casino siteleri slot siteleri
bahis siteleri canlı bahis siteleri
Muharrem Kaynak
Köşe Yazarı
Muharrem Kaynak
 

ŞAİR'İN ve ŞİİR'İN GÖREVLERİ

Şair der ki; benim de bir görevim var şiir yazıyorum, halkımıza şiiri sevdirmek için uğraş veriyorum. Şiir seven insan kötülük bilmez, kötülük yapmaz, yapamaz, onun yüreği insan sevgisi ile doludur.   Halkımıza sevmeyi, sevilmeyi, sevgiyi, merhameti ve şevkatı aşılamak, sevdiğini esirgemeyi ve onu korumayı öğretmek kolay değildir, zordur. İşte bu zor görevi başarmak için uğraşmak, didinmek ve çalışmak, bu konuda ve bu amaçla eser üretmek bir şairin esas görevidir.   Her insanın ve her vatandaşın toplum ve insanlık için yaptığı bir görevi vardır. Öğretmen, doktor,  mühendis, mimar, eczacı, hemşire, hakim, savcı, asker , polis, avukat, berber, kuaför, marangoz, terzi, ayakkabıcı, çiftçi, bahçıvan, bakkal, kasap , manav, tamirci, tiyatro ve sinema sanatçısı, gazeteci, ressam, müzisyen, heykeltıraş, yazar, romancı, karikatürist, palyaço,  ...vb.   İnsan önce kendisine ve yakın çevresine, ailesine, yurduna ve milletine, sonuçta tüm insanlık yararına bir şeyler yapar ve üretir, işte buna görev ve hizmet denir. Sayılan bu iş ve meslekler içinde şairlerin görevi ayrı bir yer tutar. Şunu asla unutmamak gerekir, her evde, her anne yemek pişirir ama her anne usta bir aşçı olamaz.   Herkes resim yapabilir ama ressam olamaz, bir işi profesyonelce yapan birisi olmak veya sanatkar ve sanat erbabı olabilmek için; acemilik, çıraklık ve kalfalıktan sonra ustalık düzeyine erişebilmek çok zaman alır ve çok tekrar gerektirir. Sanatçı ile sanatkarı karıştırmamak gerekir, şairlerimiz de birer sanatçıdır, kıymeti bilinmelidir, değeri de ona göre verilmeli ve öyle anlaşılmalıdır.   Ancak şairlerin tekrar etmek gibi bir şansları yoktur, ürettikleri her bir eser kendine özgü ve nevi şahsına münhasırdır ve şairin kendisine aittir.Şair eserini üretip, halkla sunup paylaştıktan sonra onu geriye verin, düzeltip tekrar size sunarım diyemez, keza ressam ve heykeltıraşın eserleri de  öyledir.   Şair olmak; Şiir gibi ve tatlı dil ile konuşmak şiir, şarkı, türkü, marş ve ağıtlar yazmak, bunları hem okumak, hem söylemek, şarkı ve türküleri sevmek ve sevdirmek, sevdiğine şiirler yazmak, şiirdeki mecazları anlamak ve anlatabilmek, şiirden bir anlam çıkarmak, az söz ile çok şeyler anlatabilmek, yaşamı anlamak, yaşamayı sevmek ve yaşamaktan zevk almak demektir.   Şairlerin istediği gibi bir kişi olabilmek için; kişinin benim beş duyudan  başka da güzel duygularım varmış demesi gerekir, ki her insanın yaradılışında bu duygular zaten vardır.   Her insan vicdan sahibi olmalı, sevgiyi yüreğinde hissedebilmeli, aşık olmalı, deli gibi sevmeli, sevdiğini görünce; bacakları titremeli, heyecan duymalı, ayakları yerden kesilmeli, güzelden ve güzellikten, estetikten anlamalı ve güzelden yana olmalı, kaba, saba ve sıradan olmamalı, elini tutmalı, koluna girmeli, sevdiğini bağrına basmalı, ona sarılmalı ve onu kucaklamalıdır, bütün bu özellikler insanın yaradılışında var olan özelliklerdir. İşte şairin görevi; bu güzel duyguların ağırlıklı olarak hissedilmesini sağlamak ve bu güzel duyguları kişilere aşılamaktır.   İnsan, içinden ve aklından geçirdiklerini karşısındakine aynen aktarmalı, anlatmalı ve paylaşmalıdır, asla içine atmamalıdır. Unutulmamalıdır ki  "dertler paylaşıldıkça küçülür."       İnsan, sevgilisine sevdiğini belli etmek için açılmalı, açık açık söylemeli, gerekirse haykırmalı, bir beyit, bir dörtlük, bazen anlamlı bir kaç dize ile derdini anlatmalıdır.Onun için üzülmeli, dar gününde onun yanında olmalı, onun için ağlayabilmeli, gözünden yaş dökebilmeli, boğazı düğümlenmeli, yüreği hoplamalı, bazen de hayatı toz pembe görebilmelidir.   İnsan sabretmeli, sabretmesini bilmeli, sorunlarını zamana bırakabilmeli, zamanın her şeyin ilacı olduğunu bilmelidir. Gerçekler acıdır, acılara katlanabilmeli, gerektiğinde bağrına taş basabilmelidir.   İnsan her gün, acılı bir arabesk şarkı veya türkü dinlememeli, karamsar ve somurtkan olmamalı, şen, şakrak, neşeli ve güler yüzlü olmalı, her şeyi kendisine dert etmemeli, keza kişi kendisine öz saygılı olmalı, ama büyüklerine de gereken saygıyı göstermelidir. İnsanda Allah korkusu olmalı, vatan, millet ve bayrak sevgisini yüreğinden hiç çıkarmamalıdır.   Sizlere güzel olduğuna inandığım, çok güzel ve çok özel şeyler anlatmaya çalıştım, şiirin ne olduğunu ve şairin neyi bilip, neyi bilemediğini bir de şiirle anlatıyorum...                                                                                                 12 NİSAN 2022  Muharrem KAYNAK
Ekleme Tarihi: 12 Nisan 2022 - Salı

ŞAİR'İN ve ŞİİR'İN GÖREVLERİ

Şair der ki; benim de bir görevim var şiir yazıyorum, halkımıza şiiri sevdirmek için uğraş veriyorum. Şiir seven insan kötülük bilmez, kötülük yapmaz, yapamaz, onun yüreği insan sevgisi ile doludur.

 

Halkımıza sevmeyi, sevilmeyi, sevgiyi, merhameti ve şevkatı aşılamak, sevdiğini esirgemeyi ve onu korumayı öğretmek kolay değildir, zordur. İşte bu zor görevi başarmak için uğraşmak, didinmek ve çalışmak, bu konuda ve bu amaçla eser üretmek bir şairin esas görevidir.

 

Her insanın ve her vatandaşın toplum ve insanlık için yaptığı bir görevi vardır. Öğretmen, doktor,  mühendis, mimar, eczacı, hemşire, hakim, savcı, asker , polis, avukat, berber, kuaför, marangoz, terzi, ayakkabıcı, çiftçi, bahçıvan, bakkal, kasap , manav, tamirci, tiyatro ve sinema sanatçısı, gazeteci, ressam, müzisyen, heykeltıraş, yazar, romancı, karikatürist, palyaço,  ...vb.

 

İnsan önce kendisine ve yakın çevresine, ailesine, yurduna ve milletine, sonuçta tüm insanlık yararına bir şeyler yapar ve üretir, işte buna görev ve hizmet denir. Sayılan bu iş ve meslekler içinde şairlerin görevi ayrı bir yer tutar. Şunu asla unutmamak gerekir, her evde, her anne yemek pişirir ama her anne usta bir aşçı olamaz.

 

Herkes resim yapabilir ama ressam olamaz, bir işi profesyonelce yapan birisi olmak veya sanatkar ve sanat erbabı olabilmek için; acemilik, çıraklık ve kalfalıktan sonra ustalık düzeyine erişebilmek çok zaman alır ve çok tekrar gerektirir. Sanatçı ile sanatkarı karıştırmamak gerekir, şairlerimiz de birer sanatçıdır, kıymeti bilinmelidir, değeri de ona göre verilmeli ve öyle anlaşılmalıdır.

 

Ancak şairlerin tekrar etmek gibi bir şansları yoktur, ürettikleri her bir eser kendine özgü ve nevi şahsına münhasırdır ve şairin kendisine aittir.Şair eserini üretip, halkla sunup paylaştıktan sonra onu geriye verin, düzeltip tekrar size sunarım diyemez, keza ressam ve heykeltıraşın eserleri de  öyledir.

 

Şair olmak; Şiir gibi ve tatlı dil ile konuşmak şiir, şarkı, türkü, marş ve ağıtlar yazmak, bunları hem okumak, hem söylemek, şarkı ve türküleri sevmek ve sevdirmek, sevdiğine şiirler yazmak, şiirdeki mecazları anlamak ve anlatabilmek, şiirden bir anlam çıkarmak, az söz ile çok şeyler anlatabilmek, yaşamı anlamak, yaşamayı sevmek ve yaşamaktan zevk almak demektir.

 

Şairlerin istediği gibi bir kişi olabilmek için; kişinin benim beş duyudan  başka da güzel duygularım varmış demesi gerekir, ki her insanın yaradılışında bu duygular zaten vardır.

 

Her insan vicdan sahibi olmalı, sevgiyi yüreğinde hissedebilmeli, aşık olmalı, deli gibi sevmeli, sevdiğini görünce; bacakları titremeli, heyecan duymalı, ayakları yerden kesilmeli, güzelden ve güzellikten, estetikten anlamalı ve güzelden yana olmalı, kaba, saba ve sıradan olmamalı, elini tutmalı, koluna girmeli, sevdiğini bağrına basmalı, ona sarılmalı ve onu kucaklamalıdır, bütün bu özellikler insanın yaradılışında var olan özelliklerdir. İşte şairin görevi; bu güzel duyguların ağırlıklı olarak hissedilmesini sağlamak ve bu güzel duyguları kişilere aşılamaktır.

 

İnsan, içinden ve aklından geçirdiklerini karşısındakine aynen aktarmalı, anlatmalı ve paylaşmalıdır, asla içine atmamalıdır. Unutulmamalıdır ki  "dertler paylaşıldıkça küçülür."

 

 

 

İnsan, sevgilisine sevdiğini belli etmek için açılmalı, açık açık söylemeli, gerekirse haykırmalı, bir beyit, bir dörtlük, bazen anlamlı bir kaç dize ile derdini anlatmalıdır.Onun için üzülmeli, dar gününde onun yanında olmalı, onun için ağlayabilmeli, gözünden yaş dökebilmeli, boğazı düğümlenmeli, yüreği hoplamalı, bazen de hayatı toz pembe görebilmelidir.

 

İnsan sabretmeli, sabretmesini bilmeli, sorunlarını zamana bırakabilmeli, zamanın her şeyin ilacı olduğunu bilmelidir. Gerçekler acıdır, acılara katlanabilmeli, gerektiğinde bağrına taş basabilmelidir.

 

İnsan her gün, acılı bir arabesk şarkı veya türkü dinlememeli, karamsar ve somurtkan olmamalı, şen, şakrak, neşeli ve güler yüzlü olmalı, her şeyi kendisine dert etmemeli, keza kişi kendisine öz saygılı olmalı, ama büyüklerine de gereken saygıyı göstermelidir. İnsanda Allah korkusu olmalı, vatan, millet ve bayrak sevgisini yüreğinden hiç çıkarmamalıdır.

 

Sizlere güzel olduğuna inandığım, çok güzel ve çok özel şeyler anlatmaya çalıştım, şiirin ne olduğunu ve şairin neyi bilip, neyi bilemediğini bir de şiirle anlatıyorum...

 

                                                                                              12 NİSAN 2022  Muharrem KAYNAK

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.