Canım kadın,
Hayatta bazı şeyleri ne kadar itmeye çalışırsan, o kadar seni kovalar.
Ne kadar bastırırsan, o kadar büyür.
Çünkü evrenin bir yasası vardır: Direndiğin her şey varlığını sürdürür.
Kabul etmek, pes etmek değildir.
Kabul etmek, artık savaşmamayı seçmektir.
Kabul etmek, “tamam, bu da benim yolumun bir parçasıymış” diyebilme olgunluğudur.
Çünkü her direnç, aslında kontrol etme isteğinden doğar.
Ama sen kontrol ettikçe, yaşamın doğal akışını boğarsın.
Canım kadın,
Bazen “neden hep aynı şeyleri yaşıyorum?” diye sorarsın ya hani…
İşte orada cevap saklıdır.
Kabul etmediğin, bastırdığın, kaçtığın şey her defasında başka bir yüzle karşına çıkar.
Ta ki sen onu kucaklayana kadar.
Bir duyguyu bastırmak, onu yok etmez; sadece derinlere iter.
Ama kabul etmek, o duygunun yükünü hafifletir.
Kabul, özgürleştirir.
Çünkü kabul ettiğin şey, artık seni yönetemez.
O yüzden canım kadın,
Ne yaşıyorsan yaşa, önce “evet, bu da var” de.
Direnişin yerini farkındalık aldığında, çözülme başlar.
Ve sen o çözülmenin içinde yeniden doğarsın.
Egzersiz: “Kabul Nefesi”
1. Rahat bir pozisyonda otur, birkaç derin nefes al.
2. Şu anda seni en çok geren konuyu düşün.
Adını koy: “Korkum”, “Belirsizlik”, “Kayıp”, “Kırgınlık” — her neyse…
3. Nefes alırken içinden şunu söyle:
“Bunu hissediyorum.”
Nefes verirken ise:
“Ve bunu kabul ediyorum.”
4. Bu cümleyi üç kez tekrarla.
Her nefeste biraz daha rahatladığını fark edeceksin.
Canım kadın,
Hayat direnişle değil, farkındalıkla yumuşar.
Kabul ettiğinde çözülür, çözülünce şifalanır.
Ve sen artık savaşan değil, akışa güvenen bir kadına dönüşürsün.
Çünkü bazı mucizeler, sadece kabul ettiğinde gelir.