Canım Kadın,
10 Kasım… Her yıl bu tarihte sadece bir lideri değil, bir fikri, bir umudu, bir dönüşümü anıyoruz.
Atatürk’ü anarken onun yalnızca tarih sayfalarındaki başarılarını değil; şüphesiz ki insan ruhuna dokunan o inancını, o duruşunu hatırlıyoruz.
Onun öyküsü; imkânsız diye görülenin, azimle nasıl mümkün kılındığını gösteren bir destandır.
Samsun’da yaktığı kıvılcım, bir milletin yeniden doğuşuna yol açtı.
Çanakkale’den Sakarya’ya, zaferden zaferin ardından; ama en önemlisi, “Ya istiklâl ya ölüm!” inancını yüreklerine kazıdığı gençlere bıraktı.
Atatürk’ün en büyük gücünün kaynağı neydi?
Milletine olan inancı…
Akıllı, modern, hür bir toplum kurma vizyonu…
Ve o vizyonu hayata geçirmek için “önce zihinde kazanmak” gerektiğini bilen azimli bir lider oluşuydu.
Eğitim devrimi, kadınlara seçme ve seçilme hakkı, saltanatın kaldırılması, laiklik…
Bu devrimler sadece kurumsal değil, ruhsal devrimlerdi.
Çünkü Atatürk, bir toplumun dış koşulları kadar iç koşullarını da, inançlarını da önemsemişti.
“İlk işimiz milleti çalışkan yapmaktır” diyerek, başarıya giden yolda en temel gücün çalışma, özgüven ve kolektif bilinç olduğunu vurgulamıştı.
Egzersiz: “Bir Adım Atmak”
Bugün bir karekökünü hatırla:
Senin için ertelediğin bir karar var mı?
Belki bir eğitim, belki bir kişisel gelişim, belki bir “kendime zaman ayıracağım” sözü…
Bir kâğıt al ve üstüne yaz:
“Bugün Atatürk’ün azmini hatırlıyorum. Benim adımım: …”
Boşluğu kendi adımınla doldur.
Sonra üç derin nefes al:
Her nefeste içinden geç:
“Benim de bir toplumda bir ışığım var. Ve ben ona adım atıyorum.”
Canım Kadın,
Atatürk’ün yaşamı bize öğretti ki: bir milletin kaderi, kaderiyle yüzleştiği andan itibaren değişir.
Ve senin kaderin de senin sesinle, senin iradenle, senin adımınla değişir.
Bugün, bir fotoğraf değil; bir ilham kaynağı, bir duruş olarak anıyoruz.
Ve o duruş, senin içindeki gücün aynasıdır.
Sakın unutma:
"İnançsız başarı, kalıcı değildir. Ama ruhunu ardına koyduğun bir vizyon…
Zamansız ışık olur."
