Hasan Tahsin
Köşe Yazarı
Hasan Tahsin
 

ORTADA ONCA “KUL HAKKI” VAR!

Üzerinde çalıştığım birden fazla konu var.  Sıraya koyuyorum ama öyle değişiyor ki gündem, benim sıralamam da alt üst oluyor. Cumhuriyet Bayramı, 10 Kasım derken aslında bu hafta size “kent aidiyeti” sıfırlanmış “kokmaz bulaşmaz” İzmir sermayesinden söz edecektim. Onca örgütlenmesi olan “İzmir İş Dünyasının” İzmir’in hızla düşüşüne dair bir çift söz ettiğine şahit olmuyorum.  Bir yandan iktidar diğer yandan yerel iktidar “didişerek” ve sadece “cehalet” üzerinden İzmir’i tarumar ediyor da İzmir dinamiklerinin en güçlüsü olan İzmir İş Dünyası “ne oluyor” demiyor? Kendi kentlerine ufacık bir sorumluluk bile duymuyorlar!  Yazacaktım ama gündeme “Başkan Tugay Umre’ye gitti” diye bir haber düştü.  Gidemez mi?  Gider elbette. Parası ve inancı olan her Müslüman “hacca” gidemiyorsa “Umre’ye” gidiyor son yıllarda. Dini fetvaları da var. Hac gibi değil ama ortam Kâbe! Başkanı bu konuda eleştirmek değil teşvik etmek gerek.  Çünkü ama “Umre” deyin ama da “Hac” Cemil Tugay’ın zaten mutlaka gitmesi gerek. Lakin benim merak ettiğim dönüşü… Zaten bu yazıyı da bu yüzden kaleme aldım. Şimdi bazı dostlar (!) yine “şahsi” diyecekler ama inanın benim kinim de yok düşmanlığım yok kimseye. Sayın Tugay madem bu yola çıktı, ben de bilgilerim sınırında kendisini uyarmak isterim.  Geçelim asıl konuya şimdi. Lütfen dişinizi sıkın, sonuna dek okuduktan sonra düşünün.  Cemil Tugay, İzmir’in Büyükşehir koltuğunda oturduğu günden beri şehirde olup bitenleri ibretle izliyoruz. Şimdi de Umre yolculuğuna çıktı. Elbette herkesin inancı kendine; kimsenin ibadetine karışmak kimsenin haddi değil.  Ama mesele şu: Umre, sadece Kâbe’yi tavaf edip fotoğraf çektirmekten ibaret değildir. Umre’nin asıl yükü dönüştedir.  Dönüşte omuzunda taşıdığın “kul hakkıdır”. Peki Cemil Tugay, Umre’nin gerektirdiğini yapabilecek mi? Zira Umre dönüşü artık Cemil Tugay “Mu’temir” olarak anılacak. Yani bir yerde “doktor” sıfatına “mu’temir” eklenecek.  Ve her ne olursa olsun Kâbe ziyareti, İslam dünyasının en kutsal yeridir, “gidildiği” gibi “dönülmez” değil mi? Mutlaka Cemil Bey de biliyordur bunu.  Öyle ya…  Allah, kitabında defalarca “Karşıma kul hakkı ile gelmeyin” diye buyururken, İslam’da “kibir” kaçınılması gereken bir kötü karakterse, Cemil Tugay gibi inanılmaz sayıda “beddua” alan bir belediye başkanının;“Mu’temir” olduktan hemen sonra “özeleştiri” vermesi gerekir.  – Somut gerekçe göstermeden, uyduruk ihbar ve raporlarla sürülen, görevden alınan, işten atılan çalışanların, – Masum insanlara yöneltilen ithamların, mobbinglerin, – Liyakatsiz atamaların, – Kibri yürüyüşüne yedirilmiş hoyrat kararlarınhesabını nasıl vereceğini düşünmeden Umre’ye gidişinin ne anlamı kalır? İzmir sokaklarında aylardır konuşulan bir gerçek var:  Seçildiği günden bu yana kendine “ulaşamayan”, odasına giremeyen, bir gölge gibi kapı dışarı edilen çalışanların listesi kabarıyor.  Bir başkan düşünün; önce kibriyle yükseliyor, sonra kutsal topraklara gidip tevazu arıyor. Oysa tevazu önce insanın şehrindeki insanlara gösterilir, Mekke’de değil. Kâbe’yi tavaf etmek kolaydır;asıl zor olan, insan gönlünü tavaf etmektir. Orada adım adım yürürsün; burada bir kişinin hakkını yediğinde dağ gibi günahı taşır durursun. Cemil Tugay’ın önünde iki yol var: Birincisi, Umre’yi turistik bir vicdan tatiline çevirmek.İkincisi, dönüşte kapıları açıp mazlumun elini sıkmak, mağdura “Hakkını helal et” diyebilmek. Umre'den dönen bir Müslüman, günahlarından arınmış, manevi bir sayfa açmış olmayı ister. Buna inanır. Ama bu sayfa, ancak ve ancak “hak” sahipleriyle helalleşildiğinde gerçektenbembeyaz kalabilir. Kul hakkı, sadakayla, nafileoruçla, Kâbe’yi tavafla silinmez!  Tek yolu vardır: O hak sahiplerine gidip, yüzlerine bakarak, samimi bir nedametle “helallik istemek” vegök kubbede beddua almadan hoş sada bırakabilmektir. Eğer Başkan, dönüşte makamına oturup aynı kibirli edayı sürdürecekse, haksız yere çıkardığı işçilerden “helallik” istemeyecekse o kutsal yolculuk, sadece turistik seyahatten öteye geçmeyecektir. İzmir halkı, Başkan Tugay'dan yalnızca iyi bir yönetici değil, vicdan sahibi bir lider olmasını bekler. Unutulmamalıdır ki, bir makamda oturup binlerce insanın kaderi hakkında karar vermek, büyük bir sorumluluktur. Hakkı gözetmek, adil olmak, herkesi kucaklamak, siyasetin en çetin ibadetidir.  
Ekleme Tarihi: 15 Kasım 2025 -Cumartesi

ORTADA ONCA “KUL HAKKI” VAR!

Üzerinde çalıştığım birden fazla konu var. 
Sıraya koyuyorum ama öyle değişiyor ki gündem, benim sıralamam da alt üst oluyor. Cumhuriyet Bayramı, 10 Kasım derken aslında bu hafta size “kent aidiyeti” sıfırlanmış “kokmaz bulaşmaz” İzmir sermayesinden söz edecektim. Onca örgütlenmesi olan “İzmir İş Dünyasının” İzmir’in hızla düşüşüne dair bir çift söz ettiğine şahit olmuyorum. 
Bir yandan iktidar diğer yandan yerel iktidar “didişerek” ve sadece “cehalet” üzerinden İzmir’i tarumar ediyor da İzmir dinamiklerinin en güçlüsü olan İzmir İş Dünyası “ne oluyor” demiyor? Kendi kentlerine ufacık bir sorumluluk bile duymuyorlar! 
Yazacaktım ama gündeme “Başkan Tugay Umre’ye gitti” diye bir haber düştü. 
Gidemez mi? 
Gider elbette. Parası ve inancı olan her Müslüman “hacca” gidemiyorsa “Umre’ye” gidiyor son yıllarda. Dini fetvaları da var. Hac gibi değil ama ortam Kâbe!
Başkanı bu konuda eleştirmek değil teşvik etmek gerek. 
Çünkü ama “Umre” deyin ama da “Hac” Cemil Tugay’ın zaten mutlaka gitmesi gerek. Lakin benim merak ettiğim dönüşü…
Zaten bu yazıyı da bu yüzden kaleme aldım.
Şimdi bazı dostlar (!) yine “şahsi” diyecekler ama inanın benim kinim de yok düşmanlığım yok kimseye. Sayın Tugay madem bu yola çıktı, ben de bilgilerim sınırında kendisini uyarmak isterim. 
Geçelim asıl konuya şimdi. Lütfen dişinizi sıkın, sonuna dek okuduktan sonra düşünün. 
Cemil Tugay, İzmir’in Büyükşehir koltuğunda oturduğu günden beri şehirde olup bitenleri ibretle izliyoruz. Şimdi de Umre yolculuğuna çıktı. Elbette herkesin inancı kendine; kimsenin ibadetine karışmak kimsenin haddi değil. 
Ama mesele şu: Umre, sadece Kâbe’yi tavaf edip fotoğraf çektirmekten ibaret değildir. Umre’nin asıl yükü dönüştedir. 
Dönüşte omuzunda taşıdığın “kul hakkıdır”.
Peki Cemil Tugay, Umre’nin gerektirdiğini yapabilecek mi?
Zira Umre dönüşü artık Cemil Tugay “Mu’temir” olarak anılacak. Yani bir yerde “doktor” sıfatına “mu’temir” eklenecek. 
Ve her ne olursa olsun Kâbe ziyareti, İslam dünyasının en kutsal yeridir, “gidildiği” gibi “dönülmez” değil mi? Mutlaka Cemil Bey de biliyordur bunu. 
Öyle ya… 
Allah, kitabında defalarca “Karşıma kul hakkı ile gelmeyin” diye buyururken, İslam’da “kibir” kaçınılması gereken bir kötü karakterse, Cemil Tugay gibi inanılmaz sayıda “beddua” alan bir belediye başkanının;“Mu’temir” olduktan hemen sonra “özeleştiri” vermesi gerekir. 
– Somut gerekçe göstermeden, uyduruk ihbar ve raporlarla sürülen, görevden alınan, işten atılan çalışanların,
– Masum insanlara yöneltilen ithamların, mobbinglerin,
– Liyakatsiz atamaların,
– Kibri yürüyüşüne yedirilmiş hoyrat kararlarınhesabını nasıl vereceğini düşünmeden Umre’ye gidişinin ne anlamı kalır?
İzmir sokaklarında aylardır konuşulan bir gerçek var: 
Seçildiği günden bu yana kendine “ulaşamayan”, odasına giremeyen, bir gölge gibi kapı dışarı edilen çalışanların listesi kabarıyor. 
Bir başkan düşünün; önce kibriyle yükseliyor, sonra kutsal topraklara gidip tevazu arıyor. Oysa tevazu önce insanın şehrindeki insanlara gösterilir, Mekke’de değil.
Kâbe’yi tavaf etmek kolaydır;asıl zor olan, insan gönlünü tavaf etmektir.
Orada adım adım yürürsün; burada bir kişinin hakkını yediğinde dağ gibi günahı taşır durursun.
Cemil Tugay’ın önünde iki yol var:
Birincisi, Umre’yi turistik bir vicdan tatiline çevirmek.İkincisi, dönüşte kapıları açıp mazlumun elini sıkmak, mağdura “Hakkını helal et” diyebilmek.
Umre'den dönen bir Müslüman, günahlarından arınmış, manevi bir sayfa açmış olmayı ister. Buna inanır. Ama bu sayfa, ancak ve ancak “hak” sahipleriyle helalleşildiğinde gerçektenbembeyaz kalabilir.
Kul hakkı, sadakayla, nafileoruçla, Kâbe’yi tavafla silinmez! 
Tek yolu vardır: O hak sahiplerine gidip, yüzlerine bakarak, samimi bir nedametle “helallik istemek” vegök kubbede beddua almadan hoş sada bırakabilmektir.
Eğer Başkan, dönüşte makamına oturup aynı kibirli edayı sürdürecekse, haksız yere çıkardığı işçilerden “helallik” istemeyecekse o kutsal yolculuk, sadece turistik seyahatten öteye geçmeyecektir.
İzmir halkı, Başkan Tugay'dan yalnızca iyi bir yönetici değil, vicdan sahibi bir lider olmasını bekler.
Unutulmamalıdır ki, bir makamda oturup binlerce insanın kaderi hakkında karar vermek, büyük bir sorumluluktur. Hakkı gözetmek, adil olmak, herkesi kucaklamak, siyasetin en çetin ibadetidir.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.