LEVENT PEŞKER
Köşe Yazarı
LEVENT PEŞKER
 

Sağlık turizm ve İzmir'in yeri...

Türkiye, son yıllarda sağlık turizmi alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri hâline geldi. Artık sadece tarihî yapıları, doğal güzellikleri ya da mutfağıyla değil; güçlü hekim kadrosu, modern hastaneleri ve uygun fiyatlı sağlık hizmetleriyle de yabancıların ilgisini üzerine çekiyor. Avrupa’dan Amerika’ya, Orta Doğu’dan Afrika’ya kadar birçok ülkeden hastalar tedavi için Türkiye’yi tercih ediyor. Bu yükselişte kuşkusuz İzmir ve Ege Bölgesi çok özel bir yer tutuyor. Çünkü burada yalnızca tedavi değil, tedaviyi tamamlayan bir yaşam deneyimi sunuluyor. Bir hasta, İzmir’de diş implantı yaptırabiliyor, ardından Çeşme’de denizin tadını çıkarabiliyor. Obesite cerrahisi için gelen biri, operasyon sonrası Kuşadası’nda birkaç gün dinlenerek süreci çok daha kolay atlatabiliyor. Şirince’nin taş evleri, Alaçatı’nın rüzgârı, Efes’in tarihi… Tüm bunlar, sağlık turizmini kuru bir “tedavi hizmeti” olmaktan çıkarıp, ruhu da besleyen bir bütün hâline getiriyor. Üstelik İzmir, inanç turizmi açısından da eşsiz bir avantaja sahip: Dünya Hristiyanları için kutsal bir mekân olan Meryem Ana Evi, tedavi için gelen ziyaretçilere ruhsal bir şifa ve manevi bir deneyim sunuyor. Bu yönüyle Ege, bedeni iyileştirirken ruhu da dinlendiren nadir destinasyonlardan biri. İzmir’in sağlık altyapısı, Ege’nin turistik olanaklarıyla birleşince, yabancıların gözünde benzersiz bir destinasyon ortaya çıkıyor. Avrupa’da aynı işlemin maliyeti birkaç kat daha yüksekken, Türkiye’de hasta hem kaliteli bir sağlık hizmeti alıyor hem de tatil yapma şansına kavuşuyor. Bu nedenle İzmir, son yıllarda adeta “Avrupa’nın sağlık sahili” olarak anılmaya başladı. Fakat tüm bu tabloya rağmen, sağlık turizmi yatırımlarının Karadeniz’e doğru kaymaya başladığını da görmek gerek. Karadeniz’in serin iklimi, yeşil doğası ve yaylalarıyla bütünleşen sağlık tesisleri dikkat çekiyor. Özellikle doğa turizmini seven yabancıların bu bölgeye ilgisi artıyor. Bu da sağlık turizminin sadece Ege ve Akdeniz sahillerine sıkışmayacağını, ülkenin farklı bölgelerinin de bu pastadan pay almak istediğini gösteriyor. Yine de İzmir ve Ege’nin avantajı bambaşka. Ulaşım kolaylığı, uluslararası havalimanı, turistik cazibe merkezleri ve yıllardır turizmle yoğrulmuş bir şehir kültürü, sağlık turizmi için benzersiz bir güven ortamı sağlıyor. Hastalar için tedavi sürecinde en az operasyon kadar önemli olan şey huzur ve rahatlıktır. Ege’nin ılıman iklimi, denizi, güneşi ve doğası tam da bu ihtiyacı karşılıyor. Bugün İzmir’de bir klinikte tedavi gören bir Alman ya da İngiliz, ertesi gün Efes harabelerinde dolaşırken, aslında Türkiye’nin sağlık turizminin en güçlü tanıtım elçisi hâline geliyor. Çünkü deneyimlediği bu bütünsel hizmeti kendi ülkesine döndüğünde anlatıyor, başkalarına tavsiye ediyor. Bu güçlü yükselişte önemli bir isim öne çıkıyor: Sağlık Turizmi Konfederasyonu (SATKOF) Genel Başkanı Prof. Dr. Aysun Bay. Bay, yalnızca sektörün gelişmesine öncülük etmiyor; aynı zamanda Türkiye’nin sağlık diplomasisini dünyaya taşıyor. Geçtiğimiz günlerde SATKOF ve TABA-AmCham heyetleriyle birlikte New York’taki Türkevi’nde yaptığı temaslar, bunun en somut göstergesi oldu. ABD’de temsilcilik açma sürecini başlatan SATKOF, Türkiye’nin sağlık turizminde küresel bir oyuncu olma vizyonunu daha da güçlendirdi. Ve şimdi gözler, 21-22 Kasım’da İzmir’de gerçekleştirilecek büyük buluşmaya çevrildi. SATKOF’un ev sahipliğinde yapılacak bu etkinlik, yalnızca sağlık profesyonellerini değil; yatırımcıları, diplomatları ve siyasetçileri de bir araya getirecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılması beklenen toplantı, İzmir’in Türkiye’nin sağlık turizmindeki merkezî rolünü bir kez daha dünyaya gösterecek. Kısacası, Karadeniz’de yeni fırsatlar belirse de Ege’nin köklü avantajı kolay kolay sarsılacak gibi değil. Türkiye sağlık turizminde yükselişini sürdürürken, İzmir bu yükselişin kalbinde atmaya devam edecek. Hem bedenin hem ruhun şifa bulduğu İzmir, sağlık diplomasisinin de en güçlü sahnesi olmaya aday.
Ekleme Tarihi: 22 Eylül 2025 -Pazartesi

Sağlık turizm ve İzmir'in yeri...

Türkiye, son yıllarda sağlık turizmi alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri hâline geldi. Artık sadece tarihî yapıları, doğal güzellikleri ya da mutfağıyla değil; güçlü hekim kadrosu, modern hastaneleri ve uygun fiyatlı sağlık hizmetleriyle de yabancıların ilgisini üzerine çekiyor. Avrupa’dan Amerika’ya, Orta Doğu’dan Afrika’ya kadar birçok ülkeden hastalar tedavi için Türkiye’yi tercih ediyor.

Bu yükselişte kuşkusuz İzmir ve Ege Bölgesi çok özel bir yer tutuyor. Çünkü burada yalnızca tedavi değil, tedaviyi tamamlayan bir yaşam deneyimi sunuluyor. Bir hasta, İzmir’de diş implantı yaptırabiliyor, ardından Çeşme’de denizin tadını çıkarabiliyor. Obesite cerrahisi için gelen biri, operasyon sonrası Kuşadası’nda birkaç gün dinlenerek süreci çok daha kolay atlatabiliyor. Şirince’nin taş evleri, Alaçatı’nın rüzgârı, Efes’in tarihi… Tüm bunlar, sağlık turizmini kuru bir “tedavi hizmeti” olmaktan çıkarıp, ruhu da besleyen bir bütün hâline getiriyor. Üstelik İzmir, inanç turizmi açısından da eşsiz bir avantaja sahip: Dünya Hristiyanları için kutsal bir mekân olan Meryem Ana Evi, tedavi için gelen ziyaretçilere ruhsal bir şifa ve manevi bir deneyim sunuyor. Bu yönüyle Ege, bedeni iyileştirirken ruhu da dinlendiren nadir destinasyonlardan biri.

İzmir’in sağlık altyapısı, Ege’nin turistik olanaklarıyla birleşince, yabancıların gözünde benzersiz bir destinasyon ortaya çıkıyor. Avrupa’da aynı işlemin maliyeti birkaç kat daha yüksekken, Türkiye’de hasta hem kaliteli bir sağlık hizmeti alıyor hem de tatil yapma şansına kavuşuyor. Bu nedenle İzmir, son yıllarda adeta “Avrupa’nın sağlık sahili” olarak anılmaya başladı.

Fakat tüm bu tabloya rağmen, sağlık turizmi yatırımlarının Karadeniz’e doğru kaymaya başladığını da görmek gerek. Karadeniz’in serin iklimi, yeşil doğası ve yaylalarıyla bütünleşen sağlık tesisleri dikkat çekiyor. Özellikle doğa turizmini seven yabancıların bu bölgeye ilgisi artıyor. Bu da sağlık turizminin sadece Ege ve Akdeniz sahillerine sıkışmayacağını, ülkenin farklı bölgelerinin de bu pastadan pay almak istediğini gösteriyor.

Yine de İzmir ve Ege’nin avantajı bambaşka. Ulaşım kolaylığı, uluslararası havalimanı, turistik cazibe merkezleri ve yıllardır turizmle yoğrulmuş bir şehir kültürü, sağlık turizmi için benzersiz bir güven ortamı sağlıyor. Hastalar için tedavi sürecinde en az operasyon kadar önemli olan şey huzur ve rahatlıktır. Ege’nin ılıman iklimi, denizi, güneşi ve doğası tam da bu ihtiyacı karşılıyor.

Bugün İzmir’de bir klinikte tedavi gören bir Alman ya da İngiliz, ertesi gün Efes harabelerinde dolaşırken, aslında Türkiye’nin sağlık turizminin en güçlü tanıtım elçisi hâline geliyor. Çünkü deneyimlediği bu bütünsel hizmeti kendi ülkesine döndüğünde anlatıyor, başkalarına tavsiye ediyor.

Bu güçlü yükselişte önemli bir isim öne çıkıyor: Sağlık Turizmi Konfederasyonu (SATKOF) Genel Başkanı Prof. Dr. Aysun Bay. Bay, yalnızca sektörün gelişmesine öncülük etmiyor; aynı zamanda Türkiye’nin sağlık diplomasisini dünyaya taşıyor. Geçtiğimiz günlerde SATKOF ve TABA-AmCham heyetleriyle birlikte New York’taki Türkevi’nde yaptığı temaslar, bunun en somut göstergesi oldu. ABD’de temsilcilik açma sürecini başlatan SATKOF, Türkiye’nin sağlık turizminde küresel bir oyuncu olma vizyonunu daha da güçlendirdi.

Ve şimdi gözler, 21-22 Kasım’da İzmir’de gerçekleştirilecek büyük buluşmaya çevrildi. SATKOF’un ev sahipliğinde yapılacak bu etkinlik, yalnızca sağlık profesyonellerini değil; yatırımcıları, diplomatları ve siyasetçileri de bir araya getirecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılması beklenen toplantı, İzmir’in Türkiye’nin sağlık turizmindeki merkezî rolünü bir kez daha dünyaya gösterecek.

Kısacası, Karadeniz’de yeni fırsatlar belirse de Ege’nin köklü avantajı kolay kolay sarsılacak gibi değil. Türkiye sağlık turizminde yükselişini sürdürürken, İzmir bu yükselişin kalbinde atmaya devam edecek. Hem bedenin hem ruhun şifa bulduğu İzmir, sağlık diplomasisinin de en güçlü sahnesi olmaya aday.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.