Canım kadın,
Hayat kısa değil aslında. Biz onu kısa hale getiriyoruz.
Koşturmacalarla, gereksiz endişelerle, kendimizi yetersiz hissettiren hedeflerle…
Zaman yetersiz değil. Biz onu yanlış yerlerde harcıyoruz.
Bir ömür aslında yeterince uzun. Ama biz onu sürekli “yarın” diyerek erteliyoruz.
“Bir gün dinleneceğim.”
“Bir gün mutlu olacağım.”
“Bir gün başlayacağım.”
Ve o “bir gün”, fark etmeden “hiçbir gün”e dönüşüyor.
Oysa yaşam, ertelediklerin değil, şu an hissettiklerin kadar senindir.
Zaman bize verilmiş bir armağan; ne eksik, ne fazla.
Sadece nasıl kullandığın önemli.
Canım kadın,
Kendine bir bak.
Kaç zamandır sadece yaşamak için yaşıyorsun?
Kaç zamandır başkalarının dertlerini, kendi mutluluğunun önüne koyuyorsun?
Kaç zamandır “birazdan yaparım” deyip, kalbinden geçen o sesi susturuyorsun?
Bir gün dönüp baktığında fark ediyorsun;
Aslında yaşam senden çalınmamış,
sen onu fark etmeden ellerinin arasından kaydırmışsın.
Bu yüzden zamanınla barış.
Onu yönetmeye çalışma, sadece anlamlandır.
Çünkü zaman yönetilmez, yaşanır.
Her günün içinde minik bir anlam gizli.
Bir gülümsemede, bir nefeste, bir kahve kokusunda…
Yeter ki durmayı, hissetmeyi, şükretmeyi hatırla.
Küçük Bir Egzersiz – “Zamanla Barış” Ritüeli
Bugün sadece 5 dakikanı kendine ayır.
Gözlerini kapat, birkaç kez derin nefes al.
Sonra içinden şu cümleyi tekrarla:
“Zaman benim düşmanım değil, öğretmenim.”
Bugününü düşün: Ne için harcadın? Ne hissettin? Ne kattın hayatına?
Ardından, eline bir kâğıt al ve şu soruyu yaz:
“Bugün kendim için ne yaparsam, günü yaşamış olurum?”
Cevabı küçük bile olsa yaz — bir yürüyüş, bir kitap sayfası, bir dost sesi…
Ve o cevabı bugün gerçekleştir.
Unutma canım kadın,
Zaman senin elinden akıp giden bir şey değil,
Seninle birlikte akan bir nefes.
Onu fark edersen, hayatının her anı sonsuzlaşır.