2025 Haziran ayı ihracat rakamları Türkiye’nin üretim gücünün nereden geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Özellikle kimya sektörü, bu dönemde gerçekleştirdiği 2,6 milyar dolarlık ihracat ile dış ticaretin yıldızlarından biri oldu. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından yapılan açıklamada, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 18’lik artış yaşandığı bildirildi. Bu artış, sadece rakamsal bir büyüme değil; aynı zamanda sektörün dış pazarlarda hala güçlü bir talep gördüğünün de açık bir işareti.
ZİRVEDE İKİNCİLİK, AMA GERÇEK GÜÇTE LİDERLİK
İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, sektöre dair yaptığı değerlendirmede, kimya sektörünün en fazla ihracat yapan ikinci sektör konumunu koruduğunu belirtti. Ancak bu konumun, kimya sektörünün Türkiye ekonomisindeki gerçek etkisini tam olarak yansıttığını söylemek eksik kalır. Zira kimya, ilaçtan plastiğe, temizlik ürünlerinden kozmetiğe, inşaattan otomotive kadar pek çok sektörü besleyen bir temel üretim alanıdır. Yani kimya ihracatı arttığında, dolaylı olarak birçok başka sanayi dalı da büyür. Bu yönüyle bakıldığında, kimya ihracatındaki artış stratejik bir başarı anlamına gelmektedir.
Pelister’in dikkat çektiği bir diğer nokta da yılın ilk 6 ayına dair veriler oldu. Sektör, ilk yarıda 16 milyar dolara yakın ihracat gerçekleştirdi. Bu rakam, yıl sonu hedeflerine ulaşma noktasında umut verici bir tablo ortaya koyuyor. Ancak bu başarı, kendiliğinden gelmiyor. Arkasında yoğun bir emek, yatırım, ihracat planlaması ve dış pazarlarla sürekli iletişim var.
ZORLUKLARLA ÇEVRİLİ BİR ORTAMDA GELEN BAŞARI
2025 yılına gelindiğinde küresel ticaret ortamı, önceki yıllara göre çok daha kırılgan ve çalkantılı bir hale geldi. Özellikle Ukrayna-Rusya savaşı, Orta Doğu’daki gerilimler, Avrupa ve Çin eksenindeki ticaret savaşları gibi etkenler, dünya ticaretini olumsuz yönde etkiliyor. Buna ek olarak, enflasyonla mücadele için alınan sıkı para politikaları, yüksek faiz ortamı, kur oynaklıkları ve iç piyasalarda artan üretim maliyetleri de ihracatçı firmaların belini büken başlıca unsurlar arasında.
Pelister de bu tabloya dikkat çekerek, finansmana erişimin zorlaştığını, bunun da hem üretimi hem de ihracatı sekteye uğrattığını ifade etti. Bu değerlendirme, sadece kimya sektörü için değil, bütün üretici ve ihracatçı firmalar için geçerli. Günümüzde sadece üretmek yetmiyor; rekabetçi kalmak, sermayeye ulaşabilmek ve dış pazarda fiyat tutturmak da büyük çaba gerektiriyor.
STRATEJİK DESTEKLER OLMADAN SÜREKLİLİK SAĞLANAMAZ
İhracatın sürdürülebilirliği açısından kritik olan bir başka konu da kamunun sağlayacağı stratejik destekler. Pelister’in de altını çizdiği gibi, kimya gibi yüksek katma değerli ve ithalatı azaltıcı etki yaratan sektörlerde teşvikler, vergi kolaylıkları, finansman destekleri gibi adımların artırılması gerekiyor. Bu tür destekler, yalnızca firmaların nefes almasını değil, aynı zamanda Ar-GE yatırımlarının ve marka değerinin artmasını da sağlar.
Ekonomi yönetiminin bu noktada atacağı adımlar, ihracatçıların performansını doğrudan etkileyecektir. Özellikle yüksek teknolojiye dayalı kimya ürünleri ihracatında rekabet gücünün korunması, uluslararası pazarlarda marka olabilmenin temel koşuludur.
GENİŞ AÇIDAN BAKILDIĞINDA: KİMYA TÜRKİYE’NİN SANAYİ TEMELİDİR
Türkiye’de genellikle savunma sanayii, otomotiv veya inşaat gibi sektörler ön plana çıksa da aslında bu alanların tamamı kimya sektöründen doğrudan etkilenir. Örneğin bir otomobilin üretiminde kullanılan plastikler, lastikler, boyalar, iç temizlik malzemeleri hep kimya ürünleridir. Yani kimya sektörü büyüdükçe, arkasından diğer sektörleri de sürükleyen bir lokomotif görevini üstlenir.
Haziran ayında ulaşılan 2,6 milyar dolarlık ihracat, bu yüzden sadece bir başarı değil, aynı zamanda bir mesajdır:
Türkiye, üretim ve ihracat yapabilme kapasitesine sahiptir. Ancak bu potansiyelin gerçek güce dönüşmesi için akılcı politikalar, güçlü teşvik sistemleri ve yatırım ortamının iyileştirilmesi şarttır.
SONUÇ: İHRACATI AYAKTA TUTAN OMURGA
Haziran ayındaki verilerle birlikte şunu açıkça söyleyebiliriz: Kimya sektörü, ihracatın ayakta duran omurgalarından biri haline gelmiştir. Sektörün istikrarlı yükselişi, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir gelişmedir. Yılın geri kalan döneminde hedeflere ulaşılabilmesi için ise sadece firmaların değil, kamu kurumlarının da güçlü bir şekilde bu sektörü desteklemeye devam etmesi gerekiyor.
Türkiye'nin ihracatta yeni başarı hikayeleri yazabilmesi için, kimya gibi temel üretim alanlarının güçlendirilmesi artık bir seçenek değil, zorunluluktur.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
[email protected]