Ali Onar
Köşe Yazarı
Ali Onar
 

Menfaat Konseyi

Birleşmiş Milletler kuruluşunun 80. Yılı vesilesiyle çeşitli etkinlikler düzenliyor. Kağıt üzerinde evrensel barış ve güvenliği sağlama,perde arkasında ise veto yetkisine sahip beş ülkenin menfaatlerini koruma,imtiyazlarını sürdürme projesi olan bu kurum neyi kutluyor onu anlamadım. Ancak artık kokuşmuş,iflas etmiş bu Birleşmiş Çaresizliğe son vermenin zamanı geldi. Şimdi anlaşılıyor mu Recep Tayyip Erdoğan tarafından yıllardır dile getirilen “Dünya beşten büyüktür” itirazının bugün bir slogandan fazlası olduğu... Ve yine son etkinlikte yaptığı konuşmasında yine gözlerinin içine baka baka söylediği “ Daha adil bir dünya mümkün” sözünün artık bu talebin ahlaki ve kurumsal zeminini temsil ettiğini. Gazze, BM sisteminin ve tüm organlarının sadece yavaş değil, tamamen işlevsiz kaldığını gösteren çok acı  ve çıplak bir tabloyu herkesin yüzüne çarptı. Örneğin Uluslararası Adalet Divanı yargılaması ne aşamadadır ya da bir aşamada ise verilecek karar uygulanabilecek midir? Konuşmaktan,kınamaktan ve istatistik tutmaktan başka ne yapmaktadır Birleşmiş Çaresizler? Elleri kolları bağlayan 1945’lerin jeopolitiği ile oluşturulan Güvenlik Konseyi daha ne kadar insanlığın onuruyla oynacaktır? Bu kokuşmuş sisteme benimde ayrıca şu soruları sorma hakkım olduğunu düşünüyorum. “Güvenlik” kimin için? “Konsey” kimin eliyle? Bugünün Güvenlik Konseyi, tüm yaptıklarıyla ve adıyla tezat bir gerçeğe işaret etmektedir; Menfaate Güvenlik Konseyi! Beş daimi üyeden sadece birini elini kaldırmasıyla dünyanın neredeyse tamamının “ateşkes” dediği yerde çocukların aç kalmasına, öldürülmesine göz yumulabilmektedir? Bu nasıl bir eldir ki herkesi kör,sağır,dilsiz yapabilmektedir? Veto kaldırılmadan ya da etkisi asgarîye indirilmeden, insancıl hukukun sadece kâğıt üzerinde kaldığı daha ne kadar görmezden gelinecektir. Gazze’de gün gün görüldüğü üzere, Konsey’de tek bir el kalktığında, yardım konvoyları, ateşkes çağrıları, gazetecilerin korunması gibi başlıklar dahi siyasetin gölgesinde erimektedir. Bu, sadece Filistinlilerin değil, BM’nin de, insanlığın da kaybıdır.  Sistemin duyduğu köklü reform ihtiyacında Türkiye, tarihsel arabuluculuk tecrübesi ve çok taraflı diplomasideki ağıyla hem mimar hem uygulayıcı olabilir.  Sadece yazıyorsun,eleştiriyorsun diyenler olabilir. O nedenle Uluslararası Hukuk Uzmanı olarak da naçizane benim bir kaç önerim olacak reform ihtiyacına; Buna göre eğer  amaç BM’yi  yeniden tasarım olacak ise Güvenlik Konseyi lağvedilmek zorundadır. Hiç bir üye devlete bundan sonra mutlak veto yetkisi verilmemelidir. Genel Kurul içinde bağlayıcı karar alma için yeni bir “Yürütme Dairesi” kurulmalı ve bu daire, bölgesel temsil,nüfus, ekonomik katkı vb. Objektif kriterlerle dinamik ağırlıklı oy kullanması sağlanmalıdır. Çift çoğunluk olarak tanımlanabilecek şekilde devlet sayısı+ nüfus sayısının temsil ağırlığı ile 2/3 çoğunlukla bağlayıcı karar alınması sağlanabilir. Bölgesel krizlerde hızlı çözüm üretebilecek bölgeye özgü konseyler  oluşturulmalıdır. Ve elbette zorlayıcı araçlar; Yani Bağlayıcı ambargo; hava/deniz insani koridorlar,acil yardım ve müdahale sistemleri; barış gücü sevki için hızlandırılmış usullerin getirilmesi. Çok kıymetli bir üstatdan duymuştum; Adalet, güçle desteklenmediğinde duayla ayakta durur; Güç, adaletle buluşmadığında da korkuyla… BM’nin geleceğinin bu ikisini buluşturmakta gizli olduğunu düşünüyorum. Adalet ve Güç... Çözüm, Güvenlik Konseysiz ama güvenliği ve insan onurunu merkeze alan yeni bir yürütme sistemi ile daha adil bir şekilde mümkün olacaktır.
Ekleme Tarihi: 16 Ağustos 2025 -Cumartesi

Menfaat Konseyi

Birleşmiş Milletler kuruluşunun 80. Yılı vesilesiyle çeşitli etkinlikler düzenliyor.

Kağıt üzerinde evrensel barış ve güvenliği sağlama,perde arkasında ise veto yetkisine sahip beş ülkenin menfaatlerini koruma,imtiyazlarını sürdürme projesi olan bu kurum neyi kutluyor onu anlamadım.

Ancak artık kokuşmuş,iflas etmiş bu Birleşmiş Çaresizliğe son vermenin zamanı geldi.

Şimdi anlaşılıyor mu Recep Tayyip Erdoğan tarafından yıllardır dile getirilen “Dünya beşten büyüktür” itirazının bugün bir slogandan fazlası olduğu...

Ve yine son etkinlikte yaptığı konuşmasında yine gözlerinin içine baka baka söylediği “ Daha adil bir dünya mümkün” sözünün artık bu talebin ahlaki ve kurumsal zeminini temsil ettiğini.

Gazze, BM sisteminin ve tüm organlarının sadece yavaş değil, tamamen işlevsiz kaldığını gösteren çok acı  ve çıplak bir tabloyu herkesin yüzüne çarptı.

Örneğin Uluslararası Adalet Divanı yargılaması ne aşamadadır ya da bir aşamada ise verilecek karar uygulanabilecek midir?

Konuşmaktan,kınamaktan ve istatistik tutmaktan başka ne yapmaktadır Birleşmiş Çaresizler?

Elleri kolları bağlayan 1945’lerin jeopolitiği ile oluşturulan Güvenlik Konseyi daha ne kadar insanlığın onuruyla oynacaktır?

Bu kokuşmuş sisteme benimde ayrıca şu soruları sorma hakkım olduğunu düşünüyorum.

“Güvenlik” kimin için?

“Konsey” kimin eliyle?

Bugünün Güvenlik Konseyi, tüm yaptıklarıyla ve adıyla tezat bir gerçeğe işaret etmektedir;

Menfaate Güvenlik Konseyi!

Beş daimi üyeden sadece birini elini kaldırmasıyla dünyanın neredeyse tamamının “ateşkes” dediği yerde çocukların aç kalmasına, öldürülmesine göz yumulabilmektedir?

Bu nasıl bir eldir ki herkesi kör,sağır,dilsiz yapabilmektedir?

Veto kaldırılmadan ya da etkisi asgarîye indirilmeden, insancıl hukukun sadece kâğıt üzerinde kaldığı daha ne kadar görmezden gelinecektir.

Gazze’de gün gün görüldüğü üzere, Konsey’de tek bir el kalktığında, yardım konvoyları, ateşkes çağrıları, gazetecilerin korunması gibi başlıklar dahi siyasetin gölgesinde erimektedir.

Bu, sadece Filistinlilerin değil, BM’nin de, insanlığın da kaybıdır. 

Sistemin duyduğu köklü reform ihtiyacında Türkiye, tarihsel arabuluculuk tecrübesi ve çok taraflı diplomasideki ağıyla hem mimar hem uygulayıcı olabilir. 

Sadece yazıyorsun,eleştiriyorsun diyenler olabilir.

O nedenle Uluslararası Hukuk Uzmanı olarak da naçizane benim bir kaç önerim olacak reform ihtiyacına;

Buna göre eğer  amaç BM’yi  yeniden tasarım olacak ise Güvenlik Konseyi lağvedilmek zorundadır.

Hiç bir üye devlete bundan sonra mutlak veto yetkisi verilmemelidir.

Genel Kurul içinde bağlayıcı karar alma için yeni bir “Yürütme Dairesi” kurulmalı ve bu daire, bölgesel temsil,nüfus, ekonomik katkı vb. Objektif kriterlerle dinamik ağırlıklı oy kullanması sağlanmalıdır.

Çift çoğunluk olarak tanımlanabilecek şekilde devlet sayısı+ nüfus sayısının temsil ağırlığı ile 2/3 çoğunlukla bağlayıcı karar alınması sağlanabilir.

Bölgesel krizlerde hızlı çözüm üretebilecek bölgeye özgü konseyler  oluşturulmalıdır.

Ve elbette zorlayıcı araçlar;

Yani Bağlayıcı ambargo; hava/deniz insani koridorlar,acil yardım ve müdahale sistemleri; barış gücü sevki için hızlandırılmış usullerin getirilmesi.

Çok kıymetli bir üstatdan duymuştum;

Adalet, güçle desteklenmediğinde duayla ayakta durur;

Güç, adaletle buluşmadığında da korkuyla…

BM’nin geleceğinin bu ikisini buluşturmakta gizli olduğunu düşünüyorum.

Adalet ve Güç...

Çözüm, Güvenlik Konseysiz ama güvenliği ve insan onurunu merkeze alan yeni bir yürütme sistemi ile daha adil bir şekilde mümkün olacaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.