“Artık senin için çok geç...”
Bu söz, kaç insanın hayalini daha başlamadan bitirdi?
Kaç kişi kendi potansiyelini yalnızca doğum tarihine bakarak rafa kaldırdı?
Oysa başarı; ne yalnızca gençliğin enerjisi ve dinamizmiyle, ne de sadece ileri yaşların olgunluğu ve tecrübesiyle sınırlıdır. Başarı, yürekten inanan, cesaretle adım atan, risk alabilen ve denemekten asla vazgeçmeyen insanların hakkıdır.
Albert Einstein’ın şu sözü aslında her şeyi özetler:
Öğrenmeyi bırakan, yirmisinde de olsa yaşlıdır. Öğrenmeye devam eden, sekseninde de olsa gençtir.
Bazen gençliğin heyecanıyla doğar başarı, bazen de yılların biriktirdiği sabır ve olgunlukla. Tarih de, günümüz de bize defalarca gösterdi ki başarının yaşı yoktur.
Genç yaşta çıkış yapan isimler hepimize ilham verir.
Mark Zuckerberg’in Facebook’u kurması, Mozart’ın çocuk yaşlarda beste yapması, Mete Gazoz’un 22 yaşında olimpiyat şampiyonu olarak milyonlara umut aşıladığı an…
Aleyna Tilki’nin genç yaşta şöhreti yakalaması da bu örneklerden biridir.
Ama ilerleyen yaşlarda başarıya ulaşanlar da az değildir.
70 yaşında resim yapmaya başlayıp dünya çapında tanınan Grandma Moses…
Olgunluk çağında Nobel’e uzanan Aziz Sancar…
86 yaşında “ustalık eserim” dediği Selimiye Camii’ni yapan Mimar Sinan…
Siyaset sahnesinde de durum farklı değil. Yıllarca geri planda kalan birçok isim, 50’li, 60’lı hatta 70’li yaşlarında vitrine çıkıp ülke yönetiminde söz sahibi olabildi.
Peki, gerçekten başarının önünde engel olan şey yaş mı?
Rakamlar pek öyle söylemiyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre genç işsizlik oranı %8,6. 15-24 yaş grubunda bu oran %16,2’ye, kadınlarda ise %23,7’ye kadar çıkıyor. Bu tablo, gençlerin daha yolun başında umutlarını ertelemelerine neden oluyor.
İleri yaşlarda da tablo farklı değil. İşverenin önyargıları, “teknolojiye uyum sağlayamazlar, risk almaktan kaçınırlar” düşüncesiyle yılların birikimini görmezden geliyor. Tecrübeli insanlar, uzmanlıklarına rağmen iş bulamıyor, girişim cesaretlerini kaybediyor.
Sonuçta hem gençlere erken başarı baskısı yükleniyor, hem de ileri yaştakilere artık çok geç deniyor.
Oysa başarıyı sınırlayan şey yaş değil; sistemin fırsat eşitliği yaratamaması, toplumun önyargıları ve ekonomik istikrarsızlıktır.
Mevlânâ’nın dediği gibi:
Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
Yaş bir biyolojik gerçektir ama başarıyı belirleyen şey; zihnin açıklığı, fırsatları değerlendirme gücü ve kararlılıktır. Ülkemizde bu potansiyel her yaş grubunda var.
Yeter ki kurumlar ve toplum bu potansiyele inansın ve destek versin.
Unutmayalım: Başarının yaşı yoktur.
Engel olan, yaşımız değil; Artık senin için çok geç cümlesine inanıp kendi zihnimizde ördüğümüz duvarlardır.
Belki de adım atmak için tam zamanı. Çünkü başarı, dünün pişmanlıklarında değil; bugünün cesaretin de, tecrübeyle beslenen sabır da, umutla yeniden başlama da gizlidir.
Atatürk’ün sözünü hatırlamak burada tam da yerinde olur:
Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.
Yaş yalnızca bir sayıdır. İnsan yüreğindeki ışığı yakmaya karar verdiğinde, 20’sinde de 70’inde de kendi hikâyesini yazabilir. Belki de en güzel başarı öyküleri, artık çok geç denilen yerde başlar.
Hiçbir şey için geç kalmadınız.
Yeter ki içinizdeki cevheri keşfedin.
Üşenme, Erteleme, Vazgeçme…