Gediz Nehri, Ege’nin mavi kucaklayışına dökülmeden önce taşıdığı yükle doğayı, canlıları ve insan yaşamını tehdit eden bir ölüm nehrine dönüşüyor.
Bir zamanlar bereket taşıyan bu su yolu, şimdi kanser gibi korkunç bir gerçeklikle anılıyor. Peki, bu noktaya nasıl geldik? Ve daha da önemlisi, buradan nasıl döneriz?
Gediz’in başlıca katili olarak işaret edilen Turgutlu Organize Sanayi Bölgesi (OSB), tam 27 yıldır atık su arıtma tesisi kurmamış. Bu yalnızca Gediz’i değil, Manisa’dan İzmir’e kadar geniş bir bölgeyi zehirliyor. GEMA Vakfı Genel Başkanı Şener Kilimcigöldelioğlu’nun açıkladığı gibi, sadece Turgutlu değil, Bağyurdu OSB, Muradiye OSB, Akhisar Zeytin İhtisas OSB ve diğer pek çok sanayi bölgesi Gediz’i kirletmeye devam ediyor. Dahası, bu kirlilik sadece çevreye değil, insan sağlığına da geri dönüşü olmayan zararlar veriyor. Her yerde kanser vakaları artıyor, tarım alanları verimsizleşiyor, balıkçılık ölüyor.
Kilimcigöldelioğlu’nun dikkat çektiği başka bir sorun ise valilerin sık sık değişmesi. Gediz gibi büyük sorunlara uzun vadeli çözümler getirmek için istikrar ve kararlılık şart. Ancak, görev yaptığı 30 yıl içinde Manisa’da çeşitli aralıklarla göreve getirilen 15 vali, Gediz’in sorunlarını çözemedi. Valiler, belediye başkanları ve diğer yetkililer yalnızca masa başında değil, sahada da bu sorunun üzerine gitmeli. Gediz’i kurtarmak, bir bürokratik formalite değil, bir yaşam mücadelesi olmalı.
Bu soruyu yüksek sesle sormak gerekiyor: Bir arıtma tesisi kurmak 27 yıl sürecek kadar zor mu? Turgutlu OSB’nin, Bağyurdu’nun veya Akhisar’ın bu tesisleri kurmaması bir ihmalkarlık mı, yoksa bilinçli bir tercih mi? Bu tercihin bedelini doğa ve insanlar ödüyor. Tarım topraklarımız zehirleniyor, zeytinliklerimiz kirleniyor, soframızdaki yiyecekler sağlığımızı tehdit ediyor.
Turgutlu OSB başta olmak üzere tüm organize sanayi bölgeleri, bir an önce arıtma tesislerini kurmalı ve işletmeye başlamalıdır. Bu tesisleri kurmayanlara ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.
Bağımsız çevre kuruluşları düzenli denetimler yapmalı ve bu denetimlerin sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
GEMA Vakfı’nın planladığı gibi, mahalle ve köylerde çevre eğitimleri verilerek, halkın bu konuda bilinçlenmesi sağlanmalıdır.
Arıtma tesislerini kurmayan sanayi bölgeleri ve belediyeler, hukuki sorumluluklarını yerine getirmediği için mahkemelere taşınmalı ve yargılanmalıdır.
Gediz’i kurtarmak, yalnızca bir çevre mücadelesi değil, aynı zamanda bir insanlık görevidir. Eğer biz bugün bu nehre sahip çıkmazsak, yarın çocuklarımızın içecek bir damla temiz suyu kalmayacak. Gediz’in mavi umutlara akması için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Çünkü doğayı öldüren insan, aslında kendi geleceğini öldürüyor.
Unutmayalım: Gediz’in sesi artık bizim sesimiz olmalı. Bu sesi duyurmazsak, ölümün nehirde taşındığı bir Ege ile baş başa kalabiliriz.
GÜNÜN SÖZÜ
Doğayı öldüren insan, aslında kendi geleceğini öldürüyor