Bakanlar Kurulunu hep bir futbol takımına benzetirim.
Futbol takımında nasıl ki her oyuncunun ayrı bir görevi, ayrı bir sorumluluğu vardır ama sonuç için takım oyununu iyi oynamak gerekli ise Bakanlar Kurulu’nda da aynı gerçeklik vardır.
Yani bireysel olarak iyi olmanız yetmez sonuç için galibiyet için şampiyonluk için kolektif uyum şarttır.
Aynı şekilde siyasi başarı için her bakanlık kendi alanında başarılı olmak zorundadır ama başarı asıl, o uyumlu takım oyunu ile ortaya çıkar.
Ve her futbol takımında görünmez kahramanlar vardır.
Onlar çoğu zaman manşetlere çıkmaz, alkışları forvetler kadar almaz,taraftar hemen çağırmaz ama aslında takımın bel kemiğidirler.
Yaşı benimle yaklaşık olanlar izlemiştir mutlaka, Fenerbahçe’de Metin Diyadin, Galatasaray’da Suat Kaya, Beşiktaş’ta Atom Karınca Rıza Çalımbay dediğimde aslında ne anlatmak istediğim anlaşılır .
Her pozisyonun içinde, her yere yetişen, her takım arkadaşına yardım eden, futbol deyimiyle her kademeye giren, gerekirse korkusuzca tekmeye kafa uzatan, takımın istikrar, denge unsuru takımın olmazsa olmazı kahramanlardır onlar.
Takımın ruhunu yansıtırlar.
Bugün Türkiye Yüzyılı hedefiyle yola çıkmış olan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin de böyle kahramanları vardır.
O kahramanlardan biri Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Murat Kurum’dur.
Unutmamız mümkün değil, Türkiye, 6 Şubat depremleriyle yüzyılın felaketini yaşadı.
Yıkılmış şehirler, çöken hayatlar, umudunu kaybetmiş insanlar…
İşte Murat Kurum, bir mühendisin titizliği ve bir devlet adamının ferasetiyle devreye girdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği sözü yere düşürmemek için inanılması güç bir süre içinde yepyeni şehirler kurdu,kuruyor.
Bu kimi için bu bir mucize, kimi için devletin gücünün kanıtı olabilir ama Murat Kurum’un yaptığı yalnızca binalar değil, bir milletin yeniden ayağa kalkma iradesinin mimarisi oldu.
Bu, görünmez kahramanlığın en büyük göstergesidir. Çünkü o binalar sadece tuğla değil; umut, güven, gelecek taşıyorlar.
Bunu yaparken Kurum’un belki manşetlerde adı sık geçmedi, belki gündelik siyasetin sahnesinde fazla görünmedi ama o, Bakanlar Kurulu’nun sahada tam da ihtiyaç duyduğu “sessiz gücü” temsil etti.
Bakanlar Kurulu’nun bir diğer görünmez kahramanı ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu.
Ulaştırma,haberleşme,denizcilik, altyapı vatandaşın gündelik hayatında “zaten olması gereken” diye geçiştirdiği bu işler aslında bir milletin gerçek egemenlik simgesidir.
Türkiye gibi jeopolitiği karmaşık, ekonomisi hareketli, halkı dinamik bir ülkede bakanlığının yalnızca yol yapmaktan yalnızca beton ve çelikten ibaret olmadığını gösterdi Uraloğlu.
Her yeni yol, her yeni liman, her yeni haberleşme sistemi, uzaya uzanan her proje Türkiye’nin bağımsızlığına atılmış stratejik bir imza oldu onunla.
Haberleşme altyapısında yerli uydu projeleri, milli yazılımlar Uraloğlu’nun milliyetçi devlet adamlığı vizyonunu da göstermektedir.
Bu da dışa bağımlılığı azaltan ve Türk milletinin teknolojik egemenliğini güçlendiren bir yaklaşımdır ki sonuçları milletin kaderini belirleyecektir.
Abdulkadir Uraloğlu, ulaştırmanın teknik detaylarını devletin millî vizyonuyla harmanlayarak, Türkiye Yüzyılı’na yakışan işlere imza atan görünmez bir kahraman olarak tarihe geçmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi iradesi ve stratejik vizyonu ile elbette bu takımın teknik direktörüdür ve her teknik direktör, takımın ruhunu sahaya yansıtan, verdiği her görevi eksiksiz yerine getirecek, konuşan değil,çalışan,mücadele eden, oyunun kaderini değiştirecek Kurum gibi, Uraloğlu gibi isimler ister.
Netice olarak Türkiye Yüzyılı, aslında kadim Türk devlet geleneğinin modern çağdaki yeniden dirilişidir.
Bu yüzyıl, yalnızca bir siyasi hedef değil, aynı zamanda tarihî bir misyondur.
Görevini hakkıyla yapan her bakan, bu misyonun bir parçasıdır.
Tıpkı bir futbol takımında görünmez kahramanların, oyunun kaderini belirlemesi gibi.
Unutulmamalıdır ki Türk milleti, tarihi boyunca devletiyle birlikte var olmuştur. Devlet güçlü oldukça millet de güçlü olmuştur.
Bugün Murat Kurum’un şehirleri yeniden inşa eden eliyle, Abdulkadir Uraloğlu’nun Türkiye’yi dünyaya bağlayan yollarıyla bu kadim hakikat bir kez daha doğrulanmaktadır.
Onlar, Türkiye Yüzyıl’ının Suat Kaya’sı, Metin Diyadin’i, yani sahadaki görünmez ama vazgeçilmez kahramanlarıdır.