TANER ÇANIRTAY
Köşe Yazarı
TANER ÇANIRTAY
 

Bugün 10 Kasım

   Bugün 10 Kasım, Mustafa Kemal Atatürk'ün şehit edildiği gün...     Burasını unutmayın, hem ilerideki yazılarımda, hem de yazının devamında, bu konuyu işleyeceğim.     Ben 10 Kasım'larda yas tutmam, bilakis, bugünü Atatürk'ü anma ve anlama günü olarak değerlendiririm. Mümkün oldukça gençlere, bilmeyenlere yada eksik bilenlere Atatürk'ü anlatmak için bir fırsat olarak görürüm. Atatürk hakkında herşeyi bildiğinizi sanıyorsunuz değil mi? Bir okuyun bakalım. Bütün bilgileriniz eksiksiz mi?      Herşeyden önce Atatürk hakkında doğru bildiğiniz iki yalanı düzeltmek istiyorum. Birincisi; Atatürk çocukluğunu karga kovalayarak geçirdi! Bu konu, Atatürk'ün sağlığında, sadece bir kez gündeme gelmiştir. Bir sofra çıkışı, Atatürk'ün en samimi arkadaşı,hiç kıramadığı ve şakalarına daima katlandığı Nuri Conker tarafından, tamamen şaka amaçlı söylenen, "Çocukken birlikte ne yapardınız?" sorusuna cevaben verilmiştir. Ve tamamen şakadan ibarettir. Atatürk ve Nuri Conker'in çocukluğu, bulabildikleri her kitabı okumakla geçmiştir. Bu sırada tarlada oldukları ve karga da kovaladıkları doğru olabilir. Ama günün çoğu kitap okumakla geçmiştir.     Yine bu yıllarda, henüz Atatürk 8 yaşındayken, kutsal kitabımız Kuran'ı Kerim'i ezberlemiştir. Yani hafızdır. Evet...   Burasını iyi okuyun: Atatürk hafızdı...  Bunu anlayabilmeniz için biraz açayım konuyu. Defalarca anekdotlarda nakledilmiştir. Bir çok yerde, Atatürk'ün hocaların, imamların yanlış okuduğu sureler nedeniyle, hocaları bozmuşluğu ve doğrusunu okumuşluğu ve tercümesini yapmışlığı vardır. Eğer ezbere bilmese, bunu nasıl yapabilir? Bu konunun uzmanlarından, değerli bilim insanı, rahmetli Haydar Baş açıklamalar yapmıştır. İlgili açıklamalara, internet üzerinden kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Bir kez daha, üzerine basa basa, büyük harflerle söylüyorum: ATATÜRK HAFIZDI!   Kendisi hakkında,"Atatürk dinsizdi "diyen güruhun yatacak yeri yok! Öte dünyada bu iftiraların hesabını nasıl verecekler acaba? Dini inancı olmayan biri Diyanet İşlerini kurar mı? Bu iftiraları atanlarda hiç mi din, iman, vicdan yok?!!     İkinci konu ise, Atatürk çok alkol tüketirdi ve alkolden öldü! Bu da kendisi hakkında yapılan en çirkin iftiralardan biridir. Tamam, Atatürk alkol alırdı. Ama asla iddia edildiği gibi astronomik boyutlarda alkol almazdı. Her zaman kararında içerdi. Mesela hiçbir zaman alkolden, kendini kaybettiği görülmemişti. İçip içip yere düştüğüne hiç şahit olan var mı? Yok. Meşhur sofralarında, memleket meseleleri konuşulurken, tek bir kez saçmaladığı görülmüş mü? Asla!     Bilhassa sofralarında, alkolü silah olarak kullanırdı. Fikrinden emin olamadığı kişileri, içmeye teşvik eder ve doğruları ağzından söker alırdı!     Mason derneklerini kapattığı için, masonlar tarafından sevilmezdi. O dönem çok etkili olan masonlar, "Atatürk alkolden öldü diyelim, gençleri alkolden uzak tutarız! " masalıyla Atatürk'ün yakın çevresini ikna ettiler ve Atatürk'ü zehirleyerek öldürmelerine de mükemmel bir kılıf buldular! (Buradan, Atatürk masondu diyenleri de Allah'la baş başa bırakıyorum! Mason olan biri mason derneklerini kapatır mı?)     Dönelim yazının başına...  Atatürk'ün şehit edilmesine...     İnsanları yaşadığı çağın şartlarına göre değerlendirmeyi öğrenelim. Yıl 1936.  Dünya savaşı sonrası, ekonomik krizler, her yerde fakirleşme, işsizlik hat safhada. Fakat Türkiye bu krizlerin dışında, bütün büyüme rekorlarını kırıyor. Sanayileşme başlamış. Peş peşe fabrikalar açılıyor! Uçak yapıyoruz!     Fakat kapıda bir dünya savaşı var. Herkes savaş çıkacağını biliyor ve cepheler hemen hemen belli. Lakin Türkiye'nin yeri belli değil!  Atatürk de usta bir poker oyuncusu gibi elini belli etmiyor! Bu da batılıların acayip canını sıkıyor! Dengeler birbirine çok yakın! Ve biz hangi taraftan savaşa girersek, büyük ihtimal, o taraf savaşı kazanacak. Atatürk'ü idare etmek mümkün değil, biliyorlar! Ama Atatürk, yoldan çekilirse, geride kalanları yönetmek kolay!     Atatürk'le benim ortak bir hayalimiz var! Güzel bir yat sahibi olmak!  Onun amacı o yatla yurt gezileri yapmak ve ülkeye denizciliği sevdirmek! Benimki ise Antartika-Avustralya arasındaki deniz canlılarını izlemek, araştırmak!     İşte batılı ülkeler, Atatürk'ün bu hevesini kullandılar! 1935-36'ya kadarki, yani Savanora öncesi, Atatürk'ün resimlerine bakın, bir de Savanora yatında gecelemeye başladıktan sonraki resimlerine bakın! Aradaki uçurumu göreceksiniz! Savanora yatının, Atatürk'ün kaldığı kamaranın duvarlarına, özel hazırlanmış zehirli kimyasallar sürülmüştü. Etkisini de çok çabuk gösterdi ve Atatürk hemen hastalandı. Etrafındaki yabancı hekimlerin de faydasından çok zararı olduğunu anladı ve o yüzden o ünlü sözünü söyledi: "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!"     Atatürk şehit edildikten sonra da alel acele Savanora yatı tadilata girdi ve Atatürk'ün kamarası söktürüldü ve yeniden yapıldı.Yani deliller ortadan kaldırıldı! Tamamen tesadüf! Ve yine ne tesadüf!!!  Atatürk 1938 Kasım'da şehit edildi ve 1939 baharında 2. Dünya Savaşı başladı!  Sadece 5 ay sonra! O zamanlar savaşlar, insanlar iklimle tam olarak baş edemediklerinden, hep baharda başlardı. Sonrasında İsmet Paşa bizi savaşın dışında tuttu ve batılılar istediğini aldı.     Bunlar oldu bitti. Bizim de ikinci dünya savaşı sonrası, eğitim ayarlarımızla oynandı. Ekonomik olarak sürekli daraltıldık. Askeri olarak, kuşatıldık. Ve bugünlere geldik. Merak etmeyin bu dönemleri de yazacağım. Ama bugün için yerim bitti.    Şimdilerde fark ettiyseniz,belirli bir kesim tarafından, Atatürk sistematik bir şekilde unutturulmaya çalışılıyor! Peki biz unutur muyuz? Unutturur muyuz?     UNUTURSAK KANIMIZ KURUSUN!   Sevgi ve Saygılarımla  Not: Değerli okuyucularım, şimdiye kadar sizden hiç böyle bir şey istemedim ama bugün istiyorum. Lütfen bu yazımı her platformda paylaşın. Şimdiden teşekkür ediyorum...  
Ekleme Tarihi: 10 Kasım 2025 -Pazartesi

Bugün 10 Kasım


   Bugün 10 Kasım, Mustafa Kemal Atatürk'ün şehit edildiği gün... 
   Burasını unutmayın, hem ilerideki yazılarımda, hem de yazının devamında, bu konuyu işleyeceğim. 
   Ben 10 Kasım'larda yas tutmam, bilakis, bugünü Atatürk'ü anma ve anlama günü olarak değerlendiririm. Mümkün oldukça gençlere, bilmeyenlere yada eksik bilenlere Atatürk'ü anlatmak için bir fırsat olarak görürüm. Atatürk hakkında herşeyi bildiğinizi sanıyorsunuz değil mi? Bir okuyun bakalım. Bütün bilgileriniz eksiksiz mi? 
    Herşeyden önce Atatürk hakkında doğru bildiğiniz iki yalanı düzeltmek istiyorum. Birincisi; Atatürk çocukluğunu karga kovalayarak geçirdi! Bu konu, Atatürk'ün sağlığında, sadece bir kez gündeme gelmiştir. Bir sofra çıkışı, Atatürk'ün en samimi arkadaşı,hiç kıramadığı ve şakalarına daima katlandığı Nuri Conker tarafından, tamamen şaka amaçlı söylenen, "Çocukken birlikte ne yapardınız?" sorusuna cevaben verilmiştir. Ve tamamen şakadan ibarettir. Atatürk ve Nuri Conker'in çocukluğu, bulabildikleri her kitabı okumakla geçmiştir. Bu sırada tarlada oldukları ve karga da kovaladıkları doğru olabilir. Ama günün çoğu kitap okumakla geçmiştir. 
   Yine bu yıllarda, henüz Atatürk 8 yaşındayken, kutsal kitabımız Kuran'ı Kerim'i ezberlemiştir. Yani hafızdır. Evet...  
Burasını iyi okuyun: Atatürk hafızdı... 
Bunu anlayabilmeniz için biraz açayım konuyu. Defalarca anekdotlarda nakledilmiştir. Bir çok yerde, Atatürk'ün hocaların, imamların yanlış okuduğu sureler nedeniyle, hocaları bozmuşluğu ve doğrusunu okumuşluğu ve tercümesini yapmışlığı vardır. Eğer ezbere bilmese, bunu nasıl yapabilir? Bu konunun uzmanlarından, değerli bilim insanı, rahmetli Haydar Baş açıklamalar yapmıştır. İlgili açıklamalara, internet üzerinden kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Bir kez daha, üzerine basa basa, büyük harflerle söylüyorum: ATATÜRK HAFIZDI! 
 Kendisi hakkında,"Atatürk dinsizdi "diyen güruhun yatacak yeri yok! Öte dünyada bu iftiraların hesabını nasıl verecekler acaba? Dini inancı olmayan biri Diyanet İşlerini kurar mı? Bu iftiraları atanlarda hiç mi din, iman, vicdan yok?!! 
   İkinci konu ise, Atatürk çok alkol tüketirdi ve alkolden öldü! Bu da kendisi hakkında yapılan en çirkin iftiralardan biridir. Tamam, Atatürk alkol alırdı. Ama asla iddia edildiği gibi astronomik boyutlarda alkol almazdı. Her zaman kararında içerdi. Mesela hiçbir zaman alkolden, kendini kaybettiği görülmemişti. İçip içip yere düştüğüne hiç şahit olan var mı? Yok. Meşhur sofralarında, memleket meseleleri konuşulurken, tek bir kez saçmaladığı görülmüş mü? Asla!
    Bilhassa sofralarında, alkolü silah olarak kullanırdı. Fikrinden emin olamadığı kişileri, içmeye teşvik eder ve doğruları ağzından söker alırdı! 
   Mason derneklerini kapattığı için, masonlar tarafından sevilmezdi. O dönem çok etkili olan masonlar, "Atatürk alkolden öldü diyelim, gençleri alkolden uzak tutarız! " masalıyla Atatürk'ün yakın çevresini ikna ettiler ve Atatürk'ü zehirleyerek öldürmelerine de mükemmel bir kılıf buldular! (Buradan, Atatürk masondu diyenleri de Allah'la baş başa bırakıyorum! Mason olan biri mason derneklerini kapatır mı?) 
   Dönelim yazının başına...  Atatürk'ün şehit edilmesine... 
   İnsanları yaşadığı çağın şartlarına göre değerlendirmeyi öğrenelim. Yıl 1936.  Dünya savaşı sonrası, ekonomik krizler, her yerde fakirleşme, işsizlik hat safhada. Fakat Türkiye bu krizlerin dışında, bütün büyüme rekorlarını kırıyor. Sanayileşme başlamış. Peş peşe fabrikalar açılıyor! Uçak yapıyoruz! 
   Fakat kapıda bir dünya savaşı var. Herkes savaş çıkacağını biliyor ve cepheler hemen hemen belli. Lakin Türkiye'nin yeri belli değil!  Atatürk de usta bir poker oyuncusu gibi elini belli etmiyor! Bu da batılıların acayip canını sıkıyor! Dengeler birbirine çok yakın! Ve biz hangi taraftan savaşa girersek, büyük ihtimal, o taraf savaşı kazanacak. Atatürk'ü idare etmek mümkün değil, biliyorlar! Ama Atatürk, yoldan çekilirse, geride kalanları yönetmek kolay! 
   Atatürk'le benim ortak bir hayalimiz var! Güzel bir yat sahibi olmak!  Onun amacı o yatla yurt gezileri yapmak ve ülkeye denizciliği sevdirmek! Benimki ise Antartika-Avustralya arasındaki deniz canlılarını izlemek, araştırmak! 
   İşte batılı ülkeler, Atatürk'ün bu hevesini kullandılar! 1935-36'ya kadarki, yani Savanora öncesi, Atatürk'ün resimlerine bakın, bir de Savanora yatında gecelemeye başladıktan sonraki resimlerine bakın! Aradaki uçurumu göreceksiniz! Savanora yatının, Atatürk'ün kaldığı kamaranın duvarlarına, özel hazırlanmış zehirli kimyasallar sürülmüştü. Etkisini de çok çabuk gösterdi ve Atatürk hemen hastalandı. Etrafındaki yabancı hekimlerin de faydasından çok zararı olduğunu anladı ve o yüzden o ünlü sözünü söyledi: "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!" 
   Atatürk şehit edildikten sonra da alel acele Savanora yatı tadilata girdi ve Atatürk'ün kamarası söktürüldü ve yeniden yapıldı.Yani deliller ortadan kaldırıldı! Tamamen tesadüf! Ve yine ne tesadüf!!!  Atatürk 1938 Kasım'da şehit edildi ve 1939 baharında 2. Dünya Savaşı başladı!  Sadece 5 ay sonra! O zamanlar savaşlar, insanlar iklimle tam olarak baş edemediklerinden, hep baharda başlardı. Sonrasında İsmet Paşa bizi savaşın dışında tuttu ve batılılar istediğini aldı. 
   Bunlar oldu bitti. Bizim de ikinci dünya savaşı sonrası, eğitim ayarlarımızla oynandı. Ekonomik olarak sürekli daraltıldık. Askeri olarak, kuşatıldık. Ve bugünlere geldik. Merak etmeyin bu dönemleri de yazacağım. Ama bugün için yerim bitti. 
  Şimdilerde fark ettiyseniz,belirli bir kesim tarafından, Atatürk sistematik bir şekilde unutturulmaya çalışılıyor! Peki biz unutur muyuz? Unutturur muyuz? 
   UNUTURSAK KANIMIZ KURUSUN! 

 Sevgi ve Saygılarımla 

Not: Değerli okuyucularım, şimdiye kadar sizden hiç böyle bir şey istemedim ama bugün istiyorum. Lütfen bu yazımı her platformda paylaşın. Şimdiden teşekkür ediyorum...

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.