MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son dönemdeki çıkışları gündeme damgasını vurdu.

Abdullah Öcalan’a uygulanan tecritin kaldırılmasını ve teröre çözüm amacıyla mecliste konuşmasını önermesi, siyasi çevrelerde hem destek hem de sert eleştirilerle karşılandı.

Bahçeli, geri adım atmadı, sözünün arkasında durdu ve hatta bu öneriyi bir adım ileri taşıdı: DEM yöneticilerinin İmralı’ya giderek Öcalan ile yüz yüze görüşmesi.

Bu çıkış, Türkiye siyaseti için cesur bir hamle mi, yoksa bir tür paradoks mu? MHP’nin uzun yıllardır teröre karşı en sert duruşu sergileyen parti olduğu düşünüldüğünde, Bahçeli’nin bu önerileri kendi tabanında dahi ciddi bir tartışma yaratmış durumda. Ancak burada asıl dikkat çeken, bu önerilerin arkasındaki strateji ve sonuç beklentileri.

Bahçeli’ye göre bu adımlar teröre son verebilir, Türkiye’nin bekasını güvence altına alabilir. Hatta MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın iddialarına göre, Öcalan mecliste konuştuğunda terör bitecek, ekonomi düzelecek, asgari ücret artacak, emekliler daha fazla maaş alacak.

Bu kadar kapsamlı bir çözüm vaat eden bir hamlede, insanın aklına şu soru geliyor: Bunu neden başkalarına bırakıyorsunuz, sayın Bahçeli?

Eğer bu denli hayati bir meseleden bahsediyorsak ve bu adım, ülkenin geleceğini parlatacaksa, neden bu görev DEM’li yöneticilere devrediliyor? MHP liderinin bizzat İmralı’ya giderek Öcalan ile görüşmesi daha anlamlı olmaz mı?

Bunca yıl teröre karşı en sert duruşu sergileyen bir lider olarak, Bahçeli’nin kendi önerisinin arkasını bizzat getirmesi, hem siyaseten hem de toplumsal güven açısından daha güçlü bir mesaj vermez mi?

Bu öneri, bir eleştiri değil; aksine, tarihi bir sorumluluk çağrısıdır. Eğer Öcalan’ın mecliste konuşması ve bu süreç terörün sonlanmasını sağlayacaksa, Bahçeli’nin bu süreçte bizzat yer alması tarih önünde bir liderlik göstergesi olacaktır.

Bugüne dek sert söylemleriyle tanınan bir liderin, barışa yönelik böylesine radikal bir adımı kendisinin atması, hem tabanında hem de toplumda unutulmayacak bir iz bırakabilir.

Sonuç olarak, Bahçeli’nin önerileri ne kadar tartışmalı olursa olsun, cesaret gerektiren bir politik manevra olduğu kesin. Ancak bu cesaret, liderin bizzat sahada yer almasıyla tamamlanabilir.

Tarih, büyük krizlerde cesur adımlar atan liderleri hatırlar. Bu da Bahçeli için belki de en büyük sınavdır.

GÜNÜN SÖZÜ

Tarih bu günleri yazacak!