Son dönemde yüreğime su serpen bir haber başlığıyla karşılaştım. Trump’ın Harvard’a çektiği ayarla gelen haber ‘’Harvard’a yabancı öğrenci alımı durduruldu!’’
Oh dedim ne güzel kızım Rüya Harvard’a gidemez diye üzülmeme(!) gerek kalmadı. Türkiye’deki eğitim sistemiyle bırak Harvard’ı Kenya’daki bir üniversiteye gidebilse şükredeceğiz de çaktırmıyoruz işte. Üçüncü sınıf bitiyor, çocuklara İstiklal Marşı ezberletenler matematikte çarpım tablosu ezberlemeye karşı. Dört işlemi tıkır tıkır yapamıyor çocuklar. Anlam bilgisi desen eve verilen ödevle işlenen konu birbirini tutmuyor, öğretme yükü ya akıllı tahtalarda izlettirilen animasyonlu sistemlerde ya da ailelerde. Bıraktım artık çocuğu çalıştırmayı, yaz kampında yine çocuğu toparlamak üzere ‘’Öğrenilmemiş dersler olimpiyat kampı’’ nı yazlık eve açıp, çocuğun bilgilerini unutması için yeni okul dönemine hazırlayacağım. Şimdiden yaz kitapları seçildi, çocuğun psikolojisi yazın ders çalışma ritüeline hazırlanmaya başlandı. E tabi artık dördüncü sınıf olacağı için bilgileri unutmasına izin verme lüksümüz de yok, kıyamam çocuklara evde de sistemli sınava hazırlık için çalıştıracağız. Ortaokulda özel okula da versen; seviye tespit sınavında geri sınıflarda kalırsa yine her şey boşuna, iyi bir lise kazanma şansı yok.
Bizim çocuklarımız her imkana sahip, çok şanslılar derken en çok çabayı göstermek zorunda kalan olduklarının farkında mıyız acaba? Sosyal medyada VİDEO ÇEKMEK gibi sorumluluklar hissederken, gündelik sorumlulukları arasında sıkışmış bir nesil. Bu kadar çok uyarana rağmen oturup ödev yapabilmeleri bile bence başarı. Çocuklarınıza tablet vermeyin diyen öğretmenler, dersi akıllı tahtalarda anlattırıp birkaç soru çözerek görevlerini salıyorlar, o küçücük omuzlar ise ödeyecekleri bedellerin yüklerini sırtlanıyor. Eleştirmek en kolayı ama yardım edebilmek… İşte bu noktada da yetersizlikler, mutsuzluklar ve devamında başarısızlıklar ard arda yığılıyor hem çocukların hem de ailelerin omuzlarına.
Son dönemin parlayan eğitim kurumları ışıl ışıl çok yüksek fiyatlarla güneş gibi ışık saçıyor. İnsan düşünüyor, şimdiden bu kadar yüksek bedeller ödemeye değer mi, üniversitede daha iyi bir imkan sunmak için parayı daha mı akıllıca değerlendirmeli? Şu ana kadar özel okuldan şahsen benim tek beklentim çocuğumun mutlu olmasıydı. Ama artık o yüksek bedelleri ödemek zorunda olmadan da eğitim almasını istiyorum. Hayat çok sert gerçekçi tırmanıyor üzerimize üzerimize.
Özel okulların öğretmen odası dedikoduları… Öğretmen arkadaşlarımla yaptığımız sohbetler beni çok güldürdü yalan yok, ancak ülkem adına üzdü de. Basitleştiğimiz gerçeğinin 30 metrekarelik bir öğretmenler odasında bile yüzümüze çarpılmasından utandım. 80’lerin sokakta oturan teyze dedikoduları bile, daha günceldi bu kuşağın öğretmenlerinkinden. ‘’Dedikoduyu bırak matematiğe bak’’ güzel kardeşim. Çocuklara öğretmekten haz alan öğretmenler çok kıymetli. Öğretmenlerin öğretmenler odasında öğrettikleriyle, yöntemleriyle birbirlerine hava atmaları çok tatlı olmaz mı? 30 metrekarelik alanla sınırlı bir dedikoducudan fazlası olman gerekiyor. Öğretmenin görevi kutsaldır ve bu ülkeye borcu vardır. Yetişmiş ve ucuz iş gücü olmamak için işine odaklanıp isim yapmalı, başkalarının hakkında konuşarak onları meşhur etmeyin, öğrenci başarılarınızla kendinizi meşhur edin der, öğretmenlik mesleğini hakkıyla yapan, önceliği öğrencileri olan tüm öğretmenlerimizi saygıyla, sevgiyle selamlarım. Matematik şart!