Ali Onar
Köşe Yazarı
Ali Onar
 

MİLLİ EĞİTİMDE SESSİZ GÜÇ, BİR NESİL PROJESİ...

Okulların açılmasının yaklaştığı bu günlerde, yalnızca ders zilinin çalması değil, aynı zamanda gerçekten “milli” bir eğitimin inşası için yeni bir dönemin kapılarının aralandığını açıkça görüyoruz. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bu konuda vermiş olduğu mücadeleyi, savaşı takdir etmemek mümkün değil. Gerçekten de Eğitimin, kâğıt üzerindeki müfredattan çok daha fazlası olduğunu her konuşmasında, aldığı her kararda görebiliyoruz. Çünkü bir milletin ortak hafızasını, kültürünü, değerlerini ve ideallerini genç kuşaklara aktaran en güçlü araçtır, eğitim. Ve “Milli Eğitim”; Öğrencilere matematikte formülleri, kimyada deneyleri ya da edebiyatta beyitleri öğretebilirsiniz ama aynı zamanda bir nesili,gençliğimizi bu ülkenin bin yıllık irfanıyla, kültürüyle, medeniyet tecrübesiyle ve milli duruşuyla eğitmek zorundayız. Bunun için de “Milli Eğitim”, yalnızca devletin sıralarında verilen derslerle sınırlı kalmamalı; aynı zamanda vakıflar, dernekler ve toplumsal inisiyatiflerle desteklenmelidir. Tam da bu noktada Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA), yalnızca bir sivil toplum kuruluşu olmanın ötesinde, bir medeniyet davasının taşıyıcısı, bir nesil projesi olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Eğitimle yoğrulmuş, kültürle şekillenmiş, inançla beslenmiş bir gelecek vizyonu, bir jenerasyon mühendisliğini hedefliyor Türkiye Gençlik Vakfı. TÜGVA , herhangi bir dar ideolojik çerçevenin ötesinde, “yerli ve milli değerlerle donanmış, çağın ruhunu kavramış, evrensel ölçekte söz sahibi olabilecek gençler” yetiştirmeyi amaçlıyor, amaçlamakla kalmıyor sahada basılmadık yer de bırakmıyor. TÜGVA, faaliyetlerini izlediğim kadarıyla, sıradan klasik öğrenci kulübü yaklaşımının çok çok ötesinde ve ayrıca gençliği, yalnızca sınavlara hazırlayan veya akademik başarıya odaklanan bir alan olarak görmüyor; aynı zamanda kültürel, sosyal, teknolojik ve manevi boyutlarıyla gençliğin geleceğe hazırlanmasını sağlıyor. TÜGVA “gençlik olmadan gelecek olmaz” diyerek hareket ederken, devletiyle barışık, milletini seven bir nesil yetişmesi için çaba sarf ediyor. Bu bütüncül yaklaşım, Türkiye’de çok uzun yıllardır eksikliği hissedilen bir boşluğu da dolduruyor. TÜGVA tüm bunları yaparken medyada gürültü koparan popüler etkinliklerden ziyade, gençlerin karakterine dokunan, onlara kimlik ve yön kazandıran faaliyetlerle gönülleri kazanıyor. Onun içinde stadyumları gençlerle tıklım tıklım dolduruyor. TÜGVA’nın takdir ettiğim bu başarı hikâyesi, yalnızca projelerin niceliğiyle değil, aynı zamanda disiplinli ve kaliteli yönetimin yarattığı istikrarla açıklanabilir. Bu yönetim anlayışı, kurumsal sürdürülebilirliği güvence altına almakla kalmayıp, Türkiye’de gençlik politikalarının geleceğine de yön veren belirleyici bir faktör olarak öne çıkıyor. Burada hemen pozitif ayrımcılık yapıp İzmir için ayrı bir sayfa açmam lazım. Çünkü İzmir, sosyolojik yapısı itibarıyla Türkiye’nin diğer şehirlerinden farklı dinamikler taşımaktadır. İtiraf etmek gerekir ki geleneksel değerlerin daha yoğun yaşandığı Anadolu şehirlerine kıyasla İzmir, özellikle gençlik üzerinde Batılılaşma, sekülerleşme ve bireyselleşme eğilimleri daha güçlü olduğu şehirlerden biridir. İzlediğim ve takip ettiğim kadarıyla TÜGVA İzmir şubesi direncin güçlü olduğu bu şehirde, gençlere değerleri sevdirmek, onları gönüllülük esasına dayalı projelere katmak için ezberleri bozacak şekilde  sadece faaliyet değil yiğitçe bir mücadele veriyor. Bu nedenle İzmir’de kazanılan her genç, aslında Türkiye’nin geleceği adına katlanarak artan bir anlam da taşıyor. Önümüzdeki yıllarda dijitalleşme, yapay zekâ, küreselleşme ve iklim krizi gibi meseleler, gençliğin karşısına yeni sorunlar olarak çıkacaktır . Bu sorunların üstesinden gelebilecek gençlik, yalnızca teknik bilgiye sahip olan değil; aynı zamanda ahlaki, kültürel ve milli kimlik açısından donanımlı olan gençlik olacaktır. Unutmayalım ki  her medeniyet, kendisini devam ettirecek nesillere ihtiyaç duyar. Eğer bir millet, kendi gençliğini ihmal ederse, bir süre sonra önce kültürünü sonra benliğini daha sonrada bağımsızlığını kaybedecektir. Bu nedenlerle TÜGVA’nın “Milli Eğitim” için yaptığı katkı kelimelerin çok ötesindedir. Yazımın başına döneyim; Bu ülke artık yeni bir nesile hazırlanıyor. Özgüveni yüksek, kimliği net, düşüncesi sağlam, dinini, kültürünü, geçmişini bilen, çalışkan, fedakâr bir nesil… Çünkü her millet, her nesilde yeniden doğar.
Ekleme Tarihi: 28 Ağustos 2025 -Perşembe

MİLLİ EĞİTİMDE SESSİZ GÜÇ, BİR NESİL PROJESİ...

Okulların açılmasının yaklaştığı bu günlerde, yalnızca ders zilinin çalması değil, aynı zamanda gerçekten “milli” bir eğitimin inşası için yeni bir dönemin kapılarının aralandığını açıkça görüyoruz.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bu konuda vermiş olduğu mücadeleyi, savaşı takdir etmemek mümkün değil.

Gerçekten de Eğitimin, kâğıt üzerindeki müfredattan çok daha fazlası olduğunu her konuşmasında, aldığı her kararda görebiliyoruz.

Çünkü bir milletin ortak hafızasını, kültürünü, değerlerini ve ideallerini genç kuşaklara aktaran en güçlü araçtır, eğitim.

Ve “Milli Eğitim”;

Öğrencilere matematikte formülleri, kimyada deneyleri ya da edebiyatta beyitleri öğretebilirsiniz ama aynı zamanda bir nesili,gençliğimizi bu ülkenin bin yıllık irfanıyla, kültürüyle, medeniyet tecrübesiyle ve milli duruşuyla eğitmek zorundayız.

Bunun için de “Milli Eğitim”, yalnızca devletin sıralarında verilen derslerle sınırlı kalmamalı; aynı zamanda vakıflar, dernekler ve toplumsal inisiyatiflerle desteklenmelidir.

Tam da bu noktada Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA), yalnızca bir sivil toplum kuruluşu olmanın ötesinde, bir medeniyet davasının taşıyıcısı, bir nesil projesi olarak karşımıza çıktığını görüyoruz.

Eğitimle yoğrulmuş, kültürle şekillenmiş, inançla beslenmiş bir gelecek vizyonu, bir jenerasyon mühendisliğini hedefliyor Türkiye Gençlik Vakfı.

TÜGVA , herhangi bir dar ideolojik çerçevenin ötesinde, “yerli ve milli değerlerle donanmış, çağın ruhunu kavramış, evrensel ölçekte söz sahibi olabilecek gençler” yetiştirmeyi amaçlıyor, amaçlamakla kalmıyor sahada basılmadık yer de bırakmıyor.

TÜGVA, faaliyetlerini izlediğim kadarıyla, sıradan klasik öğrenci kulübü yaklaşımının çok çok ötesinde ve ayrıca gençliği, yalnızca sınavlara hazırlayan veya akademik başarıya odaklanan bir alan olarak görmüyor; aynı zamanda kültürel, sosyal, teknolojik ve manevi boyutlarıyla gençliğin geleceğe hazırlanmasını sağlıyor.

TÜGVA “gençlik olmadan gelecek olmaz” diyerek hareket ederken, devletiyle barışık, milletini seven bir nesil yetişmesi için çaba sarf ediyor.

Bu bütüncül yaklaşım, Türkiye’de çok uzun yıllardır eksikliği hissedilen bir boşluğu da dolduruyor.

TÜGVA tüm bunları yaparken medyada gürültü koparan popüler etkinliklerden ziyade, gençlerin karakterine dokunan, onlara kimlik ve yön kazandıran faaliyetlerle gönülleri kazanıyor.

Onun içinde stadyumları gençlerle tıklım tıklım dolduruyor.

TÜGVA’nın takdir ettiğim bu başarı hikâyesi, yalnızca projelerin niceliğiyle değil, aynı zamanda disiplinli ve kaliteli yönetimin yarattığı istikrarla açıklanabilir.

Bu yönetim anlayışı, kurumsal sürdürülebilirliği güvence altına almakla kalmayıp, Türkiye’de gençlik politikalarının geleceğine de yön veren belirleyici bir faktör olarak öne çıkıyor.

Burada hemen pozitif ayrımcılık yapıp İzmir için ayrı bir sayfa açmam lazım.

Çünkü İzmir, sosyolojik yapısı itibarıyla Türkiye’nin diğer şehirlerinden farklı dinamikler taşımaktadır.

İtiraf etmek gerekir ki geleneksel değerlerin daha yoğun yaşandığı Anadolu şehirlerine kıyasla İzmir, özellikle gençlik üzerinde Batılılaşma, sekülerleşme ve bireyselleşme eğilimleri daha güçlü olduğu şehirlerden biridir.

İzlediğim ve takip ettiğim kadarıyla TÜGVA İzmir şubesi direncin güçlü olduğu bu şehirde, gençlere değerleri sevdirmek, onları gönüllülük esasına dayalı projelere katmak için ezberleri bozacak şekilde  sadece faaliyet değil yiğitçe bir mücadele veriyor.

Bu nedenle İzmir’de kazanılan her genç, aslında Türkiye’nin geleceği adına katlanarak artan bir anlam da taşıyor.

Önümüzdeki yıllarda dijitalleşme, yapay zekâ, küreselleşme ve iklim krizi gibi meseleler, gençliğin karşısına yeni sorunlar olarak çıkacaktır .

Bu sorunların üstesinden gelebilecek gençlik, yalnızca teknik bilgiye sahip olan değil; aynı zamanda ahlaki, kültürel ve milli kimlik açısından donanımlı olan gençlik olacaktır.

Unutmayalım ki  her medeniyet, kendisini devam ettirecek nesillere ihtiyaç duyar. Eğer bir millet, kendi gençliğini ihmal ederse, bir süre sonra önce kültürünü sonra benliğini daha sonrada bağımsızlığını kaybedecektir.

Bu nedenlerle TÜGVA’nın “Milli Eğitim” için yaptığı katkı kelimelerin çok ötesindedir.

Yazımın başına döneyim;

Bu ülke artık yeni bir nesile hazırlanıyor.

Özgüveni yüksek, kimliği net, düşüncesi sağlam, dinini, kültürünü, geçmişini bilen, çalışkan, fedakâr bir nesil…

Çünkü her millet, her nesilde yeniden doğar.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.