Canım kadın, seni bu hayatta kurtaracak olan kimse dışarıdan gelmeyecek. Ne bir kahraman, ne bir mucize, ne de beklediğin o sihirli el… Seni kurtaracak olan, bir gün içinden yükselen o güçlü “artık yeter” sesin olacak.
Bir sabah aynaya bakarsın ve kendi gözlerinin içinde farklı bir bakış yakalarsın. “Ben böyle hissetmek zorunda değilim” dersin. İşte o an, yeni hayatının ilk kıvılcımı doğar. Çünkü yüklerini fark ettiğinde aslında onları bırakmaya da hazırsın demektir.
Hiçbir fırtına sonsuza dek sürmez, canım kadın. Gökyüzü nasıl kendi bulutlarını dağıtıp güneşi yeniden açığa çıkarıyorsa, senin ruhun da kendini arındırmayı bilir. Yeter ki sen, aynı döngüleri sürdürmek yerine yönünü değiştirmeye cesaret et.
Bazen “yeter” demek başkalarına meydan okumak değildir. Asıl “yeter”, kendi içinde yıllardır susturduğun sesi onurlandırmaktır. O sesi duyduğunda, zincirler birer birer çözülür. Çünkü bir karar, bin hayalden daha güçlüdür. Küçük bir adım, yıllardır seni tutan en kalın bağları bile kırabilir.
Canım kadın, unutma: en büyük dönüşüm, artık sana ait olmayan yükleri bıraktığın yerde başlar. Ve o an, sen sadece kendini değil, hayatını da özgürleştirirsin.
Küçük Bir Egzersiz:
Bugün sessiz bir an yarat. Elini kalbinin üzerine koy ve yüksek sesle şunu söyle:
“Artık bana ait olmayan her şeyi bırakıyorum.”
Ardından bir kâğıt al ve seni en çok yoran üç şeyi yaz. Yazdıklarının altına da tek bir cümle ekle:
“Ben bunu taşımak zorunda değilim.”
Kâğıdı katla ve güvenle sakla ya da yak. Bu, zihninde ve kalbinde yeni bir başlangıcın mührü olsun.
Egzersizi bitirdikten sonra birkaç dakika sessizce otur. İçinden yükselen hafifliği hisset. Bu hafiflik sana, aslında ne kadar güçlü olduğunu fısıldayacak. Kendini özgürleştirdikçe, hayatının da özgürleştiğini göreceksin.
