casino siteleri slot siteleri
bahis siteleri canlı bahis siteleri
Muharrem Kaynak
Köşe Yazarı
Muharrem Kaynak
 

MAHALLEYE DÖNEN KÖYLERİMİZ

6360 sayılı kanun ile büyükşehir kapsamına alınan 30 ilimiz var. Bu illerimizde neden büyükşehir uygulamasına geçilmiştir sorusundan ziyade, büyükşehir uygulamasına geçiş iyi mi oldu, kötü mü oldu diye soracak olursanız, hiç de iyi olmadı derim ve bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmesini öneririm.   Yurdumuzda 34.434 köy vardı, büyükşehir yasası ile 16.220 köy mahalleye dönüştürüldüğü için 18.214 köyümüz kalmıştır. Başka bir ifade ile köy sayımız %50 azalmıştır, eğer 30 ilimiz daha büyükşehir yapılacak olursa köy sayımız %0 olacaktır. Böyle giderse diğer (21)İlimiz de aynı yasa kapsamına alınıp, köyler mahalle yapılacak olursa hiç köyümüz kalmayacaktır. O’zaman ne güzel oldu, KÖYLERDEN ve onların dertlerinden kurtulduk mu diyeceğiz.   Merkezi idare teşkilatımıza göre yurdumuzda 81 İl ve 919 İlçe vardır. Halen 81 ilimizin 30 tanesi büyükşehir kapsamındadır. Mahalli idareler olarak da İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Köyler olarak ayrı bir teşkilatımız mevcuttur.   Büyükşehir yasası ile, mahalli idareler teşkilatımızın  içinde yer almakta olan köylerimiz, yine aynı teşkilat içerisinde kalmakla birlikte; Büyükşehir Belediyelerinin veya bağlı oldukları ilçelerin birer mahallesi olmuş, isimleri aynı kalsa da köy muhtarlığından mahalle muhtarlığına dönüştürülmüştür. Oysa köylerimiz köy kanununa tabi idiler.   Bunun nasıl bir uygulama olduğu anlaşılır gibi değildir. Neredeyse, merkezi idarenin taşra teşkilatları olan İl ve İlçeler’i “Valilik ve Kaymakamlıkları” devreden çıkartıyoruz. Genel bütçeden daha fazla pay ayırarak köylerimize hizmet götürmek yerine, yerel yönetimlere “Büyükşehir Belediyeleri ile İlçe Belediyelerine” mahalle adı ile bağlayıp “Köylere Onlar Baksın” ve kendi bütçelerinden yardım etsinler diyoruz. Bilindiği gibi 2014 yılında bucak teşkilatımız ve bucak müdürlüklerimiz de resmen kaldırılmıştır.   Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı devlet ve hükümet başkanıdır. Valilerimiz de illerimizde devleti ve hükümeti temsil ederler. Her bakanın ildeki temsilcisidirler. Valilerin hem idari, hem de siyasi görevleri vardır. Nasıl ki Cumhurbaşkanımızı halk oyu ile seçiyoruz, onun illerdeki temsilcilerini de (81 il valimizi de) halk oyu ile biz seçelim diyorum. Kaymakamlarımızı da halkımız seçebilir. Her il kendi Valisini, her ilçe de kendi Kaymakamını seçebilir. Adayların seçilme şartları kanunla belirlenir.   Hiçbir idari ve siyasi görevi olmayan Belediye Başkanlarımızı nasıl bizler seçebiliyor isek, Vali ve Kaymakamlarımızı da bizler halk olarak seçimle iş başına getirebiliriz. Bu benim konuya yaklaştıkça aklıma gelen bir fikirdir, üzerinde düşündükçe akla yatan bir düşünce eseridir diye karara vardım. Benim Valim’in ve benim Kaymakamım’ın Köylerle uğraşacak vakti yok mu demek istiyorlar onu  anlayamadık. Anlaşılan köylerimizin tüm sorunlarını yerel yönetimlere “Bırakarak ve Yıkarak” bakın başınızın çaresine diyorlar. Kaymakamlarımızın yasal ve en başta gelen görevi emniyet ve asayişi sağlamak, ilçe hudutları dahilinde dirlik ve düzeni tesis etmektir.   Doğaldır ki merkezi idare tarafından ve yasa ile tüm köylerimiz mahalleye dönüştürüldüğünde ortada ne köy kalacak, ne de köy sorunları diye bir meselemiz kalacaktır. Vakti ile Milli Eğitim Bakanlığı yapan Zat - ı Muhterem’e sormuşlar, okullarımızın problemlerini nasıl halledeceğiz? Ah!... şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim demiş…     Bazı köylerimizin bağlı olduğu büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyelerine olan uzaklıkları 20 - 25 Km. veya 30 - 40 Km olduğu düşünülürse bu mahallelere büyükşehirlerden ve ilçe merkezlerinden kolay kolay hizmet götürülemez, hizmette gecikme ve aksamalar olur.                                                                                       Köylerimizde tarım, ziraat ve hayvancılık yapılmaz, yapılamaz ve gittikçe artan nüfus sayımız yüzünden temel gıda maddelerimiz bol miktarda üretilemeyeceği için ithalata bağımlı kalınacağı aşikardır. Bu gün olduğu gibi hayat pahalılığı ve enflasyon artar, fiyatlar el yakar ve yükselir…   Köyde yaşayan vatandaşlarımız ekip biçmez, hayvan beslemez, meşakkatli işlerden elini ayağını çeker, zaten çektiler. Köylümüz rahata erdiğini düşünür. Şehirdeki bir vatandaş gibi ekmek, et, süt , yumurta, sebze ve meyvesini marketten veya mahallesinde kurulan pazardan satın alır, sonuçta köylülerimizde üretici değil tüketici olurlar.   Ekip biçmeyen, bağında ve bahçesinde sebze ve meyve yetiştirmeyen köylü vatandaşlarımız asgari ücrete razı olur ve en düşük dereceden emekliliğe de hak kazanır. Kışın sıcak olur diye mahalle  kahvesinde, yazın serin olur diye yine kahvehane ve cafelerde oturur ve vaktini boşa harcar. Üretmez ve üretime katkıda bulunmaz. Sahip olduğu tarlayı, bağ ve bahçeyi, varsa hayvanlarını da satar gerekirse şehir’e ve kasabaya gider yerleşir. Köyden şehirlere GÖÇ başlar ve artarak devam eder.   Bu tür bir yaklaşım ve anlatım köylü köylüdür, köyde kalıp zor şatlarda çalışmalıdır demek değildir. Büyük önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dediği gibi “Köylü Milletin Efendisidir” Bilakis köylü baş tacı yapılmalı, el üstünde tutulmalı, yaptığı ve yapacağı tüm iş ve hizmetlerde maddi ve manevi olarak desteklenmelidir. Köylümüz tarlasında, bağında ve bahçesinde tarım, ziraat ve hayvancılık ile uğraşmalı modern ve teknik usuller ile en yüksek rekoltede ürün elde edebilmeli ve yeterli kazanç sahibi olabilmelidir. Köylü yaşama sevinç ve huzurunu kendi köyünde bulabilmelidir.   Hayvancılık konusunda da, küçük ve büyük baş hayvan yetiştiriciliği yaparken et, süt ve süt ürünlerini modern usul ve yöntemleri uygulayarak ve zevk alarak üretmeye devam etmelidir. Kümes hayvanı yetiştiriciliği,  arıcılık, ipek böcekçiliği, dokumacılık, sebzecilik ve meyve yetiştiriciliği konusu dahil tüm alanlarda köylümüzün üretmesi teşvik edilmeli, özendirilmeli ve devletçe desteklenmelidir.   Tarih boyunca; köylümüz sanki dokuz FAKÜLTE’si veya MESLEK YÜKSEK OKULU olan bir ÜNİVERSİTE’yi bitirmiş gibi çok zor ve meşakkatli işlerde çalışmış ve üretmiştir. İşte örnekleri:   Köylümüz Çiftçilik, Tarım - Ziraat ve Hayvancılık, Arıcılık, Dokumacılık, İpek Böcekçiliği, Şarapçılık, Seracılık, Sebzecilik, Meyvecilik…vb.  çok zor işler yapmış ve hep üretici olmuştur. Köylülerimiz eğitim ve ihtisaslaşmayı da gerektiren tüm bu mesleki faaliyetlerini  ANADAN ve BABADAN GÖRME usuller ile USTA - ÇIRAK ilişkileri içinde öğrenmiş ve devam ettirmişlerdir.   Köylülerimiz; karasaban ve pulluk ile toprağı sürme, el ile tohum ekme, kağnı ve öküz arabası ile çekme ve taşıma, el ve orak ile ekin biçme, düven sürme, tınaz çıkarma, harman alma, çapa yapma ve çapalama, yolma, kırma ve silkeleme ve toplama, sulama yoksa yağmur yağsın diye dualar etme, yem yoksa hayvanını dağda bayırda gütme ve  otlatma, fenni gübre yoksa hayvansal gübre ile üretimi arttırma veya tarlasını nadasa bırakma…vb. usül ve yöntemleri kullanmışlardır.   Şimdi traktörlerimiz var, ekme ve biçme makinelerimiz, biçer - döverlerimiz, patozlarımız var, fenni gübre ve fenni peteklerimiz, sulama usül ve yöntemlerimiz ile seralarımız var, değirmen yerine un fabrikalarımız, süt sağma makinelerimiz, mandıra yerine süt ve süt ürünleri fabrikalarımız var…vb. Köylümüzün imdadına makinelerimiz ve modern çağın teknik alet ve ekipmanları yetişmiştir, onların en büyük yardımcısı teknik usül ve yöntemler ile gelişmiş araç ve makinelerdir.   Eğer bu çağda ve bu devirde köylülerimizden aynı iş ve faaliyetlerde çalışarak üretmelerini istiyor isek; her konuda çağın modern usül ve tekniklerine göre ürün yetiştirme tekniklerinin de öğretildiği MESLEK YÜKSEK okulları ve FAKÜLTELERİ açmamız gerekmektedir. İşte o zaman bu fakülteleri ve meslek yüksek okullarını bitiren ihtisas sahipleri Tarım, Ziraat ve Hayvancılık yapmak ve bu alanların yan dallarında ÜRETİM yapmak maksadı ile köyleri doldurur, köylere akın ederler, köyden ve TOPRAK’tan ayrılmazlar. TOPRAK ANA nankör değildir, bereketi ile herkesi doyurur.     Unutmayalım ki; Tarım, Ziraat ve Hayvancılık ile ilgili iş ve faaliyetler, şehir merkezlerindeki meydanlarda stadyumlarda ve salonlarda yapılmaz. ÇİFTLİKLERDE, ÇAYIR, OTLAK, YAYLA ve MERALAR ile su kaynaklarına yakın VERİMLİ TOPRAKLARDA yapılır.     Maalesef, tarlasını, bağ ve bahçesini geçtiği fiyatlara satmaya razı olan köylü vatandaşlarımızın sayısı artmıştır. Köylümüz bu günlerde yabancıların Türkiyemiz’den toprak satın almak istemelerinden dolayı çok para kazanacağını düşünerek, bundan memnuniyet duymaktadır. Ancak satın alanlar kendi köylüsü değildir, yakın köy ve kasabadan da değildir, kendi vatandaşı bile olmayan kişilerdir. Huyunu, suyunu, kültürünü ve milliyetini, ahlak ve karakterini bilmediği bir milletin para babalarına toprak sattıklarını pek düşünemezler.   Dediğimiz türden alıcılar geliyor ve diyor ki; sen bu tarlayı bize sat, köylümüzde tahmin ettiği fiyatın üzerinde bir fiyatı duyunca hemen satıyor. Hatta diyor ki burası taşlık ve kıraçtır, burayı dedem bile ekip biçmezdi 60 - 70 yıldan beri biz de uğramıyoruz…zaten yolu da yok falan deseler de adam satın alıyor. Birde buna kendi köyünden ve civar köylerden bazı kişiler komisyon aldıkları için aracı oluyor.   Bizim köylerimizde bu türden tarla, ev, bağ ve bahçe alım - satımı NEDEN ve NE ZAMAN başladı derseniz? Bunun iki nedeni vardır birincisi, Büyükşehir yasası çıktıktan sonra köylünün çiftçilik ve hayvancılık yapmaktan vazgeçmesi. İkincisi, İstanbul - İZMİR ve İstanbul - Çanakkale - İZMİR ücretli otoyol projesinin gerçekleşmesidir. Projenin yapılacağı duyulur duyulmaz özellikle, Balya İlçemiz’in “her iki otoyolun bağlantı kavşaklarına yakınlığından dolayı” Balya ve köylerindeki arazilere rağbet çoğalmıştır.   -Bu çağda ve bu devirde hiç kimse otoyolların yapılmasına karşı olamaz, ancak devlet otoyolları  vatandaşlarından aldığı vergilerin karşılığı bir hizmet ve geri dönüş olarak yapar ve OTO YOLLAR ücretsiz  olur. Geçiş ücretinin çok yüksek olmasından dolayı kullanılmayan iki büyük asma köprü ile İstanbul’dan İZMİR’e kadar uzanan ücretli ama pek kullanılmayan otoyollarımız vardır.   **Öyle ki, Balya İlçemiz’in otoyol kavşak ve güzergahlarına yakın olan köyleri İstanbul ve Ankara gibi illerin emlak komisyoncularının akınına uğramıştır. Dağlık ve taşlık bölgelerdeki tarlalar dahil bir çok tarım arazisi ve tarla satılmıştır. Bu kapsamda; Müstecap, Çakallar, Akbaş, Göktepe, Medrese, Bengiler, Doğanlar, Yazlık, Çukurcak, Semizköy, Ören, Danişment, Mancılık, Kayalar, Kavakalan, Gökmusa, Karlık, Ilıca dahil tüm köylerimizden “yatırımlık, yatırıma uygun tarla satışları…vb.” internet ilanlı satışlar yapılmıştır ve yapılmaktadır. *Köylü vatandaşlarımız bu konuda bilinçlendirilmeli ve aydınlatılmalıdır. “İşte Milliyetçilik, Vatan ve Cumhuriyet Sevgisi” burada devreye girecektir ve girmelidir.   **Balıkesir İlimizin de içinde olduğu ve BÜYÜKŞEHİR’e Dönüştürülen  (30) İlimiz: ADANA, ANKARA, ANTALYA, AYDIN, BALIKESİR, BURSA, DENİZLİ, DİYARBAKIR, ERZURUM, ESKİŞEHİR, GAZİANTEP, HATAY, İSTANBUL, İZMİR, KAHRAMAN MARAŞ, KAYSERİ, KOCAELİ, KONYA, MALATYA, MANİSA, MARDİN, MERSİN, MUĞLA, ORDU, SAKARYA, SAMSUN,  ŞANLI URFA, TEKİRDAĞ, TRABZON, VAN.   Belediye sınırları içindeki ve bu sınırlara en fazla 10 Km. uzaklıktaki yerleşim birimlerinin son nüfus sayımına göre toplam nüfusu 750.000’den fazla olan belediyeleri fiziki yerleşim durumları ve ekonomik gelişmişlik düzeyleri de dikkate alınarak Büyükşehir Belediyesine dönüştürülebilecektir. Kanun gereği köyler mahalle, belde belediyeleri belde isimleri ile tek bir mahalle olarak bağlı oldukları ilçenin belediyesine katılmışlardır.*MAHALLEYE Dönüştürülen Köylerin Bazı Hakları Aynen Korunmuş ve İlaveten Bazı Hak, Kolaylık ve Destekler Sağlanmıştır; 1.Mera, yaylak ve kışlaklardan mahalle sakinleri 4342 sayılı Mera Kanununa göre bu alan ve yerlerden yararlanmaya devam edeceklerdir. 2.Orman köyleri ve köylüsünün hakları korunmuştur.                                                                                            3. Bizim İlimiz Balıkesir Büyükşehir Belediyesine dönüştüğünde şehir merkezi iki yeni ilçeye daha kavuşmuştur. (Karesi ve Altı Eylül İlçeleri) 4.Köylerin ve Büyükşehirlerdeki İl Özel İdarelerinin tüzel kişiliği kaldırılmıştır.                                                                                     5. İl Özel  idareleri yerine Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı kurulmuştur. 6.Büyükşehir Belediyelerinin hizmetleri arttığı için, genel bütçeden aldıkları vergi gelirleri de  arttırılacaktır. (Nüfus ve yüzölçümü ile orantılı olarak) 7. Mahalleye dönüştürülen köylerde beş yıl süre ile vergi ve katılım payı alınmayacaktır. 8. İçme ve kullanma suyunda ödeme en düşük tarifenin %25’ini geçmeyecektir. 9. Bina yapımında tip proje uygulaması zorunluluğu getirilmiştir. 10 Temizlik ve karla mücadelede mahalleler Belediyelerce desteklenecektir.Mahallelerde Tarım ve Hayvancılığa destek arttırılacaktır. 11.On yıl süre ile Büyükşehir ve İlçe belediyeleri bütçelerinin %10’unu mahalleye dönüştürülen köylerin alt yapı hizmetleri için ayıracaklardır. 12. Köy tüzel kişiliğine şartlı olarak bağış yapılan taşınır ve taşınmaz mallar devredilen il ve ilçe belediyelerince de aynı amaç doğrultusunda kullanılacaktır.   *Örneklerle konuya açıklık getirmek gerekirse, dört beş yıldan beri uyguladığımız pandemi tedbirleri esnasında, köylerdeki ve kırsaldaki yaşamın kıymeti anlaşılmış ve artmıştır. Büyükşehir yaşamından vazgeçip köye göç edenlerin sayısında da bir artış gözlenmiştir. Devletimizce vatandaşlarımız tekrar köylerine dönsünler tarım, ziraat ve hayvancılıkla uğraşsınlar diye kişilere şehirlerarası seyahatlerde kolaylık da sağlayan ziraatçı belgeleri dağıtılmıştır. Üretime katkı sağlaması ve köyden şehirlere göçün önlenmesi bakımından olumlu bir uygulamadır. Ancak başlangıçta çıkartılan Büyükşehir Belediye yasası ile çelişmektedir. Bilakis bu yasa köylü vatandaşlarımızı topraktan ve üretimden koparmış ve şehir hayatına özendirmiştir.   Öğrencilik yıllarım ile …1970 ve devamındaki yıllarda yıllık izinlerimi yaz aylarında kendi köyüm Kayalar’da geçirirdim. Köyde arkadaş ve akrabalarımı arayıp sorunca; orak biçiyor, demet çekiyor, harman alıyor, değirmene gitti, bahçe suluyor, koyunlara gitti, inekleri sağıyor, komşunun fırınında ekmek yapıyorlar, anam bulgur kaynatıyor, onlar susam silkiyorlar, daha yayladan dönmediler…vb. cevap verirlerdi.   Şimdi arayıp sorduğumda cevaplar,…o’mu? kahvededir, çok oldu gideli beklide oyun oynuyordur, marketten ekmek ve bir şeyler almaya gitmişti, şehre gitmişti gelmedi…vb. cevaplar alıyorum. Sadece emsalim arkadaşlar değil, maalesef gençlerimizde artık tarım, ziraat ve hayvancılık ile uğraşmıyorlar.   Bağlı olduğumuz İl ve İlçe Belediyeleri arazilerimizi ve bazı değerli yerlerimizi parselleyip satmak istiyor.Yıllar önce de öğretmen evleri ve sağlıkçı evlerimiz satılmıştı. Köyümüzdeki güzel görünümlü köy içi arazilerimiz parsellenerek satışa çıkartılmaktadır. İnşallah satışa arz edilen yerler mera, yaylak, otlak veya harman yerlerimiz değildir.   Büyükşehir Belediyemiz veya İlçe Belediyemiz kendi merkezlerinin meydan, sokak, cadde ve kaldırımları ile yollarını “çıkmaz sokakları dahil” makineler ile veya çöp hizmeti görevlileri marifeti ile süpürmektedir. Köylerimizde böyle bir süpürme işlemi henüz yapılmamaktadır. Zaman zaman Mahalle Muhtarlığımızın öncülüğünde köy içinde ve civarında çöp toplama etkinlikleri yapılmaktadır.   Balya Belediyemiz kısıtlı imkanları ile de olsa Kayalar’a çok güzel hizmetler getirmiştir, getirmeye de devam etmektedir. Belediyemize şükranlarımızı sunuyoruz. Köy içindeki yol ve caddelerimiz kilit taşı döşenerek çamurdan kurtarılmıştır. Köy merkezine bir çocuk parkı da yapılmıştır. Belli başlı yer ve köşe başlarına çöp konteynerleri konmuştur. Henüz cadde ve sokaklarımızda kaldırım yoktur, inşallah kaldırımlarla beraber, yağmur suyu arkları, ızgaralı - kapaklı su kanallarımız da  oluşturulacaktır.…   Esasen Kayalar 1965’li yıllarda elektriğe kavuşmuştur. Keza 1980’li yıllara gelmeden kendi su şebekesini de oluşturmuş ve her hanenin suyunu da bağlamıştır.Yine 1980’li yıllarda atık su ve kanalizasyon şebekesi de köy muhtarlığınca yapılmıştır. Tüm bu saydığımız hizmetler İMECE usulü ile yapılmış ve bitirilmiştir. Büyükşehir belediyesi uygulamasına geçtiğimizde henüz Kayalar köyü seviyesine gelmemiş olan; elektrik, yol, su ve kanalizasyon şebekesi olmayan köylerimize öncelikle hizmet verilmesi gerekmektedir, doğru olan da budur.                                                                                           Seviye olarak Kayalar’a verilmesi gereken belediye hizmetleri diğer köylerden daha üst seviyede ve değişik hizmet alanlarında olmalıdır. 44 köye veya 46 mahalleye sahip olan Balya Belediyemiz’in işi zor değil “Çok Zordur” Allah Belediye Başkanımıza ve çalışanlarına kolaylık versin.    Köyden mahalleye dönüşmüş olsak da bizim en büyük üzüntümüz Kayalar İlkokulu’nun kapatılmış olmasıdır. Şehir hayatına özentiden ve köyde kalıp da tarım - ziraat ve hayvancılık yapmak gibi zor ve meşakkatli işlerle uğraşmak istemeyen vatandaşlarımız ŞEHİRLERE GÖÇ etmektedirler.   Aydınlanma çağında köylü vatandaşlarımız bilinçlendi, artık birden - ikiden fazla çocuk sahibi olan aile yapısı yok. Bu sebeplerle köylerimizde genç nüfusun azalmasına paralel olarak ilkokula giden çocuk sayısı da azalmıştır. Öğrenci azlığından dolayı öğretmen ataması durdurularak 2010’lara gelindiğinde okulumuz kapatılmıştır. Oysa on - on beş öğrenci bile olsa önceki yıllarda olduğu gibi üç-beş köyün öğrencileri taşımalı eğitim ile Kayalar’da toplanarak eğitilebilirdi.   Esasen hiçbir köyümüzün okulsuz ve öğretmensiz kalmaması gerekir. On üç yıldır sadece Kayalar İlkokulu değil, civar köylerimizin okulları da kapalıdır ve köylerimizde öğretmen yoktur. Köyümüz Mahalleye dönüştürüldüğü için Köy İhtiyar Heyetinin tabii üyesi olan öğretmenimizde yoktur. Köy Muhtarlığı da Mahalle Muhtarlığına dönüştürülmüştür.   Köy Enstitüleri’nin kapatılmasında da, başlangıçta Köy Enstitülerini öğretmen okuluna çevirmişler ve  bilahare tamamını kapatmışlardı. Milletçe köylerde okul ve öğretmen olmayışının cezasını çok çektik, hala buna yönelik faaliyetler devam etmektedir, dolayısı ile bu devirde bile cahil sayımız artmaktadır.   -17 NİSAN 1940 tarihinde 3803 sayılı kanun ile kurulan Köy Enstitülerimiz yanlış uygulanan ve yanlış anlaşılan parti politikaları yüzünden 14 yıl kadar bir ömür sürmüş ve 27 OCAK 1954 tarihinde resmen kapatılmıştır. Oysa, fakir ve yoksul köy çocuklarımız bu okullarda okuyarak hiç de yabancılık çekmedikleri köylerine öğretmen olarak dönmüşler tarım - ziraat ve hayvancılık yaparak köye ve köylülerimize de örnek ve rol model olmuşlardır.   -İlk olarak 1936 yılında eğitmen yetiştirmekle eğitim hayatına başlayan Köy Enstitülerimiz 18 yıllık ömürlerinde yurdumuzun 22 ayrı merkezinde (3 tanesi hariç) tamamını kendi elleri ile inşa ettiği okul binalarında ; 1.398’i kız, 15.943’ü erkek olmak üzere 17.341 ÖĞRETMEN, 7300 SAĞLIK MEMURU, 8.675 EĞİTMEN ve 209 YÜKSEK ÖĞRETMEN yetiştirmişlerdir.   -Öğretmen, eğitmen ve sağlık memurlarımıza köylerimizde örnek uygulama yapsınlar ve köylümüze de örnek olsunlar diyerek, bir çift öküz, bir at, bir pulluk ve üç-beş dönüm kadar da toprak vermiştik, her birisine öğretmenevi ve sağlık memuru evi yapıp tahsis etmiştik.   Köyümüze dönelim, okullarımız tekrar açılsın, biz yine onları başımızın tacı yaparız. Onlara birer traktör ile yeterli tarım alet ve makinelerini devlet vermese bile biz veririz, lojmanlarını da kendi ellerimiz ile yapar ve teslim ederiz.   -Nasıl Köy Enstitülerimizi ve oradan yetişen öğretmenlerimizi arıyor ve özlüyor isek, biz köylerimizi ve köy muhtarlığımızı, köy tüzel kişiliğimizi de özlüyor ve istiyoruz. Öğretmenlerimizin köy ihtiyar heyetimiz içerisinde tabii üye olarak yer almalarını da istiyoruz.   -Konu nereden nereye geldi, esas konumuz Büyükşehir yasası ile Köy Tüzel Kişiliği sona eren köylerimizin mahalle yapılmasından vazgeçilmesi idi. Şimdi başka bir teklifimiz daha oldu. Büyükşehir Belediyesi ve yasası olsun, Belediyelerimiz köylerimize daha fazla hizmet ve katkıda da bulunsunlar. Ama Köy Tüzel Kişiliğimiz eskiden olduğu gibi BAKİ kalsın ve devam etsin.                                                                                                    “Eski Çamlar Bardak Oldu” Atasözünde olduğu gibi, eski köyler mahalle oldu demesinler. Büyük şair Ahmet Kutsi Tecer’in, Münir Ceyhan tarafından okul şarkısı olarak da bestelenen;   ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA  Orda bir köy var uzakta O’ köy bizim köyümüzdür Gezmesek de, tozmasak da O’ köy bizim köyümüzdür.    … diye devam eden beş kıtalık ve sekizli hece ölçüsü ile yazılmış olan, “Köye ÖZLEM duygusunun öne çıkarıldığı” LİRİK şiiri ve okul şarkımızı ne olur değiştirmeyelim.   Mesele köylerimize belediye hizmeti götürmek ise, Belediyelerimiz ister Büyükşehir, ister Küçükşehir adı ile köylerimize hizmet etmeye devam etsin ve daha çok yardımda bulunsun, tabi ki biz bunu isteriz. Ancak siyasi amaç ve hesaplarla, bizim parti daha fazla milletvekili çıkaracak, yerel seçimlerde belediye başkanı bizim partiden olacak, Cumhur Başkanı seçimlerinde bizim partimizin CB  adayına daha fazla oy alacağız,  …vb. sebeplerle tüm köyleri mahalleye çevirmek olmaz.   Yapılabiliyorsa şöyle yapalım ; İl ve İlçe Belediyelerimizin Meclis üyeleri her bir köyümüzün muhtar ve ihtiyar heyeti üyelerinden oluşturulsun. Bu mecliste merkez ilçe mahalleleri ile her köy veya mahalleden seçim ile iş başına gelen Muhtar ve/veya bir Azamız oy sahibi olsun. Köylerimiz İl ve İlçe merkezindeki mahallelerle birlikte, aynı meclislerin karar organlarında üye olarak temsil edilsinler.   -Köylerimiz devletimizin genel bütçesinden ve belediyelerimizin bütçesinden (nüfus ve yüzölçümü oranlarında) hakça istifade etsinler. Tüm gelirler Belediye merkezlerindeki halkımızın refahı için harcanmasın (Cadde, Sokak, Kaldırım, Asfalt ve Yol yapımı, Kanalizasyon, Temizlik işleri, Ulaşım …vb) Merkezden uzak olduğuna bakılmaksızın tüm köy ve mahallelere yardım ve hizmet esas alınsın.   En sonunda; sandıklardan çıkan oylar, yerel ve genel seçimler ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İlimizin ve İlçelerimizin oylarının tamamı toplam seçmen sayımız ile hesaba dahil edilmiyor mu?   Öyle ise bu önerimiz, hem gözden geçirilmeli, hem de akıl ve mantık süzgecinden geçirilmelidir, çünkü mantık olarak kabul edilebilir bir öneridir.   Aklımın erdiği ve dilimin döndüğü kadar yazıp, açıklayarak bazı önerilerde bulundum. Faydalı olabildim ise mutlu olacağım, saygılarımla.                                                                                                                       Muharrem KAYNAK                                                                                                                                                          05 ARALIK 2023                          
Ekleme Tarihi: 06 Aralık 2023 - Çarşamba

MAHALLEYE DÖNEN KÖYLERİMİZ

6360 sayılı kanun ile büyükşehir kapsamına alınan 30 ilimiz var. Bu illerimizde neden büyükşehir uygulamasına geçilmiştir sorusundan ziyade, büyükşehir uygulamasına geçiş iyi mi oldu, kötü mü oldu diye soracak olursanız, hiç de iyi olmadı derim ve bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmesini öneririm.

 

Yurdumuzda 34.434 köy vardı, büyükşehir yasası ile 16.220 köy mahalleye dönüştürüldüğü için 18.214 köyümüz kalmıştır. Başka bir ifade ile köy sayımız %50 azalmıştır, eğer 30 ilimiz daha büyükşehir yapılacak olursa köy sayımız %0 olacaktır. Böyle giderse diğer (21)İlimiz de aynı yasa kapsamına alınıp, köyler mahalle yapılacak olursa hiç köyümüz kalmayacaktır. O’zaman ne güzel oldu, KÖYLERDEN ve onların dertlerinden kurtulduk mu diyeceğiz.

 

Merkezi idare teşkilatımıza göre yurdumuzda 81 İl ve 919 İlçe vardır. Halen 81 ilimizin 30 tanesi büyükşehir kapsamındadır. Mahalli idareler olarak da İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Köyler olarak ayrı bir teşkilatımız mevcuttur.

 

Büyükşehir yasası ile, mahalli idareler teşkilatımızın  içinde yer almakta olan köylerimiz, yine aynı teşkilat içerisinde kalmakla birlikte; Büyükşehir Belediyelerinin veya bağlı oldukları ilçelerin birer mahallesi olmuş, isimleri aynı kalsa da köy muhtarlığından mahalle muhtarlığına dönüştürülmüştür. Oysa köylerimiz köy kanununa tabi idiler.

 

Bunun nasıl bir uygulama olduğu anlaşılır gibi değildir. Neredeyse, merkezi idarenin taşra teşkilatları olan İl ve İlçeler’i “Valilik ve Kaymakamlıkları” devreden çıkartıyoruz. Genel bütçeden daha fazla pay ayırarak köylerimize hizmet götürmek yerine, yerel yönetimlere “Büyükşehir Belediyeleri ile İlçe Belediyelerine” mahalle adı ile bağlayıp “Köylere Onlar Baksın” ve kendi bütçelerinden yardım etsinler diyoruz. Bilindiği gibi 2014 yılında bucak teşkilatımız ve bucak müdürlüklerimiz de resmen kaldırılmıştır.

 

Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı devlet ve hükümet başkanıdır. Valilerimiz de illerimizde devleti ve hükümeti temsil ederler. Her bakanın ildeki temsilcisidirler. Valilerin hem idari, hem de siyasi görevleri vardır. Nasıl ki Cumhurbaşkanımızı halk oyu ile seçiyoruz, onun illerdeki temsilcilerini de (81 il valimizi de) halk oyu ile biz seçelim diyorum. Kaymakamlarımızı da halkımız seçebilir. Her il kendi Valisini, her ilçe de kendi Kaymakamını seçebilir. Adayların seçilme şartları kanunla belirlenir.

 

Hiçbir idari ve siyasi görevi olmayan Belediye Başkanlarımızı nasıl bizler seçebiliyor isek, Vali ve Kaymakamlarımızı da bizler halk olarak seçimle iş başına getirebiliriz. Bu benim konuya yaklaştıkça aklıma gelen bir fikirdir, üzerinde düşündükçe akla yatan bir düşünce eseridir diye karara vardım.

Benim Valim’in ve benim Kaymakamım’ın Köylerle uğraşacak vakti yok mu demek istiyorlar onu  anlayamadık. Anlaşılan köylerimizin tüm sorunlarını yerel yönetimlere “Bırakarak ve Yıkarak” bakın başınızın çaresine diyorlar. Kaymakamlarımızın yasal ve en başta gelen görevi emniyet ve asayişi sağlamak, ilçe hudutları dahilinde dirlik ve düzeni tesis etmektir.

 

Doğaldır ki merkezi idare tarafından ve yasa ile tüm köylerimiz mahalleye dönüştürüldüğünde ortada ne köy kalacak, ne de köy sorunları diye bir meselemiz kalacaktır. Vakti ile Milli Eğitim Bakanlığı yapan Zat - ı Muhterem’e sormuşlar, okullarımızın problemlerini nasıl halledeceğiz? Ah!... şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim demiş…  

 

Bazı köylerimizin bağlı olduğu büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyelerine olan uzaklıkları 20 - 25 Km. veya 30 - 40 Km olduğu düşünülürse bu mahallelere büyükşehirlerden ve ilçe merkezlerinden kolay kolay hizmet götürülemez, hizmette gecikme ve aksamalar olur.

 

                                                                                 

 

Köylerimizde tarım, ziraat ve hayvancılık yapılmaz, yapılamaz ve gittikçe artan nüfus sayımız yüzünden temel gıda maddelerimiz bol miktarda üretilemeyeceği için ithalata bağımlı kalınacağı aşikardır. Bu gün olduğu gibi hayat pahalılığı ve enflasyon artar, fiyatlar el yakar ve yükselir…

 

Köyde yaşayan vatandaşlarımız ekip biçmez, hayvan beslemez, meşakkatli işlerden elini ayağını çeker, zaten çektiler. Köylümüz rahata erdiğini düşünür. Şehirdeki bir vatandaş gibi ekmek, et, süt , yumurta, sebze ve meyvesini marketten veya mahallesinde kurulan pazardan satın alır, sonuçta köylülerimizde üretici değil tüketici olurlar.

 

Ekip biçmeyen, bağında ve bahçesinde sebze ve meyve yetiştirmeyen köylü vatandaşlarımız asgari ücrete razı olur ve en düşük dereceden emekliliğe de hak kazanır. Kışın sıcak olur diye mahalle  kahvesinde, yazın serin olur diye yine kahvehane ve cafelerde oturur ve vaktini boşa harcar. Üretmez ve üretime katkıda bulunmaz. Sahip olduğu tarlayı, bağ ve bahçeyi, varsa hayvanlarını da satar gerekirse şehir’e ve kasabaya gider yerleşir. Köyden şehirlere GÖÇ başlar ve artarak devam eder.

 

Bu tür bir yaklaşım ve anlatım köylü köylüdür, köyde kalıp zor şatlarda çalışmalıdır demek değildir. Büyük önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dediği gibi “Köylü Milletin Efendisidir” Bilakis köylü baş tacı yapılmalı, el üstünde tutulmalı, yaptığı ve yapacağı tüm iş ve hizmetlerde maddi ve manevi olarak desteklenmelidir. Köylümüz tarlasında, bağında ve bahçesinde tarım, ziraat ve hayvancılık ile uğraşmalı modern ve teknik usuller ile en yüksek rekoltede ürün elde edebilmeli ve yeterli kazanç sahibi olabilmelidir. Köylü yaşama sevinç ve huzurunu kendi köyünde bulabilmelidir.

 

Hayvancılık konusunda da, küçük ve büyük baş hayvan yetiştiriciliği yaparken et, süt ve süt ürünlerini

modern usul ve yöntemleri uygulayarak ve zevk alarak üretmeye devam etmelidir. Kümes hayvanı yetiştiriciliği,  arıcılık, ipek böcekçiliği, dokumacılık, sebzecilik ve meyve yetiştiriciliği konusu dahil tüm alanlarda köylümüzün üretmesi teşvik edilmeli, özendirilmeli ve devletçe desteklenmelidir.

 

Tarih boyunca; köylümüz sanki dokuz FAKÜLTE’si veya MESLEK YÜKSEK OKULU olan bir ÜNİVERSİTE’yi bitirmiş gibi çok zor ve meşakkatli işlerde çalışmış ve üretmiştir. İşte örnekleri:

 

Köylümüz Çiftçilik, Tarım - Ziraat ve Hayvancılık, Arıcılık, Dokumacılık, İpek Böcekçiliği, Şarapçılık, Seracılık, Sebzecilik, Meyvecilik…vb.  çok zor işler yapmış ve hep üretici olmuştur. Köylülerimiz eğitim ve ihtisaslaşmayı da gerektiren tüm bu mesleki faaliyetlerini  ANADAN ve BABADAN GÖRME usuller ile USTA - ÇIRAK ilişkileri içinde öğrenmiş ve devam ettirmişlerdir.

 

Köylülerimiz; karasaban ve pulluk ile toprağı sürme, el ile tohum ekme, kağnı ve öküz arabası ile çekme ve taşıma, el ve orak ile ekin biçme, düven sürme, tınaz çıkarma, harman alma, çapa yapma ve çapalama, yolma, kırma ve silkeleme ve toplama, sulama yoksa yağmur yağsın diye dualar etme, yem yoksa hayvanını dağda bayırda gütme ve  otlatma, fenni gübre yoksa hayvansal gübre ile üretimi arttırma veya tarlasını nadasa bırakma…vb. usül ve yöntemleri kullanmışlardır.

 

Şimdi traktörlerimiz var, ekme ve biçme makinelerimiz, biçer - döverlerimiz, patozlarımız var, fenni gübre ve fenni peteklerimiz, sulama usül ve yöntemlerimiz ile seralarımız var, değirmen yerine un fabrikalarımız, süt sağma makinelerimiz, mandıra yerine süt ve süt ürünleri fabrikalarımız var…vb. Köylümüzün imdadına makinelerimiz ve modern çağın teknik alet ve ekipmanları yetişmiştir, onların en büyük yardımcısı teknik usül ve yöntemler ile gelişmiş araç ve makinelerdir.

 

Eğer bu çağda ve bu devirde köylülerimizden aynı iş ve faaliyetlerde çalışarak üretmelerini istiyor isek; her konuda çağın modern usül ve tekniklerine göre ürün yetiştirme tekniklerinin de öğretildiği MESLEK YÜKSEK okulları ve FAKÜLTELERİ açmamız gerekmektedir. İşte o zaman bu fakülteleri ve meslek yüksek okullarını bitiren ihtisas sahipleri Tarım, Ziraat ve Hayvancılık yapmak ve bu alanların yan dallarında ÜRETİM yapmak maksadı ile köyleri doldurur, köylere akın ederler, köyden ve TOPRAK’tan ayrılmazlar. TOPRAK ANA nankör değildir, bereketi ile herkesi doyurur.

 

 

Unutmayalım ki; Tarım, Ziraat ve Hayvancılık ile ilgili iş ve faaliyetler, şehir merkezlerindeki meydanlarda stadyumlarda ve salonlarda yapılmaz. ÇİFTLİKLERDE, ÇAYIR, OTLAK, YAYLA ve MERALAR ile su kaynaklarına yakın VERİMLİ TOPRAKLARDA yapılır.  

 

Maalesef, tarlasını, bağ ve bahçesini geçtiği fiyatlara satmaya razı olan köylü vatandaşlarımızın sayısı artmıştır. Köylümüz bu günlerde yabancıların Türkiyemiz’den toprak satın almak istemelerinden dolayı çok para kazanacağını düşünerek, bundan memnuniyet duymaktadır. Ancak satın alanlar kendi köylüsü değildir, yakın köy ve kasabadan da değildir, kendi vatandaşı bile olmayan kişilerdir. Huyunu, suyunu, kültürünü ve milliyetini, ahlak ve karakterini bilmediği bir milletin para babalarına toprak sattıklarını pek düşünemezler.

 

Dediğimiz türden alıcılar geliyor ve diyor ki; sen bu tarlayı bize sat, köylümüzde tahmin ettiği fiyatın üzerinde bir fiyatı duyunca hemen satıyor. Hatta diyor ki burası taşlık ve kıraçtır, burayı dedem bile ekip biçmezdi 60 - 70 yıldan beri biz de uğramıyoruz…zaten yolu da yok falan deseler de adam satın alıyor. Birde buna kendi köyünden ve civar köylerden bazı kişiler komisyon aldıkları için aracı oluyor.

 

Bizim köylerimizde bu türden tarla, ev, bağ ve bahçe alım - satımı NEDEN ve NE ZAMAN başladı derseniz? Bunun iki nedeni vardır birincisi, Büyükşehir yasası çıktıktan sonra köylünün çiftçilik ve hayvancılık yapmaktan vazgeçmesi. İkincisi, İstanbul - İZMİR ve İstanbul - Çanakkale - İZMİR ücretli otoyol projesinin gerçekleşmesidir. Projenin yapılacağı duyulur duyulmaz özellikle, Balya İlçemiz’in “her iki otoyolun bağlantı kavşaklarına yakınlığından dolayı” Balya ve köylerindeki arazilere rağbet çoğalmıştır.

 

-Bu çağda ve bu devirde hiç kimse otoyolların yapılmasına karşı olamaz, ancak devlet otoyolları  vatandaşlarından aldığı vergilerin karşılığı bir hizmet ve geri dönüş olarak yapar ve OTO YOLLAR ücretsiz  olur. Geçiş ücretinin çok yüksek olmasından dolayı kullanılmayan iki büyük asma köprü ile İstanbul’dan İZMİR’e kadar uzanan ücretli ama pek kullanılmayan otoyollarımız vardır.

 

**Öyle ki, Balya İlçemiz’in otoyol kavşak ve güzergahlarına yakın olan köyleri İstanbul ve Ankara gibi illerin emlak komisyoncularının akınına uğramıştır. Dağlık ve taşlık bölgelerdeki tarlalar dahil bir çok tarım arazisi ve tarla satılmıştır. Bu kapsamda; Müstecap, Çakallar, Akbaş, Göktepe, Medrese, Bengiler, Doğanlar, Yazlık, Çukurcak, Semizköy, Ören, Danişment, Mancılık, Kayalar, Kavakalan, Gökmusa, Karlık, Ilıca dahil tüm köylerimizden “yatırımlık, yatırıma uygun tarla satışları…vb.” internet ilanlı satışlar yapılmıştır ve yapılmaktadır.

*Köylü vatandaşlarımız bu konuda bilinçlendirilmeli ve aydınlatılmalıdır. “İşte Milliyetçilik, Vatan ve Cumhuriyet Sevgisi” burada devreye girecektir ve girmelidir.

 

**Balıkesir İlimizin de içinde olduğu ve BÜYÜKŞEHİR’e Dönüştürülen  (30) İlimiz:

ADANA, ANKARA, ANTALYA, AYDIN, BALIKESİR, BURSA, DENİZLİ, DİYARBAKIR, ERZURUM, ESKİŞEHİR, GAZİANTEP, HATAY, İSTANBUL, İZMİR, KAHRAMAN MARAŞ, KAYSERİ, KOCAELİ, KONYA, MALATYA, MANİSA, MARDİN, MERSİN, MUĞLA, ORDU, SAKARYA, SAMSUN,  ŞANLI URFA, TEKİRDAĞ, TRABZON, VAN.

 

Belediye sınırları içindeki ve bu sınırlara en fazla 10 Km. uzaklıktaki yerleşim birimlerinin son nüfus sayımına göre toplam nüfusu 750.000’den fazla olan belediyeleri fiziki yerleşim durumları ve ekonomik gelişmişlik düzeyleri de dikkate alınarak Büyükşehir Belediyesine dönüştürülebilecektir.

Kanun gereği köyler mahalle, belde belediyeleri belde isimleri ile tek bir mahalle olarak bağlı oldukları ilçenin belediyesine katılmışlardır.*MAHALLEYE Dönüştürülen Köylerin Bazı Hakları Aynen Korunmuş ve İlaveten Bazı Hak, Kolaylık ve Destekler Sağlanmıştır;

1.Mera, yaylak ve kışlaklardan mahalle sakinleri 4342 sayılı Mera Kanununa göre bu alan ve yerlerden yararlanmaya devam edeceklerdir.

2.Orman köyleri ve köylüsünün hakları korunmuştur.                                                                                           

3. Bizim İlimiz Balıkesir Büyükşehir Belediyesine dönüştüğünde şehir merkezi iki yeni ilçeye daha kavuşmuştur. (Karesi ve Altı Eylül İlçeleri)

4.Köylerin ve Büyükşehirlerdeki İl Özel İdarelerinin tüzel kişiliği kaldırılmıştır.

                                                                                 

 

5. İl Özel  idareleri yerine Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı kurulmuştur.

6.Büyükşehir Belediyelerinin hizmetleri arttığı için, genel bütçeden aldıkları vergi gelirleri de  arttırılacaktır. (Nüfus ve yüzölçümü ile orantılı olarak)

7. Mahalleye dönüştürülen köylerde beş yıl süre ile vergi ve katılım payı alınmayacaktır.

8. İçme ve kullanma suyunda ödeme en düşük tarifenin %25’ini geçmeyecektir.

9. Bina yapımında tip proje uygulaması zorunluluğu getirilmiştir.

10 Temizlik ve karla mücadelede mahalleler Belediyelerce desteklenecektir.Mahallelerde Tarım ve Hayvancılığa destek arttırılacaktır.

11.On yıl süre ile Büyükşehir ve İlçe belediyeleri bütçelerinin %10’unu mahalleye dönüştürülen köylerin alt yapı hizmetleri için ayıracaklardır.

12. Köy tüzel kişiliğine şartlı olarak bağış yapılan taşınır ve taşınmaz mallar devredilen il ve ilçe belediyelerince de aynı amaç doğrultusunda kullanılacaktır.

 

*Örneklerle konuya açıklık getirmek gerekirse, dört beş yıldan beri uyguladığımız pandemi tedbirleri esnasında, köylerdeki ve kırsaldaki yaşamın kıymeti anlaşılmış ve artmıştır. Büyükşehir yaşamından vazgeçip köye göç edenlerin sayısında da bir artış gözlenmiştir. Devletimizce vatandaşlarımız tekrar köylerine dönsünler tarım, ziraat ve hayvancılıkla uğraşsınlar diye kişilere şehirlerarası seyahatlerde kolaylık da sağlayan ziraatçı belgeleri dağıtılmıştır. Üretime katkı sağlaması ve köyden şehirlere göçün önlenmesi bakımından olumlu bir uygulamadır. Ancak başlangıçta çıkartılan Büyükşehir Belediye yasası ile çelişmektedir. Bilakis bu yasa köylü vatandaşlarımızı topraktan ve üretimden koparmış ve şehir hayatına özendirmiştir.

 

Öğrencilik yıllarım ile …1970 ve devamındaki yıllarda yıllık izinlerimi yaz aylarında kendi köyüm Kayalar’da geçirirdim. Köyde arkadaş ve akrabalarımı arayıp sorunca; orak biçiyor, demet çekiyor, harman alıyor, değirmene gitti, bahçe suluyor, koyunlara gitti, inekleri sağıyor, komşunun fırınında ekmek yapıyorlar, anam bulgur kaynatıyor, onlar susam silkiyorlar, daha yayladan dönmediler…vb. cevap verirlerdi.

 

Şimdi arayıp sorduğumda cevaplar,…o’mu? kahvededir, çok oldu gideli beklide oyun oynuyordur, marketten ekmek ve bir şeyler almaya gitmişti, şehre gitmişti gelmedi…vb. cevaplar alıyorum. Sadece emsalim arkadaşlar değil, maalesef gençlerimizde artık tarım, ziraat ve hayvancılık ile uğraşmıyorlar.

 

Bağlı olduğumuz İl ve İlçe Belediyeleri arazilerimizi ve bazı değerli yerlerimizi parselleyip satmak istiyor.Yıllar önce de öğretmen evleri ve sağlıkçı evlerimiz satılmıştı. Köyümüzdeki güzel görünümlü köy içi arazilerimiz parsellenerek satışa çıkartılmaktadır. İnşallah satışa arz edilen yerler mera, yaylak, otlak veya harman yerlerimiz değildir.

 

Büyükşehir Belediyemiz veya İlçe Belediyemiz kendi merkezlerinin meydan, sokak, cadde ve kaldırımları ile yollarını “çıkmaz sokakları dahil” makineler ile veya çöp hizmeti görevlileri marifeti ile süpürmektedir. Köylerimizde böyle bir süpürme işlemi henüz yapılmamaktadır. Zaman zaman Mahalle Muhtarlığımızın öncülüğünde köy içinde ve civarında çöp toplama etkinlikleri yapılmaktadır.

 

Balya Belediyemiz kısıtlı imkanları ile de olsa Kayalar’a çok güzel hizmetler getirmiştir, getirmeye de devam etmektedir. Belediyemize şükranlarımızı sunuyoruz. Köy içindeki yol ve caddelerimiz kilit taşı döşenerek çamurdan kurtarılmıştır. Köy merkezine bir çocuk parkı da yapılmıştır. Belli başlı yer ve köşe başlarına çöp konteynerleri konmuştur. Henüz cadde ve sokaklarımızda kaldırım yoktur, inşallah kaldırımlarla beraber, yağmur suyu arkları, ızgaralı - kapaklı su kanallarımız da  oluşturulacaktır.…

 

Esasen Kayalar 1965’li yıllarda elektriğe kavuşmuştur. Keza 1980’li yıllara gelmeden kendi su şebekesini de oluşturmuş ve her hanenin suyunu da bağlamıştır.Yine 1980’li yıllarda atık su ve kanalizasyon şebekesi de köy muhtarlığınca yapılmıştır. Tüm bu saydığımız hizmetler İMECE usulü ile yapılmış ve bitirilmiştir. Büyükşehir belediyesi uygulamasına geçtiğimizde henüz Kayalar köyü seviyesine gelmemiş olan; elektrik, yol, su ve kanalizasyon şebekesi olmayan köylerimize öncelikle hizmet verilmesi gerekmektedir, doğru olan da budur.

                                                                                     

 

 

Seviye olarak Kayalar’a verilmesi gereken belediye hizmetleri diğer köylerden daha üst seviyede ve değişik hizmet alanlarında olmalıdır. 44 köye veya 46 mahalleye sahip olan Balya Belediyemiz’in işi zor değil “Çok Zordur” Allah Belediye Başkanımıza ve çalışanlarına kolaylık versin. 

 

Köyden mahalleye dönüşmüş olsak da bizim en büyük üzüntümüz Kayalar İlkokulu’nun kapatılmış olmasıdır. Şehir hayatına özentiden ve köyde kalıp da tarım - ziraat ve hayvancılık yapmak gibi zor ve meşakkatli işlerle uğraşmak istemeyen vatandaşlarımız ŞEHİRLERE GÖÇ etmektedirler.

 

Aydınlanma çağında köylü vatandaşlarımız bilinçlendi, artık birden - ikiden fazla çocuk sahibi olan aile yapısı yok. Bu sebeplerle köylerimizde genç nüfusun azalmasına paralel olarak ilkokula giden çocuk sayısı da azalmıştır. Öğrenci azlığından dolayı öğretmen ataması durdurularak 2010’lara gelindiğinde okulumuz kapatılmıştır. Oysa on - on beş öğrenci bile olsa önceki yıllarda olduğu gibi üç-beş köyün öğrencileri taşımalı eğitim ile Kayalar’da toplanarak eğitilebilirdi.

 

Esasen hiçbir köyümüzün okulsuz ve öğretmensiz kalmaması gerekir. On üç yıldır sadece Kayalar İlkokulu değil, civar köylerimizin okulları da kapalıdır ve köylerimizde öğretmen yoktur. Köyümüz Mahalleye dönüştürüldüğü için Köy İhtiyar Heyetinin tabii üyesi olan öğretmenimizde yoktur. Köy Muhtarlığı da Mahalle Muhtarlığına dönüştürülmüştür.

 

Köy Enstitüleri’nin kapatılmasında da, başlangıçta Köy Enstitülerini öğretmen okuluna çevirmişler ve  bilahare tamamını kapatmışlardı. Milletçe köylerde okul ve öğretmen olmayışının cezasını çok çektik, hala buna yönelik faaliyetler devam etmektedir, dolayısı ile bu devirde bile cahil sayımız artmaktadır.

 

-17 NİSAN 1940 tarihinde 3803 sayılı kanun ile kurulan Köy Enstitülerimiz yanlış uygulanan ve yanlış anlaşılan parti politikaları yüzünden 14 yıl kadar bir ömür sürmüş ve 27 OCAK 1954 tarihinde resmen kapatılmıştır. Oysa, fakir ve yoksul köy çocuklarımız bu okullarda okuyarak hiç de yabancılık çekmedikleri köylerine öğretmen olarak dönmüşler tarım - ziraat ve hayvancılık yaparak köye ve köylülerimize de örnek ve rol model olmuşlardır.

 

-İlk olarak 1936 yılında eğitmen yetiştirmekle eğitim hayatına başlayan Köy Enstitülerimiz 18 yıllık ömürlerinde yurdumuzun 22 ayrı merkezinde (3 tanesi hariç) tamamını kendi elleri ile inşa ettiği okul binalarında ; 1.398’i kız, 15.943’ü erkek olmak üzere 17.341 ÖĞRETMEN, 7300 SAĞLIK MEMURU, 8.675 EĞİTMEN ve 209 YÜKSEK ÖĞRETMEN yetiştirmişlerdir.

 

-Öğretmen, eğitmen ve sağlık memurlarımıza köylerimizde örnek uygulama yapsınlar ve köylümüze de örnek olsunlar diyerek, bir çift öküz, bir at, bir pulluk ve üç-beş dönüm kadar da toprak vermiştik, her birisine öğretmenevi ve sağlık memuru evi yapıp tahsis etmiştik.

 

Köyümüze dönelim, okullarımız tekrar açılsın, biz yine onları başımızın tacı yaparız. Onlara birer traktör ile yeterli tarım alet ve makinelerini devlet vermese bile biz veririz, lojmanlarını da kendi ellerimiz ile yapar ve teslim ederiz.

 

-Nasıl Köy Enstitülerimizi ve oradan yetişen öğretmenlerimizi arıyor ve özlüyor isek, biz köylerimizi ve köy muhtarlığımızı, köy tüzel kişiliğimizi de özlüyor ve istiyoruz. Öğretmenlerimizin köy ihtiyar heyetimiz içerisinde tabii üye olarak yer almalarını da istiyoruz.

 

-Konu nereden nereye geldi, esas konumuz Büyükşehir yasası ile Köy Tüzel Kişiliği sona eren köylerimizin mahalle yapılmasından vazgeçilmesi idi. Şimdi başka bir teklifimiz daha oldu. Büyükşehir Belediyesi ve yasası olsun, Belediyelerimiz köylerimize daha fazla hizmet ve katkıda da bulunsunlar. Ama Köy Tüzel Kişiliğimiz eskiden olduğu gibi BAKİ kalsın ve devam etsin.

 

 

                                                                                    

 

 

 

 

 

“Eski Çamlar Bardak Oldu” Atasözünde olduğu gibi, eski köyler mahalle oldu demesinler. Büyük şair Ahmet Kutsi Tecer’in, Münir Ceyhan tarafından okul şarkısı olarak da bestelenen;

 

ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA 

Orda bir köy var uzakta

O’ köy bizim köyümüzdür

Gezmesek de, tozmasak da

O’ köy bizim köyümüzdür.

 

 … diye devam eden beş kıtalık ve sekizli hece ölçüsü ile yazılmış olan, “Köye ÖZLEM duygusunun öne çıkarıldığı” LİRİK şiiri ve okul şarkımızı ne olur değiştirmeyelim.

 

Mesele köylerimize belediye hizmeti götürmek ise, Belediyelerimiz ister Büyükşehir, ister Küçükşehir adı ile köylerimize hizmet etmeye devam etsin ve daha çok yardımda bulunsun, tabi ki biz bunu isteriz. Ancak siyasi amaç ve hesaplarla, bizim parti daha fazla milletvekili çıkaracak, yerel seçimlerde belediye başkanı bizim partiden olacak, Cumhur Başkanı seçimlerinde bizim partimizin CB  adayına daha fazla oy alacağız,  …vb. sebeplerle tüm köyleri mahalleye çevirmek olmaz.

 

Yapılabiliyorsa şöyle yapalım ; İl ve İlçe Belediyelerimizin Meclis üyeleri her bir köyümüzün muhtar ve ihtiyar heyeti üyelerinden oluşturulsun. Bu mecliste merkez ilçe mahalleleri ile her köy veya mahalleden seçim ile iş başına gelen Muhtar ve/veya bir Azamız oy sahibi olsun. Köylerimiz İl ve İlçe merkezindeki mahallelerle birlikte, aynı meclislerin karar organlarında üye olarak temsil edilsinler.

 

-Köylerimiz devletimizin genel bütçesinden ve belediyelerimizin bütçesinden (nüfus ve yüzölçümü oranlarında) hakça istifade etsinler. Tüm gelirler Belediye merkezlerindeki halkımızın refahı için harcanmasın (Cadde, Sokak, Kaldırım, Asfalt ve Yol yapımı, Kanalizasyon, Temizlik işleri, Ulaşım …vb) Merkezden uzak olduğuna bakılmaksızın tüm köy ve mahallelere yardım ve hizmet esas alınsın.

 

En sonunda; sandıklardan çıkan oylar, yerel ve genel seçimler ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İlimizin ve İlçelerimizin oylarının tamamı toplam seçmen sayımız ile hesaba dahil edilmiyor mu?

 

Öyle ise bu önerimiz, hem gözden geçirilmeli, hem de akıl ve mantık süzgecinden geçirilmelidir, çünkü mantık olarak kabul edilebilir bir öneridir.

 

Aklımın erdiği ve dilimin döndüğü kadar yazıp, açıklayarak bazı önerilerde bulundum. Faydalı olabildim ise mutlu olacağım, saygılarımla.  

                                                                                                                    Muharrem KAYNAK                                   

                                                                                                                      05 ARALIK 2023                          

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.