Fatma DAYAÜÇ
Köşe Yazarı
Fatma DAYAÜÇ
 

Şiddetin Gölgeleri ve Kadının Sessiz Çığlığı

Merhaba canım kadın, Dün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ydü… Ama aslında bu konu bir güne sığmayacak kadar ağır, bir güne sığmayacak kadar gerçek. Dün katıldığım sempozyumda dinlediklerim ve hayatın içinden gördüklerim, içimde tekrar aynı soruyu büyüttü: “Biz bu acıyı ne zaman fark ediyoruz?” Ne yazık ki çoğu zaman şiddet, son darbede görünür oluyor. Önce küçücük sözlerle başlıyor… Alaylar, küçümsemeler, emirler, kontrol… Bunlar psikolojik şiddetin tohumları. Ardından o tohum büyüyor; ses tonları değişiyor, kapılar sert kapanıyor, izler görünür hale geliyor. Ve kadın o zaman fark ediyor: “Ben aslında çok uzun zamandır şiddetin içindeymişim.” Oysa canım kadın, en önemli olan, o başlangıç anını görebilmek. Çünkü bazen bir kelime, bir bakış, hatta bir sessizlik bile bir alarmdır.  Şiddet sadece evin içinde olmaz… Toplumun her yerinde karşımıza çıkar. Sokakta, iş yerinde, trafikte, okulda… Herkes birbirine görünmez iplerle dokunuyor; o ipler bazen sevgi olur, bazen de keskin bir bıçak. Geçenlerde toplu taşımada yanımda oturan bir kadının telefonu kulağından düşecek kadar titrediğini gördüm. Ağlıyordu… ama bu bir “o anlık ağlama” değildi. Gözünde geçmişten taşan bir yorgunluk, sinir sistemine işlenmiş bir korku, sesine sinmiş bir umutsuzluk vardı. Bu hâl tek bir olayın değil, uzun süreli psikolojik şiddetin iziydi. Ve eminim çoğu insan yanından geçip gitmiştir, sadece “duygusal biri” sanmıştır. Psikolojik şiddetin izi bazen bir morluk kadar görünürdür ama gözle değil, ruh ile görülür. Ve bu da bir şiddettir: Sessiz, derin ve çoğu zaman en tehlikeli olanı. Bu yüzden canım kadın, bunu fark et, neresi olursa olsun ortamdan uzaklaş ve böyle bir durumda mutlaka destek al: Artık 183 hattı şiddetin her türü için danışmanlık sağlıyor. Unutma, yardım istemek zayıflık değil; tam aksine kendine sahip çıkma cesaretidir.   Peki bu şiddeti kim büyütüyor? Acı bir gerçeği söylemek zorundayım: Bu toplumda her şiddet uygulayan erkeğin arkasında, onu o hale getiren bir anne figürü bulunuyor. Ataerkil sistem sadece erkekleri yüceltmiyor; anneleri de bu düzeni sürdürmeye programlıyor. “Erkek yapar.” “Erkek ağlamaz.” “Erkek her şeyde haklıdır.” Bu cümlelerin her biri bir çocuğun zihninde bir tohum olur. Sonra büyür… Ve o erkek bir gün bir kadını döverken kendinde hak görür. Daha kötüsü… bir kadının hayatını söndürürken bile. Oysa hiçbir kutsal kitapta, hiçbir ahlak öğretisinde, hiçbir insanlık değerinde bunun yeri yoktur. Bu yüzden canım kadın, bir anneysen veya bir gün anne olacaksan: Oğluna insan olmayı öğret. Sertliği değil, empatiyi… İtaati değil, saygıyı… Sahip olmayı değil, sevmeyi… Ayrılmayı bile medeniyet içinde yapmayı… Çünkü bir toplumun geleceği, bir annenin elinde şekillenir. Hiçbir kadın, hiçbir insan, hiçbir canlı şiddeti hak etmez. Ne sözlü, ne duygusal, ne fiziksel, ne ekonomik, ne dijital… Hiçbirini.   Bilinçaltı Egzersizi – “Sınırlarımı Yeniden Kuruyorum” 1. Sessiz bir ortamda bir kâğıt al. Kendini en çok tüketen, inciten, huzurunu bozan üç davranışı yaz. 2. Her birinin altına şunu yaz: “Buna maruz kalmak zorunda değilim.” 3. Şimdi yeni bir sütun aç ve şöyle devam et: “Benim sağlıklı sınırım nedir?” Örneğin: – Ses yükseltildiğinde ortamı terk ederim. – Aşağılandığım an iletişimi keserim. – Kontrol ya da baskı olduğunda hayır derim. 4. Aynanın karşısına geç, gözlerine bak ve şu cümleyi üç kez tekrarla: “Ben değerliyim. Ben saygıyı hak ediyorum. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmiyorum.” 5. Bu kâğıdı sakla. Bu, senin kendine verdiğin en güçlü söz.  Canım kadın, Her yeni farkındalık bir özgürleşmedir. Bazen bir cümle, bazen bir hikâye, bazen tanımadığın bir kadının gözyaşı bile seni uyandırır. Sen yalnız değilsin. İnsanlığın en büyük yaralarından biri olan şiddete karşı, hem kendini koruyan, hem bilinçlenen, hem de geleceği değiştirecek olan sensin. Sen güçlü, değerli ve görünenden çok daha parlaksın. Unutma: Bir kadının farkındalığı bir neslin kaderini değiştirir. Ben buradayım canım kadın. Seninle, aynı yolda, aynı niyetle.
Ekleme Tarihi: 26 Kasım 2025 -Çarşamba

Şiddetin Gölgeleri ve Kadının Sessiz Çığlığı

Merhaba canım kadın,
Dün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ydü…
Ama aslında bu konu bir güne sığmayacak kadar ağır, bir güne sığmayacak kadar gerçek.

Dün katıldığım sempozyumda dinlediklerim ve hayatın içinden gördüklerim, içimde tekrar aynı soruyu büyüttü:
“Biz bu acıyı ne zaman fark ediyoruz?”

Ne yazık ki çoğu zaman şiddet, son darbede görünür oluyor.
Önce küçücük sözlerle başlıyor…
Alaylar, küçümsemeler, emirler, kontrol…
Bunlar psikolojik şiddetin tohumları.
Ardından o tohum büyüyor; ses tonları değişiyor, kapılar sert kapanıyor, izler görünür hale geliyor.
Ve kadın o zaman fark ediyor:
“Ben aslında çok uzun zamandır şiddetin içindeymişim.”

Oysa canım kadın, en önemli olan, o başlangıç anını görebilmek.
Çünkü bazen bir kelime, bir bakış, hatta bir sessizlik bile bir alarmdır.

 Şiddet sadece evin içinde olmaz…

Toplumun her yerinde karşımıza çıkar.
Sokakta, iş yerinde, trafikte, okulda…
Herkes birbirine görünmez iplerle dokunuyor; o ipler bazen sevgi olur, bazen de keskin bir bıçak.

Geçenlerde toplu taşımada yanımda oturan bir kadının telefonu kulağından düşecek kadar titrediğini gördüm.
Ağlıyordu… ama bu bir “o anlık ağlama” değildi.
Gözünde geçmişten taşan bir yorgunluk, sinir sistemine işlenmiş bir korku, sesine sinmiş bir umutsuzluk vardı.
Bu hâl tek bir olayın değil, uzun süreli psikolojik şiddetin iziydi.
Ve eminim çoğu insan yanından geçip gitmiştir, sadece “duygusal biri” sanmıştır.

Psikolojik şiddetin izi bazen bir morluk kadar görünürdür ama gözle değil, ruh ile görülür.
Ve bu da bir şiddettir:
Sessiz, derin ve çoğu zaman en tehlikeli olanı.

Bu yüzden canım kadın, bunu fark et, neresi olursa olsun ortamdan uzaklaş ve böyle bir durumda mutlaka destek al:
Artık 183 hattı şiddetin her türü için danışmanlık sağlıyor.
Unutma, yardım istemek zayıflık değil; tam aksine kendine sahip çıkma cesaretidir.

  Peki bu şiddeti kim büyütüyor?

Acı bir gerçeği söylemek zorundayım:
Bu toplumda her şiddet uygulayan erkeğin arkasında, onu o hale getiren bir anne figürü bulunuyor.

Ataerkil sistem sadece erkekleri yüceltmiyor;
anneleri de bu düzeni sürdürmeye programlıyor.
“Erkek yapar.”
“Erkek ağlamaz.”
“Erkek her şeyde haklıdır.”

Bu cümlelerin her biri bir çocuğun zihninde bir tohum olur.
Sonra büyür…
Ve o erkek bir gün bir kadını döverken kendinde hak görür.
Daha kötüsü… bir kadının hayatını söndürürken bile.

Oysa hiçbir kutsal kitapta, hiçbir ahlak öğretisinde, hiçbir insanlık değerinde bunun yeri yoktur.

Bu yüzden canım kadın, bir anneysen veya bir gün anne olacaksan:
Oğluna insan olmayı öğret.
Sertliği değil, empatiyi…
İtaati değil, saygıyı…
Sahip olmayı değil, sevmeyi…
Ayrılmayı bile medeniyet içinde yapmayı…

Çünkü bir toplumun geleceği, bir annenin elinde şekillenir.

Hiçbir kadın, hiçbir insan, hiçbir canlı şiddeti hak etmez.
Ne sözlü, ne duygusal, ne fiziksel, ne ekonomik, ne dijital…
Hiçbirini.

  Bilinçaltı Egzersizi – “Sınırlarımı Yeniden Kuruyorum”

1. Sessiz bir ortamda bir kâğıt al.
Kendini en çok tüketen, inciten, huzurunu bozan üç davranışı yaz.

2. Her birinin altına şunu yaz:
“Buna maruz kalmak zorunda değilim.”

3. Şimdi yeni bir sütun aç ve şöyle devam et:
“Benim sağlıklı sınırım nedir?”
Örneğin:
– Ses yükseltildiğinde ortamı terk ederim.
– Aşağılandığım an iletişimi keserim.
– Kontrol ya da baskı olduğunda hayır derim.

4. Aynanın karşısına geç, gözlerine bak ve şu cümleyi üç kez tekrarla:
“Ben değerliyim. Ben saygıyı hak ediyorum. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmiyorum.”

5. Bu kâğıdı sakla.
Bu, senin kendine verdiğin en güçlü söz.

 Canım kadın,
Her yeni farkındalık bir özgürleşmedir.
Bazen bir cümle, bazen bir hikâye, bazen tanımadığın bir kadının gözyaşı bile seni uyandırır.

Sen yalnız değilsin.
İnsanlığın en büyük yaralarından biri olan şiddete karşı,
hem kendini koruyan, hem bilinçlenen, hem de geleceği değiştirecek olan sensin.

Sen güçlü, değerli ve görünenden çok daha parlaksın.
Unutma:
Bir kadının farkındalığı bir neslin kaderini değiştirir.

Ben buradayım canım kadın.
Seninle, aynı yolda, aynı niyetle.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.