARATMAKTAN KAÇINARAK, ULUSLARARASI HUKUK VE KARŞILIKLI SAYGI İLKELERİNE DAYALI bir çözüm arayışına girmesi artık bir seçenek değil, zorunluluktur.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
[email protected]