Oku Canım Kadın
Bir kadın kendini iyileştirmeye başladığında, aslında yalnızca kendi hayatına dokunmaz. Sessizce nesillerin yükünü sırtından indirir. Çünkü bir kadının taşıdığı acılar, yalnızca kendi yaşadıkları değildir; annesinden, anneannesinden, kadın atalarından miras alınan izlerdir. Bu izler çoğu zaman fark edilmese de bilinçaltımızda derin izler bırakır.
Kendi kalbimizin karanlık köşelerine ışık tuttuğumuzda, sadece kendimizi özgürleştirmiyoruz. O ışık hem bizden öncekilere hem de bizden sonrakilere yol oluyor. Bir kadın, kendini sevmeyi ve kabul etmeyi öğrenince, çocuklarına farklı bir sevgi dili bırakıyor. Bir kadın, sınırlarını çizip “artık yeter” dediğinde, gelecek nesillere güç ve özgürlük miras bırakıyor.
Bu yüzden kişisel iyileşme sandığımız şey aslında çok daha derin. Bu; bir soyun, bir zincirin, bir dişil uyanışın kapısını aralıyor. Ve belki de insanlık için en sessiz ama en derin devrim bu: Bir kadının kendi kalbine dönmeye cesaret etmesi.
Ben bu yolda yürürken yalnızca kendim için değil; benden önce susmak zorunda kalan kadınlar için de, benden sonra sesini arayacak olanlar için de iyileşiyorum. Çünkü biliyorum ki ben iyileştikçe, onların hikâyesi de hafifliyor.
Sevgili kadın,
Senin de içinde iyileşmeyi bekleyen bir parça var. Belki bastırılmış bir duygu, belki ertelediğin bir hayal, belki de dile getirmediğin bir acı… Ne olursa olsun, o parçayı görmeye başladığında, yalnızca kendini değil, köklerini ve geleceğini de şifalandırmaya başlıyorsun.
Gel, birlikte hatırlayalım:
Gücümüzü, şifamızı, sesimizi…
Çünkü biz iyileştikçe dünya da iyileşecek.
Ve işte bu, bir kadının en sessiz ama en güçlü devrimidir.
Küçük Bir Pratik
Bugün kendine birkaç dakika ayır.
Gözlerini kapat ve annenden ya da büyükannelerinden sana en çok hatırlattıkları bir cümleyi düşün.
Bu cümle seni kısıtlamış da olabilir, güçlendirmiş de…
O cümlenin yanına defterine şunu yaz: “Ben bunu böyle yaşadım ama şimdi ona yeni bir anlam veriyorum.”
Böylece geçmişin yükünü hafifletir, kendi zincirini kırmaya ilk adımı atmış olursun.