Canım Kadın,
Carl Jung der ki: “Yarası olmayan şifacı olamaz. Çünkü gerçek iyileştirici güç, yaranın kendisinden gelir.”
Ve gerçekten de öyle değil mi?
Hayatta seni en çok büyüten, en çok olgunlaştıran şey — çoğu zaman en çok acıttığın yerden geçer.
Yaran sandığın şey aslında seni kırmak için değil, uyanman için gelir.
Bir reddediliş, bir kayıp, bir yalnızlık anı...
O anlarda “neden ben?” diye sorarsın ama yıllar sonra fark edersin ki, tam da o anlarda içindeki bilgelik doğmuştur.
Bir kadın, acısına teslim olmayı değil, ondan anlam çıkarmayı öğrendiğinde şifacı olur.
Çünkü o artık sadece kendini değil, başkalarını da anlayabilir hale gelir.
Empatisi derinleşir, sezgisi güçlenir.
Acı, onu kırmak yerine dönüştürmüştür.
Belki sen de şu anda bir yarayı taşıyorsun…
Belki konuşulmayan, görülmeyen, içinden bile geçmeye çekindiğin bir yara.
Ama inan bana, o yara boşuna değil.
Oradan bir ışık sızıyor — ve o ışık senin gerçek gücün.
Bir gün gelecek, bu satırları okuyup “İyileşmek değilmiş mesele, kendimi tanımakmış.” diyeceksin.
Ve o an, yara değil, bilgelik konuşacak içinden.
Egzersiz: “Yaramdan Işık Doğuruyorum”
1. Sessiz bir alan bul, birkaç dakika derin nefes al.
2. Gözlerini kapat ve seni hâlâ sızlatan bir olayı düşün.
Onu bastırmadan, sadece “gör” — orada olduğunu kabul et.
3. Şimdi o yaranın tam ortasından bir ışık çıktığını hayal et.
Önce küçük bir parıltı, sonra yavaş yavaş büyüyen bir aydınlık...
4. İçinden şu cümleyi tekrarla:
“Bu acı bana zarar vermedi, beni dönüştürdü.
Artık bu ışıkla hem kendime hem başkalarına şifa oluyorum.”
5. Derin bir nefes al ve bırak…
Her nefes, o yaranın içine sevgi taşıyor.
Canım kadın,
Hiçbir yara seni eksiltmek için gelmez.
Bazıları seni uyandırmak, bazıları seni güçlendirmek, bazılarıysa seni asıl haline döndürmek için gelir.
O yüzden artık utanma yarandan.
Çünkü orası senin geçit noktan.
Oradan ışığın sızıyor, oradan şifan akıyor…
Ve o ışık, başka kadınların karanlığını da aydınlatıyor.