2024 yılı Türkiye için ekonomik anlamda zorlu bir döneme işaret ediyor.

Devletin borçları artarken, bu borçların faizi bile artık ana paradan fazla ödenmeye başlandı. Bu durum son olarak 2000 yılında yaşanmıştı. Yani aradan tam 24 yıl sonra yeniden aynı tablo ortaya çıktı.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, 2024 yılında devletin ödediği borç faizi toplamda 1 trilyon 98 milyar lirayı buldu. Buna karşılık ana para ödemesi 933 milyar lirada kaldı. Kısacası devlet, aldığı borcun kendisinden çok, bu borcun faiziyle uğraşır hale geldi.
Uzmanlara göre bu durum sürdüğü sürece devletin borçları büyümeye devam edecek. Borç alıp, o borcun sadece faizini ödemek zorunda kalmak hem bütçeyi zorluyor hem de gelecekteki ekonomik adımlar için alanı daraltıyor.
2025 YILININ BAŞI DA AYNI GİDİYOR: FAİZE PARA YETMİYOR
2025 yılına girerken de durum değişmedi. Hatta daha da kötüye gidiyor gibi görünüyor. Ocak ile nisan ayları arasındaki ilk dört aylık süreçte devlet, 397 milyar liralık ana para ödemesi yaptı. Ama buna karşılık, 724,6 milyar lira sadece borç faizi ödendi.
Yani daha yılın ilk dört ayında faize giden para, ana paranın neredeyse iki katına yaklaştı. Bu fark büyüdükçe, Hazine daha çok borçlanmak zorunda kalıyor. Çünkü eski borçların faizi ödenmeden, yeni kaynak yaratmak neredeyse imkânsız hale geliyor.
Ayrıca devletin toplam borcu da katlanarak artıyor. Nisan 2025 itibarıyla merkezi yönetimin brüt borç stoku 10,7 trilyon lirayı geçti. Bu rakam, Türkiye ekonomisi için ciddi bir yük anlamına geliyor. Özellikle bu borçların büyük kısmı dövize endeksli olduğunda, döviz kurlarındaki artış doğrudan borcun daha da büyümesine neden oluyor.
BORÇLANMA MALİYETİ YÜKSELDİ: FAİZ ORANLARI TAVAN YAPTI
Ekonomideki bu kötü gidişin bir nedeni de borçlanmanın artık çok daha pahalı hale gelmiş olması. Mart ayında yaşanan siyasi tartışmalar, piyasalardaki güveni sarstı. Bu da devletin borç bulmak için çok daha yüksek faiz oranları ödemesine yol açtı.
İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz’ın aktardığına göre, 7 Nisan ve 8 Mayıs’ta yapılan devlet tahvili ihalelerinde faiz oranı %47’nin üzerine çıktı. Bu oran, geçtiğimiz yılın başındaki oranlara göre yaklaşık 10 puan daha yüksek.
Bu artış, devletin daha yüksek maliyetle borçlanmak zorunda kaldığını gösteriyor. Yani borç aldığımız paranın geri ödemesi daha da pahalı hale geldi. Uzmanlar, faizler ana parayı geçtikçe bu sarmalın içinden çıkmanın daha da zorlaştığını söylüyor.
Yılmaz’a göre, faizlerin bu kadar yükselmesi Hazine’nin daha fazla iç borçlanmaya gitmesine neden oluyor. Çünkü eldeki kaynak yetmiyor, yeni borçlarla eski borçlar çevriliyor. Bu da iç borç çevirme oranını yükseltiyor; yani borçlar borçla kapatılmaya çalışılıyor.
BÜTÇENİN ÜÇTE BİRİ SADECE FAİZE GİDİYOR
Bu borç yükü sadece rakamlarda kalmıyor, doğrudan vatandaşın hayatına da yansıyor. Çünkü devletin topladığı vergilerin büyük kısmı, artık faize gidiyor. Sosyal harcamalar, yatırımlar, maaşlar gibi kalemlere daha az kaynak kalıyor.
Nisan 2025’te devletin bütçesinden yapılan harcamaların %23’ü borç faizine gitti. Aynı ayda toplanan vergi gelirlerinin ise %33’ü sadece faiz ödemelerine ayrıldı.
Bu rakamlar, neredeyse 2008 küresel krizindeki seviyelere geri dönüldüğünü gösteriyor. Kriz dönemlerinde bütçelerin büyük kısmı borç ödemelerine ayrılırdı. Bugün de benzer bir tablo söz konusu. Üstelik bu kez yaşanan kriz dış kaynaklı değil, büyük ölçüde içeriden kaynaklanıyor.
Devletin yatırım yapma gücü azalıyor. Eğitim, sağlık, altyapı gibi hizmetlerde aksama riski artıyor. Kısacası borç faizi sadece ekonomik bir mesele değil; toplumun refahını doğrudan etkileyen bir sorun haline gelmiş durumda.
SONUÇ: BORÇ POLİTİKASI YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
Özetle devletin borç dengesi bozulmuş durumda. 2024 ve 2025'in verileri gösteriyor ki artık borçlar, alınan paradan değil; ödenen faizlerden oluşuyor. Bu tablo sürdürülemez. Eğer bu şekilde devam edilirse, ilerleyen dönemlerde devletin borç çevirmesi, bütçeyi yönetmesi ve yeni yatırımlara kaynak ayırması daha da zorlaşacak.
Uzmanlar bu durumdan çıkış için bazı adımlar öneriyor:
Siyasi belirsizliklerin azaltılması
Piyasa güveninin tekrar kazanılması
Gereksiz harcamaların kısılması
Faizleri düşürecek yapısal reformların hayata geçirilmesi
Ancak en önemlisi, devletin aldığı borcu nereye harcadığına dikkat etmesi gerekiyor. Eğer borçlar üretime, ihracata, yatırımlara değil de sadece açıkları kapatmaya ve faiz ödemeye gidiyorsa, bu döngü kırılmaz.
Borçla yaşamak bir yere kadar idare edebilir. Ama borcun faizi ana parayı geçiyorsa, artık alarm çalıyor demektir.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
[email protected]