Müsavat Dervişoğlu, Bahçeli'ye yüklendi: İhanetin zaman aşımı yoktur!

SİYASET/POLİTİKA (BÜLTEN) - MAİL ADRESİMİZE GÖNDERİLEN HABERLER | 26.11.2025 - 14:12, Güncelleme: 26.11.2025 - 14:12 269 kez okundu.
 

Müsavat Dervişoğlu, Bahçeli'ye yüklendi: İhanetin zaman aşımı yoktur!

İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, İmralı ziyareti üzerinden hükümete ve MHP lideri Devlet Bahçeli’ye sert sözlerle yüklendi. “İhanetin zaman aşımı yoktur” çıkışı dikkat çekti
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, süreç komisyonu üyelerinin İmralı’ya gidişini “AKP-MHP-İmralı ittifakının resmileştiği gün” sözleriyle eleştirerek, “İhanetin zaman aşımı yoktur” dedi. DERVİŞOĞLU’NDAN İMRALI ZİYARETİNE SERT TEPKİ İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada hükümet ve MHP’ye yönelik sert açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu, süreç komisyonunun İmralı’ya gitmesini “AKP-MHP-İMRALI ittifakının resmileştiği gün” olarak nitelendirdi. Dervişoğlu, söz konusu ziyaretin “Abdullah Öcalan ittifakı olarak tarihe geçeceğini” ifade ederek devlet aklının yanlış yönlendirildiğini savundu. “KÜRTLERLE PKK’YI AYIRAN DEVLET AKLI GİTMİŞTİR” Konuşmasında hükümete ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yüklenen Dervişoğlu şu ifadeleri kullandı: “Kürtler ile PKK’yı birbirinden ayırmaya çalışan devlet aklı gitmiş, yerine Öcalan’ı Kürtlerin ulusal lideri yapmaya çalışan Devlet Bahçeli aklı gelmiştir. Kürtlere yaklaşırken PKK terörizmine ve Öcalan canisine paye vermek; Cumhuriyetimize ve Anayasamıza yapılan açık bir saldırıdır.” Dervişoğlu, savcıların bu süreci dikkatle takip etmesi gerektiğini vurguladı. “TÜRKİYE’Yİ DARAĞACINA ÇIKARIYORSUN” MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Sonumuz darağacı olsun” çıkışını da eleştiren Dervişoğlu: “Darağacına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çıkarıyorsun. Farkında mısın?” ifadelerini kullandı. “YETKİLERİNİZİ GASPTAN RAHATSIZ DEĞİLSENİZ…” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da seslenen Dervişoğlu: “Komisyonun yetkilerinizi gasp etmesine itirazınız yoksa ve Bahçeli’nin ülkeyi sizin yerinize yönetmesine müsaade ediyorsanız; getirin anayasa değişikliğini, parlamenter sisteme geçelim” dedi. “İHANETİN ZAMAN AŞIMI YOKTUR” ÇIKIŞI Konuşmasında dikkat çeken bir diğer başlık ise Dervişoğlu’nun şu sözleri oldu: “İhanetin zaman aşımı yoktur.” Söz, muhalefet kulislerinde geniş yankı buldu. Konuşmasına 24 Kasım Öğretmenler Günü kapsamında şehit öğretmenleri anarak başlayan Dervişoğlu, sözlerini şu örnekle sürdürdü: “1988’de okulunun önündeki Türk bayrağını indirmek isteyen hainlere direndiği için PKK’lı teröristlerce bayrak direğine asılarak şehit edilen Öğretmen Hüseyin Aydemir’i görüyorum. Hatırlamak bir namus meselesidir.” Toplantının başında Prof. Dr. İpek Özkal Sayan da İYİ Parti’ye katılarak rozetini Dervişoğlu’nun elinden aldı. Dervişoğlu'nun açıklamalarının tamamı şöyle: "İhanetin zaman aşımı yoktur" İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, süreç komisyonu üyelerinin İmralı'ya gittiği gün için "AKP-MHP-İMRALI ittifakının resmileştiği gündür. Bu ittifak, Abdullah Öcalan ittifakı olarak tarihe geçecektir" değerlendirmesini yaptı. "Kürtler ile PKK’yı birbirinden ayırmaya çalışan devlet aklı gitmiş, yerine Öcalan’ı Kürtlerin ulusal lideri yapmaya çalışan Devlet Bahçeli aklı gelmiştir" diyen Dervişoğlu, "Kürtlere yaklaşırken PKK terörizmine ve Öcalan canisine paye vermekse, sadece Cumhuriyetimize ve Anayasamıza yapılan açık bir saldırı değil, Cumhuriyeti korumak için and içmiş savcılarımızın da mutlaka dikkate alması gereken aleni bir suçtur" ifadesini kullandı. Bahçeli'nin darağacı çıkışına "Darağacına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çıkarıyorsun. Farkında mısın?" diye yanıt veren Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da seslenerek "Komisyonun yetkilerinizi gasp etmesine itirazınız yoksa ve Bahçeli’nin ülkeyi sizin yerinize yönetmesine müsaade ediyorsanız; getirin anayasa değişikliğini parlamenter sisteme geçelim" dedi. Dervişoğlu'nun, "İhanetin zaman aşımı yoktur" çıkışı da dikkat çekti. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu, grup toplantısının başında İYİ Parti’ye katılan Prof. Dr. İpek Özkal Sayan’a rozet taktı. 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla şahit öğretmenleri anarak konuşmasına başlayan Dervişoğlu, “Cehle karşı, bölücüye karşı duran bu neferlerin, kalleşlerce neden kara toprağa düşürüldüğünü, gencecik bedenlerinin neden al bayrağımıza sarıldığını hatırlamak bir namus meselesidir. Hatırlatmak da haysiyet meselesidir. Adını anmayacağım o zat diyor ya; mesele, bayrağa nasıl bakıldığıymış. Sen artık nereye bakarsan bak, İmralı’yı görüyorsun, terörbaşını görüyorsun. Oysa ben o bayrağa baktığımda; 1988 yılının Mart ayında, okulunun önündeki Türk bayrağını indirmek isteyen hainlere direndiği için, o bayrağı indiremezsiniz dediği için PKK’lı teröristlerce bayrak direğine asılarak şehit edilen, 24 yaşında gencecik bedenini bayrak eden Kırşehirli Öğretmen Hüseyin Aydemir’i görüyorum! Allah, insanı iddiasından vururmuş. Başka da bir diyeceğim yoktur!” dedi. “Bu tablo öğretmeni yok sayan, eğitimi çökerten bir zihniyetin ürünü” AK Parti iktidarı için “Eğitim sistemimizdeki çöküşün merkez üssü oldular” değerlendirmesini yapan Dervişoğlu, “Öğretmenler, yoksulluğa itildi; atamalar, partizanlığa kurban edildi. Bugün 5-6 milyon ev gencinden bahsediyorsak, bunun ilk denemesi, atanamayan öğretmenler rezaletidir. Milli Eğitim Bakanlığı; vizyon üreten bir kurum olmaktan çıkartılmış, kaynaklarımızı ve evlatlarımızın geleceğini birtakım yapılara aktaran, tüketen ve yok eden aracı bir kurum haline getirilmiştir. Peki öğretmenlerimiz? Açlık sınırındadırlar. Bir de büyükşehirlerde çalışıyorsa; maaşı ev kirasına, aidata ve faturalara yeterse şükrediyorlar. Özel okuldaki öğretmenlerimizse daha perişandır. Bu tablo öğretmeni yok sayan, eğitimi çökerten bir zihniyetin ürünüdür. Ama bilin ki çözüm zor değildir. Bu ülkenin geleceğini önemsiyorsanız; ilköğretimi parayla değil, hakla sağlıyorsanız; öğretmeni, parti mitinglerinizde dolgu malzemesi değil başınızın tacı görürsünüz. Sonuç da kısa zamanda müspet olacaktır. İYİ Parti işte bunun için vardır! İYİ Parti sadece başarmayacak, cehaleti ve ihaneti mağlup edecektir!” ifadesini kullandı. “Her zaman ne gerekiyorsa kadınların yanlarındayız” 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne değinen Dervişoğlu, “Kadına yönelik şiddet deyince aklımıza ilk olarak, cinayetler geliyor. Derin bir hicap duyuyorum! O yüzden sayıları tekrarlamak ve olağanlaştırmak istemiyorum. Kendi koyduğu yasaları, kuralları çiğnemesiyle bilinen bu iktidarın; en meşhur fecaatlerinden bir tanesi, 6284 sayılı kanunun teminatı olan, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasıydı. Ancak mesele yasaların konulması değil, uygulanmasıdır. Uygulanırken de her türlü istismarın, keyfiyetin, başıboşluğun önüne geçilmesidir. Bunun için de zihinlerdeki anlayışın değiştirilmesi şarttır. İYİ Parti olarak, kadınların hayatın her alanında eşit ve öncü rollerde olmasının savunucusu ve takipçisiyiz. Teşkilatlarımız, genel merkezimiz her zaman, hangi zorluk altında olursa olsun kadınların yanındadır. Hukuk, sosyal dayanışma, maddi veya manevi destek! Her zaman ne gerekiyorsa yanlarındayız. İYİ Parti olarak biliriz ve inanırız ki, vatanı kurtaran ve Cumhuriyeti kuran iki elin biri kadındır. Yarın da onu koruyacak ve yükseltecek olan iki elin biri yine kadındır. Eşitlik istiyorsak, adalet istiyorsak, önce kadınların düşürüldüğü bu haksızlık giderilmelidir” şeklinde konuştu. “Eşitsiz Türkiye, Evsiz Türkiye, Talihsiz Türkiye, Tedbirsiz Türkiye” “Eşitsiz Türkiye ortadan kalkmadan, Terörsüz Türkiye gerçekleşemez” diyen Dervişoğlu, “Aile yılı ilan edilen 2025 yılında, ailenin kurulacağı yuva yoktur. Müteahhitlikle abad olan bu iktidar, her yere beton dökmüş ama ne hikmetse konut sorununu 40 yıl önceki duruma getirmiştir. Bugün ‘Evsiz Türkiye’ sorununu yaratanlar, Terörsüz Türkiye davulunu bu yüzden çalmaktadırlar. Bugün Türkiye’de 24 milyon yurttaşımız kiracı durumundadır. TOKİ, 15 bin kiralık konut yapacağını açıklamıştır. Vatandaşın kurada çıkma ihtimali, 1600’de 1’dir. Bu hal de, ‘Talihsiz Türkiye’nin fotoğrafıdır. Ev sahibi olanlar daha fazla mülk edinirken; milletimiz yuvasızdır, evsizdir. Zorunlu sosyal kota, boş konut vergisi, çağa uygun sosyal kooperatifler aklılarına gelmemiştir. Bu ‘Tedbirsiz Türkiye’yi bizler düzelteceğiz! Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı kurulan şirket sayıları düşerken, kapanan şirket sayıları zirve yapmaktadır. Bankalara koyulan tasarruflar değil, icraya düşen banka kredileri rekora koşmaktadır. Bu sebeple Terörsüz Türkiye, ‘Ekmeksiz Türkiye’nin üzerine örttükleri kılıftır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının en büyük projesi Terörsüz Türkiye, kılıfın içindeki ise ‘İkbalsiz Türkiye’dir. O kılıf, yamandıkça açılmaktadır, ne kadar dikilse iplik ve kumaş yetmemektedir. İkbale erişmemizin yolu, ‘Hainsiz Türkiye’dir. Hainlerin abad değil, tarumar edildiği bir Türkiye’ye ihtiyaç vardır” dedi. “Bu ittifak, Abdullah Öcalan ittifakı olarak tarihe geçecektir” Terörsüz Türkiye adıyla yürütülen süreç kapsamında kurulan komisyonun İmralı’ya gitmesine değinen Dervişoğlu, “24 Kasım günü, Türk’ün talihinde kapkara bir andır. Türk tarihinin kara bir günüdür. Devleti yönetenlerin, o devleti İmralı’yla eşitlediği; milletin vekaletiyle orada oturanların, o vekaleti teröristle paylaştığı gündür. 24 Kasım, uzun yıllardır hayaleti dolaşan habisliğin, ete kemiğe büründüğü gündür. AKP-MHP-İMRALI ittifakının resmileştiği gündür. Bana kimse Cumhur İttifakı’ndan bahsetmesin. Bu ittifak, Abdullah Öcalan ittifakı olarak tarihe geçecektir” şeklinde konuştu. “Devlet aklı gitti Devlet Bahçeli aklı geldi” Türkiye Cumhuriyeti’nin, küresel hokkabazların eşit vatandaşlık tanımıyla değil, yurttaş eşitliği anlayışıyla kurulduğunun altını çizen Dervişoğlu, “Kürtler ile PKK’lı teröristler arasına her zaman kalın duvarlar çekti. Bu duvarlardır ki, ne kadar zorlanırsa zorlansın, Türkiye’de bir iç çatışmayı her zaman engelledi. İmralı süreci ve Öcalan’ın doğrudan muhatap alınması ise evvela bu anlatıyı yıkmış; Kürtleri, Öcalan’ın vesayeti altına almanın yolunu açmıştır. Şimdiyse, Kürtler ile PKK’yı birbirinden ayırmaya çalışan “Devlet Aklı” gitmiş, yerine Öcalan’ı Kürtlerin ulusal lideri yapmaya çalışan “Devlet Bahçeli aklı” gelmiştir. Cumhuriyet; fertlerin kendi aralarında ve devletle; aracısız, pazarlıksız, komisyonsuz ilişki kurabilmesidir. Bu yüzden Türkiye’nin her vatandaşı kimliklerinden bağımsız haklarda ve sorumluluklarda eşittir, eşit olmalıdır. Kürtlere yaklaşırken PKK terörizmine ve Öcalan canisine paye vermekse, sadece Cumhuriyetimize ve Anayasamıza yapılan açık bir saldırı değil aynı zamanda Cumhuriyeti korumak için and içmiş savcılarımızın da mutlaka ve mutlaka dikkate alması gereken aleni bir suçtur. Bu Cumhuriyet’in, Kürt vatandaşlarıyla ilişki kurması için ne Öcalan’a ne de PKK’ya ihtiyacı yoktur. Bu İmralı süreci devam ettiği takdirde bunun iki sonucu olacaktır. Birincisi, vatandaşlar artık devlet ile doğrudan, vasıtasız ilişki kuramayacaktır. Her kimlik grubunun kendi liderleri veya partileri üzerinden, gerekirse çete, mafya, kartel ya da terör örgütü kurarak, iktidar ile hak ve imtiyazlar için pazarlık yapmayı kendine hak görecektir. Bu proje Lübnan ve Irak’ta uygulanan, gücü etnik ve mezhepsel kimlikler arasında bölüştüren müstemleke artığı bir projedir. İşte İYİ Parti’yi; bu ülkenin milliyetçi, vatanperver, her vatandaşını telaşa düşüren, feveran ettiren şey budur. Zaten, Bahçeli bir Kürt bir de Alevi cumhurbaşkanı yardımcısı talebini daha önce dile getirmiştir. Meclis Başkanı, Anayasa’nın 3. maddesinden rahatsız olduğunu alenen ifade edebilmektedir. Cumhurbaşkanı ise, hayallerinde, başka bir cumhurun reisi olacağı günü beklemekte, Türkiye’yi etnisitelerle tanımlamaktadır” dedi. “Bunu yapanların tamamı suçludur ve hesap vermelidir” “Türkiye’nin Lübnan gibi, Irak gibi bir ülkeye dönüşme ihtimali ufukta belirmiştir” diyen Dervişoğlu, “Ortadoğu’nun iç savaş yaşayan ve belini bir türlü doğrultamayan ülkelerinin benimsediği modeldir bu. İnsanların birbirini acımasızca yok ettiği, kurtarılmış mahallelerin olduğu, ticaretin durduğu, toplumun yoksulluğa sürüklendiği modeldir. 100 senedir sağ salim devam eden Türkiye Cumhuriyeti’nin dibine konan dinamittir bu. Bunu yapanların tamamı suçludur ve hesap vermelidir” ifadelerini kullandı. “Vatandaş Müsavat Dervişoğlu olarak konuşuyorum!” Teşhisi yapmanın ve aşikar olanı ilan etmenin zamanı geldiğini dile getiren Dervişoğlu, “Türkiye’yi Lübnanlaştırmak, Iraklaştırmak, Ortadoğululaştırmak isteyenler kimlerdir? Türkiye’ye ABD ve İsrail tehdidiyle, kendi çıkarlarına çevre temizliği yaptıranlar kimlerdir? Bizi, 100 yıllık Cumhuriyet rüyamızdan ilelebet men etmek isteyenler kimlerdir? Tarihte Türk adıyla kurulmuş bu ikinci devletimizi bize çok görenler kimlerdir? Genel Başkan doğmadım, bir al bayrakla öleceğim! O yüzden, vatandaş Müsavat Dervişoğlu olarak konuşuyorum! CHP başta olmak üzere tüm partilere, derneklere, vakıflara, bu süreçte “ne şiş yansın ne kebap diyenlere” sesleniyorum! Arkalarındaki motivasyon, siyasi taktiklerden ibaret olmayan bu güruha karşı; siyasi taktiklerle yanıt vermek, tıpkı o komisyona desteğiniz gibi bu meşrulaştırma oyununa yani Türkiye için çatılan bu odunlara yenilerini eklemektir. Bu yankı odasından çıkın! Bu oy hayalinden uyanın artık!” şeklinde konuştu. “Size düşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP Genel Başkanı Erdoğan arasındaki krizi çözmektir” Başkanlık sistemi için 'daha başından ölü doğmuş bir sistemdi' diyen Dervişoğlu, “Daha başından pazarlıklara bağlı, ödenerek bitmeyecek diyetleri vardı. Dışarıdaki borçları da içerideki borçları da görüyoruz. 2023 senesinde, ülkenin sorunları için halktan oy isteyen Erdoğan; Bahçeli’nin aba altından sopa göstermeleri sonucu, yetkisini Meclis’te kurulan korsan bir komisyon ile paylaşmak zorunda kaldı. En nihayetinde geçen hafta bu yetkisini kaptırdı. Ülkenin, güvenliğini böylesine ilgilendiren bir konuda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne düşündüğünü hala bilmiyoruz. Bileniniz var mı? Bir tartışma yaşanıyor. Gelişmeler lehine olursa o başarıya sahip çıkacak, aleyhine olursa elini yıkayıp çıkacak. Bizzat kendisi, İmralı’ya gitme konusuna komisyonun karar verdiğini söylüyor. Sayın Erdoğan, İmralı kararınızdan anlıyoruz ki; Cumhurbaşkanı olarak farklı, AKP Genel Başkanı olarak farklı düşünüyorsunuz. Ve en sonunda AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın söyledikleri oluyor. O halde size düşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP Genel Başkanı Erdoğan arasındaki krizi çözmektir. Komisyonun yetkilerinizi gasp etmesine itirazınız yoksa ve Bahçeli’nin ülkeyi sizin yerinize yönetmesine müsaade ediyorsanız; sizi bu zilletten kurtaralım, getirin anayasa değişikliğini parlamenter sisteme geçelim, bu işin de adını koyalım. Teröriste teslim edilmiş değil, Terörsüz Türkiye istiyorsanız; bu yetkili Meclisle olur, korsan komisyonla değil!” açıklamasını yaptı. “Darağacına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çıkarıyorsun. Farkında mısın?” “Yanlış yolun şaşkın yolcuları; bu yol yol değil” diyen Dervişoğlu, “Türkiye’yi ateşe atıyorsunuz, farkında değil misiniz? Milletimizi ve ülkemizi uçuruma sürüklüyor, her şeyinizi borçlu olduğunuz Cumhuriyeti ağır yaralıyorsunuz. Farkında değil misiniz? Bir de “darağacına giderim” diyorsun. Darağacına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çıkarıyorsun. Farkında mısın? Yapmayın! Tarihe, taş üstüne taş koyan yerine, taş üstün taş bırakmayan olarak geçmeyin. Size güvenen bu aziz millete, size emanet edilen bu yüce devlete bu kötülüğü yapmayın. Sayın Erdoğan, tüm kanallar elinizde çıkın anlatın! Apo ile el sıkışma hikayenizi, paratonerlerinizle tepki soğurarak ima etmeyin! Çıkın ulusa seslenin, siz anlatın! Biz şifre çözücüler kullanarak, kim ne demek istiyor diye araştırma yapmak mecburiyetinde değiliz. Zira bunların hiçbirinin iyi niyetine ve samimiyetine asla güvenmiyoruz” diye ekledi. Dervişoğlu'nun, "İhanetin zaman aşımı yoktur" çıkışı da dikkat çekti. Dervişoğlu’nun konuşmasının tamamı şu şekilde: Saygıdeğer milletvekilleri Kıymetli yol arkadaşlarım, Salonumuzu şereflendiren misafirler, Basınımızın değerli mensupları Hepiniz, grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Bu hayasız gafletin, Kendisine seçtiği tarihle aynı olsa da; Sözlerime, 24 Kasım’ın asıl sahibi olan öğretmenlerimizin, Günlerini kutlayarak başlamak isterim. Biliyorum ki; Yılda bir defa anılan, geri kalan 364 gün ise gadre uğrayan kesimlerin en başındasınız. Anne ve babalarımızdan sonra, en yakın sizi bilerek büyüyoruz. Canımızdan daha kıymetli evlatlarımızı, size emanet ediyoruz. Ama o eminlere verilen kıymet, 25 senedir sürekli azalıyor. Bize de kendinden utanmayanlar adına utanmak kalıyor. En başta da şehit öğretmenlerimizden utanmayanlar adına utanıyoruz. 24 Kasım gününü, Öğretmenlerimizin katilleriyle pazarlık yaparak idrak edenlerin, İktidarıyla, ittifakıyla, koalisyonuyla yönetildiğimiz için ancak utanıyoruz. Bu utanmazlara, bu arsızlara inat, onlar adına utanıyoruz. Utanmak da unutturmamak da bir şeref meselesi! Şenol AKAR’ı, Ertan SEVİM’ı, Elif İLVAN’ı, hatırlamak, Ali YILDIZ’ı, Neşe ALTEN’i, Kemal GÖÇER’i, unutmamak, Aybike YALÇIN’ı, Necmettin YILMAZ’ı ve Ayşenur ALKAN’ı, unutturmamak. Cehle karşı, bölücüye karşı duran, bu neferlerin, Kalleşlerce neden kara toprağa düşürüldüğünü, Gencecik bedenlerinin, neden al bayrağımıza sarıldığını hatırlamak bir namus meselesi. Hatırlatmak da haysiyet meselesi. Adını anmayacağım o zat diyor ya, Mesele bayrağa nasıl bakıldığıymış Sen artık nereye bakarsan bak, İmralı’yı görüyorsun, Terörbaşını görüyorsun. Oysa ben o bayrağa baktığımda, 1988 yılının Mart ayında. Okulunun önündeki Türk bayrağını indirmek isteyen hainlere direndiği için, O bayrağı indiremezsiniz dediği için, PKK’lı teröristlerce; bayrak direğine asılarak şehit edilen, 24 yaşında gencecik bedenini bayrak eden Kırşehirli Öğretmen Hüseyin Aydemir’i görüyorum! Allah, insanı iddiasından vururmuş Başka da bir diyeceğim yoktur! Bir zamanlar, Türk milli eğitimi, Kurtuluş ve kuruluşun yol kavşağı idi. 1921’de düşman Polatlı’ya kadar uzanmışken, Mustafa Kemal karargahtan çıkıp Birinci Milli Eğitim Şurası’na gelmişti. Bugünse milli eğitimi, Sadece öğretmenler değil, Okul çağında evladı olan herkes çok iyi biliyor. Bakmayın siz; Kasten yaptıklarını inkar etseler de; İktidar da ortakları da 9. Bakan Yusuf Tekin de çok iyi biliyor. O kadar iyi biliyorlar ki; 104 yıl sonra, 2. Maarif Kongresi tertiplemişler. Teması da; “Demokrasi, İnsan Hakları ve Kardeşlik”. İsmi, zamanı, teması, ne kadar manidar değil mi? Kafalarında; eğitimle, öğrenciyle, öğretmenle ilgili tek bir mesele yok! AK Parti iktidarı; Eğitim sistemimizdeki çöküşün merkez üssü oldu. Öğretmenler, yoksulluğa itildi, Atamalar, partizanlığa kurban edildi. Bugün 5-6 milyon ev gencinden bahsediyorsak, Bunun ilk denemesi, “atanamayan öğretmenler” rezaletidir. Milli Eğitim Bakanlığı; Vizyon üreten bir kurum olmaktan çıkartılmış, Kaynaklarımızı ve evlatlarımızın geleceğini, Birtakım yapılara aktaran, tüketen ve yok eden aracı bir kurum haline getirilmiştir. Peki öğretmenlerimiz? Açlık sınırındadırlar. Bir de büyükşehirlerde çalışıyorsa, Maaşı ev kirasına, aidata ve faturalara yeterse şükrediyor. Özel okuldaki öğretmenlerimizse daha perişandır. Kardeşlerim, Bu tablo öğretmeni yok sayan, eğitimi çökerten bir zihniyetin ürünüdür. Ama bilin ki çözüm zor değildir. Bu ülkenin geleceğini önemsiyorsanız, İlköğretimi parayla değil, hakla sağlıyorsanız, Öğretmeni, parti mitinglerinizde dolgu malzemesi değil, Başınızın tacı görürsünüz. Sonuç da kısa zamanda müspet olacaktır. İYİ Parti işte bunun için vardır! İYİ Parti sadece başarmayacak, cehaleti ve ihaneti mağlup edecektir! Biliyorum benden, İmralı aparatlarının yaptıkları, melun ziyarete dair sözler de bekliyorsunuz. Sadece siz beklemiyorsunuz, milletimiz de bekliyor. Onlar da bekliyor…! Hele durun, onlara da sıra gelecek. Aslında bu anlattıklarım ve anlatacaklarım, İhanetin, taşlarının nasıl döşendiğine, Türk milletinin nasıl felç edildiğinin aşamalarına dairdir. O yüzden, bir meseleye daha değinmek istiyorum. Baştaki yapı; Milleti, hayatın her alanında yoksulluk ve sefalete zincirlerken; Şiddeti, baskıyı ve hatta ölümü olağan işlermiş gibi ezberletiyor. İktidarını da böyle kalıcı yapmak istiyor. Tüm bu yaşananların başlıca hedefi ise kadınlardır! Okuyamayan, İş bulamayan, Bulsa bile emeğinin karşılığını alamayan, Çocuğunu istediği gibi okutamayan, İstediğiyle evlenemeyen, Gülemeyen, eğlenemeyen, Hatta sokakta yürüyemeyen. Kısaca yaşamdan mahrum edilen kadınlar!.. Dün, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele” günüydü. Bu vesileyle Genel Başkan Yardımcılarım, Sn. Kevser Ofluoğlu, Sn. Ayyüce Türkeş Taş, Sn. Selcan Taşçı ve Manisa Milletvekilimiz Sn. Şenol Sunat şahsında, İYİ Parti’nin tüm kadın il ve ilçe başkanlarına ve kadın yöneticilerine, İyi ve cesur kadınlarına teşekkür ediyorum. Kadına yönelik şiddet deyince aklımıza ilk olarak, cinayetler geliyor. Derin bir hicap duyuyorum! O yüzden sayıları tekrarlamak ve olağanlaştırmak istemiyorum. Kendi koyduğu yasaları, kuralları çiğnemesiyle bilinen bu iktidarın, En meşhur fecaatlerinden bir tanesi, 6284 sayılı kanunun teminatı olan, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasıydı. Ancak mesele yasaların konulması değil, uygulanmasıdır. Uygulanırken de her türlü istismarın, keyfiyetin, başıboşluğun önüne geçilmesidir. Bunun için de zihinlerdeki anlayışın değiştirilmesi şarttır. İYİ Parti olarak, Kadınların hayatın her alanında eşit ve öncü rollerde olmasının savunucusu ve takipçisiyiz. Teşkilatlarımız, genel merkezimiz her zaman, hangi zorluk altında olursa olsun kadınların yanındadır. Hukuk, sosyal dayanışma, maddi veya manevi destek! Her zaman ne gerekiyorsa yanlarındayız. İYİ Parti olarak biliriz ve inanırız ki, Vatanı kurtaran ve Cumhuriyeti kuran iki elin biri kadındır. Yarın da onu koruyacak ve yükseltecek olan iki elin biri yine kadındır. Eşitlik istiyorsak, adalet istiyorsak, önce kadınların düşürüldüğü bu haksızlık giderilmelidir. “Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin!” Kardeşlerim; Türkiye’de bir zamanlar “İran olur mu?” “Malezya olur mu? mukayeseleri vardı. Bugünkü endişe ise, Türkiye Latin Amerika olur mu? şeklindedir. İnsanımız, 250 sene önce elde ettiği dokunulmaz denilen hakları, Bugün maalesef tekrar talep etmektedir. Çünkü can ve mal güvenliği git gide yok olmaktadır. Bu güvensiz Türkiye, Terörsüz Türkiye’nin altında yatan acı gerçektir. Biraz evvel söylediğim gibi, Yaşadığımız krizlerin ve bitmeyen bu çöküşün tezahürleri çoktur. Ama temelinde yatan husus, Suçun ve suçlunun, hırsızın ve yolsuzun, kanunsuzun, tekinsizin övüldüğü bu düzendir. Eşitsizliğin her alanda meşrulaştırıldığı, zayıf görülenin, yere düşürüldüğü, Yere düşene de bir tekme daha savrulduğu anlayışın, Artık gizliden de değil, açıktan kutsanmasıdır. Eşitsiz Türkiye ortadan kalkmadan, Terörsüz Türkiye gerçekleşemez. Aile yılı ilan edilen 2025 yılında, Ailenin kurulacağı yuva yoktur. Müteahhitlikle abad olan bu iktidar, her yere beton dökmüş, Ama ne hikmetse konut sorununu 40 yıl önceki duruma getirmiştir. Bugün ‘Evsiz Türkiye’ sorununu yaratanlar, Terörsüz Türkiye davulunu bu yüzden çalmaktadırlar. Bugün Türkiye’de 24 milyon yurttaşımız kiracı durumundadır. TOKİ, 15 bin kiralık konut yapacağını açıklamıştır. Vatandaşın kurada çıkma ihtimali, 1600’de 1’dir. Bu hal de, ‘Talihsiz Türkiye’nin fotoğrafıdır. Ev sahibi olanlar daha fazla mülk edinirken, milletimiz yuvasızdır, evsizdir. Zorunlu sosyal kota, boş konut vergisi, Çağa uygun sosyal kooperatifler aklılarına gelmemiştir. Bu Tedbirsiz Türkiye’yi bizler düzelteceğiz! Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı, kurulan şirket sayıları düşerken Kapanan şirket sayıları zirve yapmaktadır. Bankalara koyulan tasarruflar değil, İcraya düşen banka kredileri rekora koşmaktadır. Bu sebeple Terörsüz Türkiye, ‘Ekmeksiz Türkiye’nin üzerine örttükleri kılıftır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının en büyük projesi Terörsüz Türkiye, Kılıfın içindeki ise ‘İkbalsiz Türkiye’dir. O kılıf, yamandıkça açılmaktadır, ne kadar dikilse iplik ve kumaş yetmemektedir. İkbale erişmemizin yolu, ‘Hainsiz Türkiye’dir. Hainlerin abad değil, tarumar edildiği Türkiye’dir. Öfkemiz sözde kalmayacak, sözler amaçlara, amaçlar da gerçeklere dönüşecek. Bu devran er ya da geç dönecek! Ne kadar erken dönerse, Bu vatana o kadar layık olacağız. Cesurlarız, asla yorulmayacağız, İyileriz, mutlaka başaracağız! Kıymetli yol ve dava arkadaşlarım, Büyük Türk milleti! 24 Kasım günü, Türk’ün talihinde kapkara bir andır. Türk tarihinin “kara bir günüdür”. Devleti yönetenlerin, o devleti İmralı’yla eşitlediği, Milletin vekaletiyle orada oturanların, o vekaleti teröristle paylaştığı gündür. 24 Kasım, uzun yıllardır hayaleti dolaşan habisliğin, ete kemiğe büründüğü gündür. AKP-MHP-İMRALI ittifakının resmileştiği gündür. Bana kimse Cumhur İttifakı’ndan bahsetmesin. Bu ittifak, Abdullah Öcalan ittifakı olarak tarihe geçecektir. Kara bir gündür. Biliyorsunuz, Uzun süre isim koyamadılar bu komisyona. Bugün komisyoncuların medar-ı iftiharı olarak, Haini de ziyaret etmekten gurur duyan at pazarlıkçıları, Bırakın fotoğraf vermeyi, “gittim” bile diyemiyorlar. Suçlarının telaşı, yaşadıkları korkuyla birleşiyor. Evet, haftalarca debelenip durdular. Türk milletinin egemenliğini, dalaveralarla ele geçirmiş bir yapı, “milli dayanışma”; Üç otuz oy uğruna, 10 senedir, 7’den 77’yi terörist diye yaftalayıp, Meydan meydan linç ettiren bir vicdan, “kardeşlik”; Sandığı, kayyımla iğfal etmeyi alışkanlık etmiş bir zihniyet, “demokrasi” diyordu. Üstelik, etkisiz ve yetkisiz bıraktıkları, bütçesini dahi yapamayan bir meclisle yapacaklardı bunu. Neden diye sorduğumuzda da çok celalleniyorlardı. Neden? Çünkü bölge dengeleri değişti! Kör müsün? Neden? Baas diktatörlüğü yıkıldı! Esadçı mısın? Neden? ABD emperyalizmi! Fetöcü müsün? Neden? İsrail geliyor! Siyonist misin? Her seferinde, “Elhamdülillah Türk’üz, o yüzden soruyoruz” dedik. Çok afilli laflardı bunlar. Algılaması zor bir yüce gönüllülüktü. Sözcüleri İmralı feneri, müebbetlik caniye övgüler düzüyor, 40 yıllık kaniler, bir anda yani oluyordu. Bilmesek inanacak, görmesek kanacaktık. İlk andan itibaren karşı durduk, marifet değildi bu, Milletimizin, tarihimizin, hepimizin iffetiydi mesele. Ve TBMM buna alet ediliyor dedik. Meşruiyet pazarındaki al-ver’i görmüyor musunuz dedik! Öcalan canisinin önerisiyle, direktifiyle bir delik daha açılıyordu. O delikten, Bilderberg toplantılarından, CIA’nın enstitülerinden geçenler tanıdıktı. Bu delik, egemenliğimizin, milletimizin ve vatanımızın tam ortasına düşüyordu. Cambaz yine çok sevdiği yere çıkmıştı, Aynı yan kesicilerse ortadaydı. Her şey açıktı, apaçıktı. Bugün kurulan şer ittifakının müstakbel ortakları, Kaçak kat çıkar gibi, kaçak komisyon kurarken, ‘Terörsüz Türkiye’ye karşı mısınız?’ diye soruyorlardı. Biz terörsüzlüğe değil, şuursuzluğa karşıyız dedik. İtirazımız, ‘Terörsüz Türkiye’ zarfına değil, mazrufunadır dedik. O mazruftaki bedeli kimse Türkiye’ye ödetemez dedik. Türkiye, illa birileri tarafından yönetilmek bahsiyle, Kendini yok edecek bir bedeli ödemez. Hiçbir zaman ödemedi dedik! Biz Cumhuriyeti bu yüzden kurduk, O haczi getirenleri de toprağa gömdük dedik. Bunlar ne hamasetti ne niyet okumaydı. Ne bir komploydu ne de afaki iddialardı. Türkiye, Tek yönlü bir yolda, yokuş aşağı hızla ve frensiz sürükleniyorken, Menzilde başımıza gelecek olanı anlamak için Kahin olmaya gerek yoktu. Bunun,100 sene önce döndüğümüz kavşak olduğunu da görüyorduk, 25 senedir Türkiye’yi kendi diyetine ipotek edenleri de tanıyorduk. İsmi değişse de Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedeflerini biliyorduk. Hep aynı ağızlar, çok da biliyorlar, Öylesine de özgürlükçü ve ileri görüşlüler, 15-20 yıl önceki nakaratları yine tekrarlıyorlar. Efendim, Türkiye kabuk değiştirmesin mi? Ne kadar zekice bir soru! Elbet, değiştirsin, değiştirmelidir de. Türkiye, zata mahsus bir rejimin kabuğunu ve zincirlerini behemehal kırmalıdır. Peki bu sürecin hedefi, gayesi bu mudur? Bilakis, o kabuğu, değil, çekirdeği kırmaktır. Kabuğu da Türkiye’nin tabutuna çevirmektir! İşte çıkan bu gürültüler, çekirdeği kırmaya çalışanların, Özümüzü zorlayanların menfur saldırılarından çıkan seslerdir. Çekirdek direnmektedir; bizler o çekirdeğin sadece taneleriyiz. İYİ Parti olarak, meclis grubu olarak, Müsavat Dervişoğlu olarak… Sokaktaki ehli vatan, ehli namus her bir fert olarak. Bu noktada isimlerin önemi yoktur. Önemli olan, vatanın, milletin harim-i ismetidir. Ekmeğimizi de vatanımızı da elbet savunacağız. Ekmeğimizi de vatanımızı da evvel Allah, Türkiye düşmanlarına ellettirmeyeceğiz. Aziz milletim! Türkiye Cumhuriyeti, küresel hokkabazların “eşit vatandaşlık” tanımıyla değil, Yurttaş eşitliği anlayışıyla kuruldu. Kürtler ile PKK’lı teröristler arasına her zaman kalın duvarlar çekti. Bu duvarlardır ki, ne kadar zorlanırsa zorlansın, Türkiye’de bir iç çatışmayı her zaman engelledi. İmralı süreci ve Öcalan’ın doğrudan muhatap alınması ise Evvela bu anlatıyı yıkmış, Kürtleri, Öcalan’ın vesayeti altına almanın yolunu açmıştır. Şimdiyse, Kürtler ile PKK’yı birbirinden ayırmaya çalışan “Devlet Aklı” gitmiş, Yerine Öcalan’ı Kürtlerin ulusal lideri yapmaya çalışan Devlet Bahçeli aklı gelmiştir. Cumhuriyet, Fertlerin kendi aralarında ve devletle, Aracısız, pazarlıksız, komisyonsuz ilişki kurabilmesidir. Bu yüzden Türkiye’nin her vatandaşı Kimliklerinden bağımsız haklarda ve sorumluluklarda eşittir, eşit olmalıdır. Kürtlere yaklaşırken PKK terörizmine ve Öcalan canisine paye vermekse, Sadece Cumhuriyetimize ve Anayasamıza yapılan açık bir saldırı değil, Aynı zamanda Cumhuriyeti korumak için and içmiş savcılarımızın da, Mutlaka ve mutlaka dikkate alması gereken aleni bir suçtur. Bu Cumhuriyetin, Kürt vatandaşlarıyla ilişki kurması için, Ne Öcalan’a ne de PKK’ya ihtiyacı yoktur. Bu İmralı süreci devam ettiği takdirde bunun iki sonucu olacaktır. Birincisi, vatandaşlar artık devlet ile doğrudan, vasıtasız ilişki kuramayacaktır. Her kimlik grubunun kendi liderleri veya partileri üzerinden, Gerekirse çete, mafya, kartel ya da terör örgütü kurarak, İktidar ile hak ve imtiyazlar için pazarlık yapmayı kendine hak görecektir. Bu proje Lübnan ve Irak’ta uygulanan, Gücü etnik ve mezhepsel kimlikler arasında bölüştüren müstemleke artığı bir projedir. İşte İYİ Parti’yi, Bu ülkenin milliyetçi, vatanperver, her vatandaşını telaşa düşüren, feveran ettiren şey budur. Zaten, Bahçeli bir Kürt bir de Alevi cumhurbaşkanı yardımcısı talebini daha önce dile getirmiştir. Meclis Başkanı, Anayasa’nın 3. maddesinden rahatsız olduğunu alenen ifade edebilmektedir. Cumhurbaşkanı ise, hayallerinde, başka bir cumhurun reisi olacağı günü beklemekte, Türkiye’yi etnisitelerle tanımlamaktadır. Büyük Türk milleti; Bil ki, Türkiye’nin Lübnan gibi, Irak gibi bir ülkeye dönüşme ihtimali ufukta belirmiştir. Ortadoğu’nun iç savaş yaşayan ve belini bir türlü doğrultamayan ülkelerinin benimsediği modeldir bu. İnsanların birbirini acımasızca yok ettiği, Kurtarılmış mahallelerin olduğu, Ticaretin durduğu, toplumun yoksulluğa sürüklendiği modeldir. 100 senedir sağ salim devam eden Türkiye Cumhuriyeti’nin dibine konan dinamittir bu. Bunu yapanların tamamı suçludur ve hesap vermelidir. Artık bu teşhisi yapmanın, aşikar olanı ilan etmenin zamanı gelmiştir. Türkiye’yi Lübnanlaştırmak, Iraklaştırmak, Ortadoğululaştırmak isteyenler kimlerdir? Türkiye’ye ABD ve İsrail tehdidiyle, kendi çıkarlarına çevre temizliği yaptıranlar kimlerdir? Bizi, 100 yıllık Cumhuriyet rüyamızdan ilelebet men etmek isteyenler kimlerdir? Tarihte Türk adıyla kurulmuş bu ikinci devletimizi bize çok görenler kimlerdir? Genel Başkan doğmadım, bir al bayrakla öleceğim! O yüzden, vatandaş Müsavat Dervişoğlu olarak konuşuyorum! CHP başta olmak üzere tüm partilere, derneklere, vakıflara Bu süreçte “ne şiş yansın ne kebap diyenlere” sesleniyorum! Arkalarındaki motivasyon, siyasi taktiklerden ibaret olmayan bu güruha karşı, Siyasi taktiklerle yanıt vermek, Tıpkı o komisyona desteğiniz gibi, bu meşrulaştırma oyununa, Yani Türkiye için çatılan bu odunlara yenilerini eklemektir. Bu yankı odasından çıkın! Bu oy hayalinden uyanın artık! Tarlayı, ayrık otları kaplamışsa, Sanmayın ki altında bereketli toprak kalmamıştır. Bugün olan budur. Türkiye toprağını, siyasetini, kültürünü ve vicdanını, Ve hatta aklını ayrık otları bürümüştür. Sabanı vurduğumuzda ters yüz olur, İşte o saban, hepimizin elindedir. Bir Cumhuriyetimiz, bir milletimiz, Bir önderimiz, Mustafa Kemalimiz vardır Biz Cumhuriyetçiyiz ve bu ülkede yaşayan herkesin sorununu Yine bu Cumhuriyet’in çözeceğini biliyoruz. Eğer onu kaybedersek, başımıza gelecek belalar, çok çok daha derindir. Türkiye, sandıkla süslenmiş bir tiranlığa, Tek adam maskeli bir hanedancılığa, Federalizm maskesi takmış feodalliğe sürüklendiğinde Hepimiz o girdapta boğuluruz. Derdimiz Cumhuriyet’le değil de daha iyi bir Cumhuriyetse, Bilin ki bu Tekinsiz ve Ümitsiz Türkiye’yi aşarız. Sağlığı, eğitimi, barınmayı, din, vicdan ve fikir özgürlüğünü sağlarız! Siz derdinizi söyleyin! Biz Terörsüz Türkiye reklamını izlemeyi değil, İmtiyazsız Türkiye’yi yaşamak isteyenleriz. Siz tam olarak ne istiyorsunuz? Kardeşlerim, Başkanlık sistemi, daha başından ölü doğmuş bir sistemdi. Daha başından pazarlıklara bağlı, ödenerek bitmeyecek diyetleri vardı. Dışarıdaki borçları da içerideki borçları da görüyoruz. 2023 senesinde, ülkenin sorunları için halktan oy isteyen Erdoğan, Bahçeli’nin aba altından sopa göstermeleri sonucu, Yetkisini Meclis’te kurulan korsan bir komisyon ile paylaşmak zorunda kaldı ve en nihayetinde geçen hafta bu yetkisini kaptırdı. Ülkenin, güvenliğini böylesine ilgilendiren bir konuda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne düşündüğünü hala bilmiyoruz. Bileniniz var mı? Bir tartışma yaşanıyor; Gelişmeler lehine olursa o başarıya sahip çıkacak, Aleyhine olursa elini yıkayıp çıkacak. Bizzat kendisi, İmralı’ya gitme konusuna komisyonun karar verdiğini söylüyor. Sn. Erdoğan, İmralı kararınızdan anlıyoruz ki, Cumhurbaşkanı olarak farklı, AKP Genel Başkanı olarak farklı düşünüyorsunuz. Ve en sonunda AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın söyledikleri oluyor. O halde size düşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP Genel Başkanı Erdoğan arasındaki krizi çözmektir. Komisyonun yetkilerinizi gasp etmesine itirazınız yoksa, Ve Bahçeli’nin ülkeyi sizin yerinize yönetmesine müsaade ediyorsanız, Getirin anayasa değişikliğini parlamenter sisteme geçelim, bu işin de adını koyalım. Teröriste teslim edilmiş değil, Terörsüz Türkiye istiyorsanız, Bu yetkili Meclisle olur, korsan komisyonla değil! Şimdi, şu soruyu sormak gerekiyor: Türkiye, geçtiğimiz 10 yıl içinde, ABD’yi de karşısına alarak bir terörle mücadele yürütmedi mi? Hatta o zaman Suriye uzantısının arkasında sadece ABD yoktu. Aynı zamanda Rusya, Esad hükumeti ve İran da bu yapıyı destekliyordu. Bütün bu zorluklara rağmen, PKK ile masaya oturmak kimsenin aklının ucundan bile geçmemişti. Peki şu anda ne oluyor da pazarlık yapıyorsunuz? Geçmiş dönemlerde TBMM’de çıkmış tezkerelerle teröre karşı mücadele ederken, Hiç kimsenin aklına bu canilerle masaya oturmak gelmemişti. SDG’nin arkasından bütün destek çekilirken, Artık bir Esad yokken, Rusya bölgeden çekilmişken. İran, haziran savaşından sonra sınırlarının gerisine hapsolmuşken, Ve ABD, gerek El-Şara yönetimine, gerekse Türkiye’ye büyük kredi vermişken, PKK’yı Suriye’de jeopolitik dengeler açısından en güçsüz zamanında yakalamışken, Ve kendi topraklarını terörden temizlemişken, Yani terörle mücadele, Türkiye’nin nihai zaferiyle sonuçlanmaya bu derece yakınken, Gazi Meclisimizi Öcalan’ın ayağına götürüyorsunuz, Terör örgütü liderini meşru muhatap kabul edip, Bir devletle barış anlaşması imzalar gibi, müzakere ediyorsunuz. Bunun adı denize düşenin yılana sarılması mıdır? Yoksa yılana sarılıp denize atlamak mıdır? Yanlış yolun şaşkın yolcuları; Bu yol yol değil. Türkiye’yi ateşe atıyorsunuz, farkında değil misiniz? Milletimizi ve ülkemizi uçuruma sürüklüyor, Her şeyinizi borçlu olduğunuz Cumhuriyeti ağır yaralıyorsunuz, farkında değil misiniz? Bir de “darağacına giderim” diyorsun. Darağacına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çıkarıyorsun. Farkında mısın? Yapmayın! Tarihe, taş üstüne taş koyan yerine, taş üstün taş bırakmayan olarak geçmeyin. Size güvenen bu aziz millete, size emanet edilen bu yüce devlete bu kötülüğü yapmayın. Sayın Erdoğan, tüm kanallar elinizde, Çıkın anlatın! Apo ile el sıkışma hikayenizi, Paratonerlerinizle tepki soğurarak “ima etmeyin!” Çıkın ulusa seslenin, siz anlatın! Biz şifre çözücüler kullanarak, Kim ne demek istiyor diye araştırma yapmak mecburiyetinde değiliz. Zira bunların hiçbirinin iyi niyetine ve samimiyetine asla güvenmiyoruz Dış politikayı ele alırken, taraftarlarına hamaset satan, Rakiplerine ise küfürler saydıranlar, laflarımızı cımbızlayıp, Bizi sadece bağırırken duyuyorlar. Ancak Türkiye’yi, çözüm süreci ile soktukları çıkmaz sokak, Türkiye’siz bir Türk Dünyası, Türkiye’siz bir Ortadoğu’dur. İki devlet, tek millet dediğimiz kardeş Azerbaycan’la bile aramızın açılmasıdır. Bahçeli’nin de Öcalan’ın da akıllarının ermediği yer tam olarak burasıdır. Bu iki kafadarın, iç siyaseti dönüştürmeyi amaçlayan Yerel ve güdük hamlelerini dayandırdıkları jeopolitik denklem, Onların iddia ettiğinin tam aksi istikamette ilerlemektedir. Hatta sürece son dönemde destek veren ve son zamanlarda sürekli Çin övenleri de dahil, Rusçuyu, Mollacıyı, Maocuyu 100 metre öteden tanırız. Bütün hayatımız bunlarla mücadeleyle geçti. Çözüm süreci, barış, demokrasi gibi boş gösteren lafların arkasına sığınarak, Türkiye’yi yolsuz, hedefsiz, başarısız ve kuşatılmış bir oligarşiye teslim etmek isteyenlerin senaryosudur. Bu senaryonun sahnelenmesine müsaade etmeyeceğiz. Ezcümle, Türk milleti gibi İYİ Parti’yi de Bir orta oyuna figüran yapmak istediler… Olmadık. Bizi ihanetlerine ortak etmek istediler… Olmadık. Her salı duyduğumuz feryat figan bundandır. Söylenecek ne varsa fazlasıyla söyledik. Yapmayın dedik yaptılar, yeter dedik, yetmediler. Kulaklarını hakikate kapadılar Gözlerini hakikate kapadılar. Yalanlarla süsleyip, büyük sözlerle gizledikleri Sevr’in yeni versiyonundaki görevlerini Yerine getirebilmek için daha da hızlı koştular. En nihayetinde Meclise getiremedikleri teröristin ayağına gittiler. Gizli saklı gittiler. “Ben gitmedim, kim gitti bilmiyorum” diyerek gittiler. Çünkü içeride bir yerde kalan son vicdan kırıntısı Durun diyordu onlara. Ama emir demiri kesti! Ama kapıkulu olmanın dayanılmaz rezilliğini, Dik durmanın yüceliğine tercih ettiler. Teröristi muhatap alan Teröristbaşı 50 bin insanın katilini en ciddi muhatap bilenler, Artık ne derlerse desinler, Bizim muhatabımız değillerdir. Yaşınızı başınız almış olsanız da Az ötede oynayın. Oynayabildiğiniz vakte kadar. Her an şu ses kulağınızda çınlasın! İHANETİN ZAMANAŞIMI YOKTUR! İHANETİN ZAMANAŞIMI YOKTUR! İHANETİN YAŞI DA YOKTUR; ZAMANAŞIMI DA YOKTUR! HER GEÇEN GÜN HESAP VERMEYE BİR GÜN DAHA YAKLAŞACAKSINIZ!
İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, İmralı ziyareti üzerinden hükümete ve MHP lideri Devlet Bahçeli’ye sert sözlerle yüklendi. “İhanetin zaman aşımı yoktur” çıkışı dikkat çekti

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, süreç komisyonu üyelerinin İmralı’ya gidişini “AKP-MHP-İmralı ittifakının resmileştiği gün” sözleriyle eleştirerek, “İhanetin zaman aşımı yoktur” dedi.

DERVİŞOĞLU’NDAN İMRALI ZİYARETİNE SERT TEPKİ

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada hükümet ve MHP’ye yönelik sert açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu, süreç komisyonunun İmralı’ya gitmesini “AKP-MHP-İMRALI ittifakının resmileştiği gün” olarak nitelendirdi.

Dervişoğlu, söz konusu ziyaretin “Abdullah Öcalan ittifakı olarak tarihe geçeceğini” ifade ederek devlet aklının yanlış yönlendirildiğini savundu.

“KÜRTLERLE PKK’YI AYIRAN DEVLET AKLI GİTMİŞTİR”

Konuşmasında hükümete ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yüklenen Dervişoğlu şu ifadeleri kullandı:

“Kürtler ile PKK’yı birbirinden ayırmaya çalışan devlet aklı gitmiş, yerine Öcalan’ı Kürtlerin ulusal lideri yapmaya çalışan Devlet Bahçeli aklı gelmiştir. Kürtlere yaklaşırken PKK terörizmine ve Öcalan canisine paye vermek; Cumhuriyetimize ve Anayasamıza yapılan açık bir saldırıdır.”

Dervişoğlu, savcıların bu süreci dikkatle takip etmesi gerektiğini vurguladı.

“TÜRKİYE’Yİ DARAĞACINA ÇIKARIYORSUN”

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Sonumuz darağacı olsun” çıkışını da eleştiren Dervişoğlu:

“Darağacına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çıkarıyorsun. Farkında mısın?” ifadelerini kullandı.

“YETKİLERİNİZİ GASPTAN RAHATSIZ DEĞİLSENİZ…”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da seslenen Dervişoğlu:

“Komisyonun yetkilerinizi gasp etmesine itirazınız yoksa ve Bahçeli’nin ülkeyi sizin yerinize yönetmesine müsaade ediyorsanız; getirin anayasa değişikliğini, parlamenter sisteme geçelim” dedi.

“İHANETİN ZAMAN AŞIMI YOKTUR” ÇIKIŞI

Konuşmasında dikkat çeken bir diğer başlık ise Dervişoğlu’nun şu sözleri oldu:

“İhanetin zaman aşımı yoktur.”

Söz, muhalefet kulislerinde geniş yankı buldu.

Konuşmasına 24 Kasım Öğretmenler Günü kapsamında şehit öğretmenleri anarak başlayan Dervişoğlu, sözlerini şu örnekle sürdürdü:

“1988’de okulunun önündeki Türk bayrağını indirmek isteyen hainlere direndiği için PKK’lı teröristlerce bayrak direğine asılarak şehit edilen Öğretmen Hüseyin Aydemir’i görüyorum. Hatırlamak bir namus meselesidir.”

Toplantının başında Prof. Dr. İpek Özkal Sayan da İYİ Parti’ye katılarak rozetini Dervişoğlu’nun elinden aldı.

Dervişoğlu'nun açıklamalarının tamamı şöyle:

"İhanetin zaman aşımı yoktur"

İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, süreç komisyonu üyelerinin İmralı'ya gittiği gün için "AKP-MHP-İMRALI ittifakının resmileştiği gündür. Bu ittifak, Abdullah Öcalan ittifakı olarak tarihe geçecektir" değerlendirmesini yaptı. "Kürtler ile PKK’yı birbirinden ayırmaya çalışan devlet aklı gitmiş, yerine Öcalan’ı Kürtlerin ulusal lideri yapmaya çalışan Devlet Bahçeli aklı gelmiştir" diyen Dervişoğlu, "Kürtlere yaklaşırken PKK terörizmine ve Öcalan canisine paye vermekse, sadece Cumhuriyetimize ve Anayasamıza yapılan açık bir saldırı değil, Cumhuriyeti korumak için and içmiş savcılarımızın da mutlaka dikkate alması gereken aleni bir suçtur" ifadesini kullandı. Bahçeli'nin darağacı çıkışına "Darağacına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çıkarıyorsun. Farkında mısın?" diye yanıt veren Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da seslenerek "Komisyonun yetkilerinizi gasp etmesine itirazınız yoksa ve Bahçeli’nin ülkeyi sizin yerinize yönetmesine müsaade ediyorsanız; getirin anayasa değişikliğini parlamenter sisteme geçelim" dedi. Dervişoğlu'nun, "İhanetin zaman aşımı yoktur" çıkışı da dikkat çekti.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.

Dervişoğlu, grup toplantısının başında İYİ Parti’ye katılan Prof. Dr. İpek Özkal Sayan’a rozet taktı.

24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla şahit öğretmenleri anarak konuşmasına başlayan Dervişoğlu, “Cehle karşı, bölücüye karşı duran bu neferlerin, kalleşlerce neden kara toprağa düşürüldüğünü, gencecik bedenlerinin neden al bayrağımıza sarıldığını hatırlamak bir namus meselesidir. Hatırlatmak da haysiyet meselesidir. Adını anmayacağım o zat diyor ya; mesele, bayrağa nasıl bakıldığıymış. Sen artık nereye bakarsan bak, İmralı’yı görüyorsun, terörbaşını görüyorsun. Oysa ben o bayrağa baktığımda; 1988 yılının Mart ayında, okulunun önündeki Türk bayrağını indirmek isteyen hainlere direndiği için, o bayrağı indiremezsiniz dediği için PKK’lı teröristlerce bayrak direğine asılarak şehit edilen, 24 yaşında gencecik bedenini bayrak eden

Kırşehirli Öğretmen Hüseyin Aydemir’i görüyorum! Allah, insanı iddiasından vururmuş. Başka da bir diyeceğim yoktur!” dedi.

“Bu tablo öğretmeni yok sayan, eğitimi çökerten bir zihniyetin ürünü”

AK Parti iktidarı için “Eğitim sistemimizdeki çöküşün merkez üssü oldular” değerlendirmesini yapan Dervişoğlu, “Öğretmenler, yoksulluğa itildi; atamalar, partizanlığa kurban edildi. Bugün 5-6 milyon ev gencinden bahsediyorsak, bunun ilk denemesi, atanamayan öğretmenler rezaletidir. Milli Eğitim Bakanlığı; vizyon üreten bir kurum olmaktan çıkartılmış, kaynaklarımızı ve evlatlarımızın geleceğini birtakım yapılara aktaran, tüketen ve yok eden aracı bir kurum haline getirilmiştir. Peki öğretmenlerimiz? Açlık sınırındadırlar. Bir de büyükşehirlerde çalışıyorsa; maaşı ev kirasına, aidata ve faturalara yeterse şükrediyorlar. Özel okuldaki öğretmenlerimizse daha perişandır. Bu tablo öğretmeni yok sayan, eğitimi çökerten bir zihniyetin ürünüdür. Ama bilin ki çözüm zor değildir. Bu ülkenin geleceğini önemsiyorsanız; ilköğretimi parayla değil, hakla sağlıyorsanız; öğretmeni, parti mitinglerinizde dolgu malzemesi değil başınızın tacı görürsünüz. Sonuç da kısa zamanda müspet olacaktır. İYİ Parti işte bunun için vardır! İYİ Parti sadece başarmayacak, cehaleti ve ihaneti mağlup edecektir!” ifadesini kullandı.

“Her zaman ne gerekiyorsa kadınların yanlarındayız”

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne değinen Dervişoğlu, “Kadına yönelik şiddet deyince aklımıza ilk olarak, cinayetler geliyor. Derin bir hicap duyuyorum! O yüzden sayıları tekrarlamak ve olağanlaştırmak istemiyorum. Kendi koyduğu yasaları, kuralları çiğnemesiyle bilinen bu iktidarın; en meşhur fecaatlerinden bir tanesi,

6284 sayılı kanunun teminatı olan, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasıydı. Ancak mesele yasaların konulması değil, uygulanmasıdır. Uygulanırken de her türlü istismarın, keyfiyetin, başıboşluğun önüne geçilmesidir. Bunun için de zihinlerdeki anlayışın değiştirilmesi şarttır.

İYİ Parti olarak, kadınların hayatın her alanında eşit ve öncü rollerde olmasının savunucusu ve takipçisiyiz. Teşkilatlarımız, genel merkezimiz her zaman, hangi zorluk altında olursa olsun kadınların yanındadır. Hukuk, sosyal dayanışma, maddi veya manevi destek! Her zaman ne gerekiyorsa yanlarındayız. İYİ Parti olarak biliriz ve inanırız ki, vatanı kurtaran ve Cumhuriyeti kuran iki elin biri kadındır. Yarın da onu koruyacak ve yükseltecek olan iki elin biri yine kadındır. Eşitlik istiyorsak, adalet istiyorsak, önce kadınların düşürüldüğü bu haksızlık giderilmelidir” şeklinde konuştu.

“Eşitsiz Türkiye, Evsiz Türkiye, Talihsiz Türkiye, Tedbirsiz Türkiye”

“Eşitsiz Türkiye ortadan kalkmadan, Terörsüz Türkiye gerçekleşemez” diyen Dervişoğlu, “Aile yılı ilan edilen 2025 yılında, ailenin kurulacağı yuva yoktur. Müteahhitlikle abad olan bu iktidar, her yere beton dökmüş ama ne hikmetse konut sorununu 40 yıl önceki duruma getirmiştir. Bugün ‘Evsiz Türkiye’ sorununu yaratanlar, Terörsüz Türkiye davulunu bu yüzden çalmaktadırlar.

Bugün Türkiye’de 24 milyon yurttaşımız kiracı durumundadır. TOKİ, 15 bin kiralık konut yapacağını açıklamıştır. Vatandaşın kurada çıkma ihtimali, 1600’de 1’dir. Bu hal de, ‘Talihsiz Türkiye’nin fotoğrafıdır. Ev sahibi olanlar daha fazla mülk edinirken; milletimiz yuvasızdır, evsizdir. Zorunlu sosyal kota, boş konut vergisi, çağa uygun sosyal kooperatifler aklılarına gelmemiştir. Bu ‘Tedbirsiz Türkiye’yi bizler düzelteceğiz! Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı kurulan şirket sayıları düşerken, kapanan şirket sayıları zirve yapmaktadır. Bankalara koyulan tasarruflar değil, icraya düşen banka kredileri rekora koşmaktadır. Bu sebeple Terörsüz Türkiye, ‘Ekmeksiz Türkiye’nin üzerine örttükleri kılıftır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının en büyük projesi Terörsüz Türkiye, kılıfın içindeki ise ‘İkbalsiz Türkiye’dir. O kılıf, yamandıkça açılmaktadır, ne kadar dikilse iplik ve kumaş yetmemektedir. İkbale erişmemizin yolu, ‘Hainsiz Türkiye’dir. Hainlerin abad değil, tarumar edildiği bir Türkiye’ye ihtiyaç vardır” dedi.

“Bu ittifak, Abdullah Öcalan ittifakı olarak tarihe geçecektir”

Terörsüz Türkiye adıyla yürütülen süreç kapsamında kurulan komisyonun İmralı’ya gitmesine değinen Dervişoğlu, “24 Kasım günü, Türk’ün talihinde kapkara bir andır. Türk tarihinin kara bir günüdür. Devleti yönetenlerin, o devleti İmralı’yla eşitlediği; milletin vekaletiyle orada oturanların, o vekaleti teröristle paylaştığı gündür. 24 Kasım, uzun yıllardır hayaleti dolaşan habisliğin, ete kemiğe büründüğü gündür. AKP-MHP-İMRALI ittifakının resmileştiği gündür.

Bana kimse Cumhur İttifakı’ndan bahsetmesin. Bu ittifak, Abdullah Öcalan ittifakı olarak tarihe geçecektir” şeklinde konuştu.

“Devlet aklı gitti Devlet Bahçeli aklı geldi”

Türkiye Cumhuriyeti’nin, küresel hokkabazların eşit vatandaşlık tanımıyla değil, yurttaş eşitliği anlayışıyla kurulduğunun altını çizen Dervişoğlu, “Kürtler ile PKK’lı teröristler arasına her zaman kalın duvarlar çekti. Bu duvarlardır ki, ne kadar zorlanırsa zorlansın, Türkiye’de bir iç çatışmayı her zaman engelledi. İmralı süreci ve Öcalan’ın doğrudan muhatap alınması ise

evvela bu anlatıyı yıkmış; Kürtleri, Öcalan’ın vesayeti altına almanın yolunu açmıştır.

Şimdiyse, Kürtler ile PKK’yı birbirinden ayırmaya çalışan “Devlet Aklı” gitmiş,

yerine Öcalan’ı Kürtlerin ulusal lideri yapmaya çalışan “Devlet Bahçeli aklı” gelmiştir.

Cumhuriyet; fertlerin kendi aralarında ve devletle; aracısız, pazarlıksız, komisyonsuz ilişki kurabilmesidir. Bu yüzden Türkiye’nin her vatandaşı kimliklerinden bağımsız haklarda ve sorumluluklarda eşittir, eşit olmalıdır. Kürtlere yaklaşırken PKK terörizmine ve Öcalan canisine paye vermekse, sadece Cumhuriyetimize ve Anayasamıza yapılan açık bir saldırı değil aynı zamanda Cumhuriyeti korumak için and içmiş savcılarımızın da mutlaka ve mutlaka dikkate alması gereken aleni bir suçtur. Bu Cumhuriyet’in, Kürt vatandaşlarıyla ilişki kurması için ne Öcalan’a ne de PKK’ya ihtiyacı yoktur. Bu İmralı süreci devam ettiği takdirde bunun iki sonucu olacaktır. Birincisi, vatandaşlar artık devlet ile doğrudan, vasıtasız ilişki kuramayacaktır. Her kimlik grubunun kendi liderleri veya partileri üzerinden, gerekirse çete, mafya, kartel ya da terör örgütü kurarak, iktidar ile hak ve imtiyazlar için pazarlık yapmayı kendine hak görecektir.

Bu proje Lübnan ve Irak’ta uygulanan, gücü etnik ve mezhepsel kimlikler arasında bölüştüren müstemleke artığı bir projedir. İşte İYİ Parti’yi; bu ülkenin milliyetçi, vatanperver, her vatandaşını telaşa düşüren, feveran ettiren şey budur. Zaten, Bahçeli bir Kürt bir de Alevi cumhurbaşkanı yardımcısı talebini daha önce dile getirmiştir. Meclis Başkanı, Anayasa’nın 3. maddesinden rahatsız olduğunu alenen ifade edebilmektedir. Cumhurbaşkanı ise, hayallerinde, başka bir cumhurun reisi olacağı günü beklemekte, Türkiye’yi etnisitelerle tanımlamaktadır” dedi.

“Bunu yapanların tamamı suçludur ve hesap vermelidir”

“Türkiye’nin Lübnan gibi, Irak gibi bir ülkeye dönüşme ihtimali ufukta belirmiştir” diyen Dervişoğlu, “Ortadoğu’nun iç savaş yaşayan ve belini bir türlü doğrultamayan ülkelerinin benimsediği modeldir bu. İnsanların birbirini acımasızca yok ettiği, kurtarılmış mahallelerin olduğu, ticaretin durduğu, toplumun yoksulluğa sürüklendiği modeldir. 100 senedir sağ salim devam eden Türkiye Cumhuriyeti’nin dibine konan dinamittir bu. Bunu yapanların tamamı suçludur ve hesap vermelidir” ifadelerini kullandı.

“Vatandaş Müsavat Dervişoğlu olarak konuşuyorum!”

Teşhisi yapmanın ve aşikar olanı ilan etmenin zamanı geldiğini dile getiren Dervişoğlu, “Türkiye’yi Lübnanlaştırmak, Iraklaştırmak, Ortadoğululaştırmak isteyenler kimlerdir? Türkiye’ye ABD ve İsrail tehdidiyle, kendi çıkarlarına çevre temizliği yaptıranlar kimlerdir?

Bizi, 100 yıllık Cumhuriyet rüyamızdan ilelebet men etmek isteyenler kimlerdir? Tarihte Türk adıyla kurulmuş bu ikinci devletimizi bize çok görenler kimlerdir? Genel Başkan doğmadım, bir al bayrakla öleceğim! O yüzden, vatandaş Müsavat Dervişoğlu olarak konuşuyorum! CHP başta olmak üzere tüm partilere, derneklere, vakıflara, bu süreçte “ne şiş yansın ne kebap diyenlere” sesleniyorum! Arkalarındaki motivasyon, siyasi taktiklerden ibaret olmayan bu güruha karşı; siyasi taktiklerle yanıt vermek, tıpkı o komisyona desteğiniz gibi bu meşrulaştırma oyununa yani Türkiye için çatılan bu odunlara yenilerini eklemektir. Bu yankı odasından çıkın!

Bu oy hayalinden uyanın artık!” şeklinde konuştu.

“Size düşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP Genel Başkanı Erdoğan arasındaki krizi çözmektir”

Başkanlık sistemi için 'daha başından ölü doğmuş bir sistemdi' diyen Dervişoğlu, “Daha başından pazarlıklara bağlı, ödenerek bitmeyecek diyetleri vardı. Dışarıdaki borçları da içerideki borçları da görüyoruz. 2023 senesinde, ülkenin sorunları için halktan oy isteyen Erdoğan; Bahçeli’nin aba altından sopa göstermeleri sonucu, yetkisini Meclis’te kurulan korsan bir komisyon ile paylaşmak zorunda kaldı. En nihayetinde geçen hafta bu yetkisini kaptırdı.

Ülkenin, güvenliğini böylesine ilgilendiren bir konuda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne düşündüğünü hala bilmiyoruz. Bileniniz var mı? Bir tartışma yaşanıyor. Gelişmeler lehine olursa o başarıya sahip çıkacak, aleyhine olursa elini yıkayıp çıkacak. Bizzat kendisi, İmralı’ya gitme konusuna komisyonun karar verdiğini söylüyor. Sayın Erdoğan, İmralı kararınızdan anlıyoruz ki; Cumhurbaşkanı olarak farklı, AKP Genel Başkanı olarak farklı düşünüyorsunuz. Ve en sonunda AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın söyledikleri oluyor. O halde size düşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP Genel Başkanı Erdoğan arasındaki krizi çözmektir. Komisyonun yetkilerinizi gasp etmesine itirazınız yoksa ve Bahçeli’nin ülkeyi sizin yerinize yönetmesine müsaade ediyorsanız; sizi bu zilletten kurtaralım, getirin anayasa değişikliğini parlamenter sisteme geçelim, bu işin de adını koyalım. Teröriste teslim edilmiş değil, Terörsüz Türkiye istiyorsanız; bu yetkili Meclisle olur, korsan komisyonla değil!” açıklamasını yaptı.

“Darağacına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çıkarıyorsun. Farkında mısın?”

“Yanlış yolun şaşkın yolcuları; bu yol yol değil” diyen Dervişoğlu, “Türkiye’yi ateşe atıyorsunuz, farkında değil misiniz? Milletimizi ve ülkemizi uçuruma sürüklüyor, her şeyinizi borçlu olduğunuz Cumhuriyeti ağır yaralıyorsunuz. Farkında değil misiniz? Bir de “darağacına giderim” diyorsun. Darağacına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çıkarıyorsun. Farkında mısın?

Yapmayın! Tarihe, taş üstüne taş koyan yerine, taş üstün taş bırakmayan olarak geçmeyin.

Size güvenen bu aziz millete, size emanet edilen bu yüce devlete bu kötülüğü yapmayın. Sayın Erdoğan, tüm kanallar elinizde çıkın anlatın! Apo ile el sıkışma hikayenizi, paratonerlerinizle tepki soğurarak ima etmeyin! Çıkın ulusa seslenin, siz anlatın! Biz şifre çözücüler kullanarak,

kim ne demek istiyor diye araştırma yapmak mecburiyetinde değiliz. Zira bunların hiçbirinin iyi niyetine ve samimiyetine asla güvenmiyoruz” diye ekledi.

Dervişoğlu'nun, "İhanetin zaman aşımı yoktur" çıkışı da dikkat çekti.

Dervişoğlu’nun konuşmasının tamamı şu şekilde:

Saygıdeğer milletvekilleri

Kıymetli yol arkadaşlarım,

Salonumuzu şereflendiren misafirler,

Basınımızın değerli mensupları

Hepiniz, grup toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Bu hayasız gafletin,

Kendisine seçtiği tarihle aynı olsa da;

Sözlerime, 24 Kasım’ın asıl sahibi olan öğretmenlerimizin,

Günlerini kutlayarak başlamak isterim.

Biliyorum ki;

Yılda bir defa anılan, geri kalan 364 gün ise gadre uğrayan kesimlerin en başındasınız.

Anne ve babalarımızdan sonra, en yakın sizi bilerek büyüyoruz.

Canımızdan daha kıymetli evlatlarımızı, size emanet ediyoruz.

Ama o eminlere verilen kıymet, 25 senedir sürekli azalıyor.

Bize de kendinden utanmayanlar adına utanmak kalıyor.

En başta da şehit öğretmenlerimizden utanmayanlar adına utanıyoruz.

24 Kasım gününü,

Öğretmenlerimizin katilleriyle pazarlık yaparak idrak edenlerin,

İktidarıyla, ittifakıyla, koalisyonuyla yönetildiğimiz için ancak utanıyoruz.

Bu utanmazlara, bu arsızlara inat, onlar adına utanıyoruz.

Utanmak da unutturmamak da bir şeref meselesi!

Şenol AKAR’ı, Ertan SEVİM’ı, Elif İLVAN’ı, hatırlamak,

Ali YILDIZ’ı, Neşe ALTEN’i, Kemal GÖÇER’i, unutmamak,

Aybike YALÇIN’ı, Necmettin YILMAZ’ı ve Ayşenur ALKAN’ı, unutturmamak.

Cehle karşı, bölücüye karşı duran, bu neferlerin,

Kalleşlerce neden kara toprağa düşürüldüğünü,

Gencecik bedenlerinin, neden al bayrağımıza sarıldığını hatırlamak bir namus meselesi.

Hatırlatmak da haysiyet meselesi.

Adını anmayacağım o zat diyor ya,

Mesele bayrağa nasıl bakıldığıymış

Sen artık nereye bakarsan bak, İmralı’yı görüyorsun,

Terörbaşını görüyorsun.

Oysa ben o bayrağa baktığımda,

1988 yılının Mart ayında.

Okulunun önündeki Türk bayrağını indirmek isteyen hainlere direndiği için,

O bayrağı indiremezsiniz dediği için,

PKK’lı teröristlerce; bayrak direğine asılarak şehit edilen,

24 yaşında gencecik bedenini bayrak eden

Kırşehirli Öğretmen Hüseyin Aydemir’i görüyorum!

Allah, insanı iddiasından vururmuş

Başka da bir diyeceğim yoktur!

Bir zamanlar, Türk milli eğitimi,

Kurtuluş ve kuruluşun yol kavşağı idi.

1921’de düşman Polatlı’ya kadar uzanmışken,

Mustafa Kemal karargahtan çıkıp Birinci Milli Eğitim Şurası’na gelmişti.

Bugünse milli eğitimi,

Sadece öğretmenler değil,

Okul çağında evladı olan herkes çok iyi biliyor.

Bakmayın siz;

Kasten yaptıklarını inkar etseler de;

İktidar da ortakları da 9. Bakan Yusuf Tekin de çok iyi biliyor.

O kadar iyi biliyorlar ki;

104 yıl sonra, 2. Maarif Kongresi tertiplemişler.

Teması da; “Demokrasi, İnsan Hakları ve Kardeşlik”.

İsmi, zamanı, teması, ne kadar manidar değil mi?

Kafalarında; eğitimle, öğrenciyle, öğretmenle ilgili tek bir mesele yok!

AK Parti iktidarı;
Eğitim sistemimizdeki çöküşün merkez üssü oldu.

Öğretmenler, yoksulluğa itildi,

Atamalar, partizanlığa kurban edildi.

Bugün 5-6 milyon ev gencinden bahsediyorsak,

Bunun ilk denemesi, “atanamayan öğretmenler” rezaletidir.

Milli Eğitim Bakanlığı;

Vizyon üreten bir kurum olmaktan çıkartılmış,

Kaynaklarımızı ve evlatlarımızın geleceğini,

Birtakım yapılara aktaran, tüketen ve yok eden aracı bir kurum haline getirilmiştir.

Peki öğretmenlerimiz?

Açlık sınırındadırlar.

Bir de büyükşehirlerde çalışıyorsa,

Maaşı ev kirasına, aidata ve faturalara yeterse şükrediyor.

Özel okuldaki öğretmenlerimizse daha perişandır.

Kardeşlerim,

Bu tablo öğretmeni yok sayan, eğitimi çökerten bir zihniyetin ürünüdür.

Ama bilin ki çözüm zor değildir.

Bu ülkenin geleceğini önemsiyorsanız,

İlköğretimi parayla değil, hakla sağlıyorsanız,

Öğretmeni, parti mitinglerinizde dolgu malzemesi değil,

Başınızın tacı görürsünüz.

Sonuç da kısa zamanda müspet olacaktır.

İYİ Parti işte bunun için vardır!

İYİ Parti sadece başarmayacak, cehaleti ve ihaneti mağlup edecektir!

Biliyorum benden,

İmralı aparatlarının yaptıkları, melun ziyarete dair sözler de bekliyorsunuz.

Sadece siz beklemiyorsunuz, milletimiz de bekliyor.

Onlar da bekliyor…!

Hele durun, onlara da sıra gelecek.

Aslında bu anlattıklarım ve anlatacaklarım,

İhanetin, taşlarının nasıl döşendiğine,

Türk milletinin nasıl felç edildiğinin aşamalarına dairdir.

O yüzden, bir meseleye daha değinmek istiyorum.

Baştaki yapı;

Milleti, hayatın her alanında yoksulluk ve sefalete zincirlerken;

Şiddeti, baskıyı ve hatta ölümü olağan işlermiş gibi ezberletiyor.

İktidarını da böyle kalıcı yapmak istiyor.

Tüm bu yaşananların başlıca hedefi ise kadınlardır!

Okuyamayan,

İş bulamayan,

Bulsa bile emeğinin karşılığını alamayan,

Çocuğunu istediği gibi okutamayan,

İstediğiyle evlenemeyen,

Gülemeyen, eğlenemeyen,

Hatta sokakta yürüyemeyen.

Kısaca yaşamdan mahrum edilen kadınlar!..

Dün, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele” günüydü.

Bu vesileyle Genel Başkan Yardımcılarım, Sn. Kevser Ofluoğlu, Sn. Ayyüce Türkeş Taş, Sn. Selcan Taşçı ve Manisa Milletvekilimiz Sn. Şenol Sunat şahsında,

İYİ Parti’nin tüm kadın il ve ilçe başkanlarına ve kadın yöneticilerine,

İyi ve cesur kadınlarına teşekkür ediyorum.

Kadına yönelik şiddet deyince aklımıza ilk olarak, cinayetler geliyor.

Derin bir hicap duyuyorum!

O yüzden sayıları tekrarlamak ve olağanlaştırmak istemiyorum.

Kendi koyduğu yasaları, kuralları çiğnemesiyle bilinen bu iktidarın,

En meşhur fecaatlerinden bir tanesi,

6284 sayılı kanunun teminatı olan, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasıydı.

Ancak mesele yasaların konulması değil, uygulanmasıdır.

Uygulanırken de her türlü istismarın, keyfiyetin, başıboşluğun önüne geçilmesidir.

Bunun için de zihinlerdeki anlayışın değiştirilmesi şarttır.

İYİ Parti olarak,

Kadınların hayatın her alanında eşit ve öncü rollerde olmasının savunucusu ve takipçisiyiz.

Teşkilatlarımız, genel merkezimiz her zaman, hangi zorluk altında olursa olsun kadınların yanındadır.

Hukuk, sosyal dayanışma, maddi veya manevi destek!

Her zaman ne gerekiyorsa yanlarındayız.

İYİ Parti olarak biliriz ve inanırız ki,

Vatanı kurtaran ve Cumhuriyeti kuran iki elin biri kadındır.

Yarın da onu koruyacak ve yükseltecek olan iki elin biri yine kadındır.

Eşitlik istiyorsak, adalet istiyorsak, önce kadınların düşürüldüğü bu haksızlık giderilmelidir.

“Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin!”

Kardeşlerim;

Türkiye’de bir zamanlar “İran olur mu?” “Malezya olur mu? mukayeseleri vardı.

Bugünkü endişe ise, Türkiye Latin Amerika olur mu? şeklindedir.

İnsanımız, 250 sene önce elde ettiği dokunulmaz denilen hakları,

Bugün maalesef tekrar talep etmektedir.

Çünkü can ve mal güvenliği git gide yok olmaktadır.

Bu güvensiz Türkiye, Terörsüz Türkiye’nin altında yatan acı gerçektir.

Biraz evvel söylediğim gibi,

Yaşadığımız krizlerin ve bitmeyen bu çöküşün tezahürleri çoktur.

Ama temelinde yatan husus,

Suçun ve suçlunun, hırsızın ve yolsuzun, kanunsuzun, tekinsizin övüldüğü bu düzendir.

Eşitsizliğin her alanda meşrulaştırıldığı, zayıf görülenin, yere düşürüldüğü,

Yere düşene de bir tekme daha savrulduğu anlayışın,

Artık gizliden de değil, açıktan kutsanmasıdır.

Eşitsiz Türkiye ortadan kalkmadan, Terörsüz Türkiye gerçekleşemez.

Aile yılı ilan edilen 2025 yılında,

Ailenin kurulacağı yuva yoktur.

Müteahhitlikle abad olan bu iktidar, her yere beton dökmüş,

Ama ne hikmetse konut sorununu 40 yıl önceki duruma getirmiştir.

Bugün ‘Evsiz Türkiye’ sorununu yaratanlar,
Terörsüz Türkiye davulunu bu yüzden çalmaktadırlar.

Bugün Türkiye’de 24 milyon yurttaşımız kiracı durumundadır.

TOKİ, 15 bin kiralık konut yapacağını açıklamıştır.

Vatandaşın kurada çıkma ihtimali, 1600’de 1’dir.

Bu hal de, ‘Talihsiz Türkiye’nin fotoğrafıdır.

Ev sahibi olanlar daha fazla mülk edinirken, milletimiz yuvasızdır, evsizdir.

Zorunlu sosyal kota, boş konut vergisi,

Çağa uygun sosyal kooperatifler aklılarına gelmemiştir.

Bu Tedbirsiz Türkiye’yi bizler düzelteceğiz!

Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı, kurulan şirket sayıları düşerken

Kapanan şirket sayıları zirve yapmaktadır.

Bankalara koyulan tasarruflar değil,

İcraya düşen banka kredileri rekora koşmaktadır.

Bu sebeple Terörsüz Türkiye, ‘Ekmeksiz Türkiye’nin üzerine örttükleri kılıftır.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılının en büyük projesi Terörsüz Türkiye,

Kılıfın içindeki ise ‘İkbalsiz Türkiye’dir.

O kılıf, yamandıkça açılmaktadır, ne kadar dikilse iplik ve kumaş yetmemektedir.

İkbale erişmemizin yolu, ‘Hainsiz Türkiye’dir.

Hainlerin abad değil, tarumar edildiği Türkiye’dir.

Öfkemiz sözde kalmayacak, sözler amaçlara, amaçlar da gerçeklere dönüşecek.

Bu devran er ya da geç dönecek!

Ne kadar erken dönerse,

Bu vatana o kadar layık olacağız.

Cesurlarız, asla yorulmayacağız,

İyileriz, mutlaka başaracağız!

Kıymetli yol ve dava arkadaşlarım,

Büyük Türk milleti!

24 Kasım günü,

Türk’ün talihinde kapkara bir andır.

Türk tarihinin “kara bir günüdür”.

Devleti yönetenlerin, o devleti İmralı’yla eşitlediği,
Milletin vekaletiyle orada oturanların, o vekaleti teröristle paylaştığı gündür.

24 Kasım, uzun yıllardır hayaleti dolaşan habisliğin, ete kemiğe büründüğü gündür.
AKP-MHP-İMRALI ittifakının resmileştiği gündür.

Bana kimse Cumhur İttifakı’ndan bahsetmesin.

Bu ittifak, Abdullah Öcalan ittifakı olarak tarihe geçecektir.
Kara bir gündür.

Biliyorsunuz,

Uzun süre isim koyamadılar bu komisyona.
Bugün komisyoncuların medar-ı iftiharı olarak,
Haini de ziyaret etmekten gurur duyan at pazarlıkçıları,

Bırakın fotoğraf vermeyi, “gittim” bile diyemiyorlar.

Suçlarının telaşı, yaşadıkları korkuyla birleşiyor.
Evet, haftalarca debelenip durdular.

Türk milletinin egemenliğini, dalaveralarla ele geçirmiş bir yapı, “milli dayanışma”;

Üç otuz oy uğruna, 10 senedir, 7’den 77’yi terörist diye yaftalayıp,

Meydan meydan linç ettiren bir vicdan, “kardeşlik”;

Sandığı, kayyımla iğfal etmeyi alışkanlık etmiş bir zihniyet, “demokrasi” diyordu.

Üstelik, etkisiz ve yetkisiz bıraktıkları, bütçesini dahi yapamayan bir meclisle yapacaklardı bunu.

Neden diye sorduğumuzda da çok celalleniyorlardı.
Neden? Çünkü bölge dengeleri değişti! Kör müsün?
Neden? Baas diktatörlüğü yıkıldı! Esadçı mısın?
Neden? ABD emperyalizmi! Fetöcü müsün?
Neden? İsrail geliyor! Siyonist misin?
Her seferinde, “Elhamdülillah Türk’üz, o yüzden soruyoruz” dedik.
Çok afilli laflardı bunlar.

Algılaması zor bir yüce gönüllülüktü.
Sözcüleri İmralı feneri, müebbetlik caniye övgüler düzüyor,
40 yıllık kaniler, bir anda yani oluyordu.
Bilmesek inanacak, görmesek kanacaktık.
İlk andan itibaren karşı durduk, marifet değildi bu,
Milletimizin, tarihimizin, hepimizin iffetiydi mesele.

Ve TBMM buna alet ediliyor dedik.

Meşruiyet pazarındaki al-ver’i görmüyor musunuz dedik!
Öcalan canisinin önerisiyle, direktifiyle bir delik daha açılıyordu.
O delikten, Bilderberg toplantılarından, CIA’nın enstitülerinden geçenler tanıdıktı.
Bu delik, egemenliğimizin, milletimizin ve vatanımızın tam ortasına düşüyordu.
Cambaz yine çok sevdiği yere çıkmıştı,
Aynı yan kesicilerse ortadaydı. Her şey açıktı, apaçıktı.
Bugün kurulan şer ittifakının müstakbel ortakları,
Kaçak kat çıkar gibi, kaçak komisyon kurarken,

‘Terörsüz Türkiye’ye karşı mısınız?’ diye soruyorlardı.

Biz terörsüzlüğe değil, şuursuzluğa karşıyız dedik.

İtirazımız, ‘Terörsüz Türkiye’ zarfına değil, mazrufunadır dedik.

O mazruftaki bedeli kimse Türkiye’ye ödetemez dedik.

Türkiye, illa birileri tarafından yönetilmek bahsiyle,

Kendini yok edecek bir bedeli ödemez.

Hiçbir zaman ödemedi dedik!

Biz Cumhuriyeti bu yüzden kurduk,

O haczi getirenleri de toprağa gömdük dedik.

Bunlar ne hamasetti ne niyet okumaydı.

Ne bir komploydu ne de afaki iddialardı.

Türkiye,

Tek yönlü bir yolda, yokuş aşağı hızla ve frensiz sürükleniyorken,

Menzilde başımıza gelecek olanı anlamak için

Kahin olmaya gerek yoktu.

Bunun,100 sene önce döndüğümüz kavşak olduğunu da görüyorduk,

25 senedir Türkiye’yi kendi diyetine ipotek edenleri de tanıyorduk.

İsmi değişse de Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedeflerini biliyorduk.

Hep aynı ağızlar, çok da biliyorlar,

Öylesine de özgürlükçü ve ileri görüşlüler,
15-20 yıl önceki nakaratları yine tekrarlıyorlar.

Efendim, Türkiye kabuk değiştirmesin mi?

Ne kadar zekice bir soru!

Elbet, değiştirsin, değiştirmelidir de.

Türkiye, zata mahsus bir rejimin kabuğunu ve zincirlerini behemehal kırmalıdır.

Peki bu sürecin hedefi, gayesi bu mudur?

Bilakis, o kabuğu, değil, çekirdeği kırmaktır.

Kabuğu da Türkiye’nin tabutuna çevirmektir!

İşte çıkan bu gürültüler, çekirdeği kırmaya çalışanların,

Özümüzü zorlayanların menfur saldırılarından çıkan seslerdir.

Çekirdek direnmektedir; bizler o çekirdeğin sadece taneleriyiz.

İYİ Parti olarak, meclis grubu olarak, Müsavat Dervişoğlu olarak…

Sokaktaki ehli vatan, ehli namus her bir fert olarak.

Bu noktada isimlerin önemi yoktur.

Önemli olan, vatanın, milletin harim-i ismetidir.

Ekmeğimizi de vatanımızı da elbet savunacağız.

Ekmeğimizi de vatanımızı da evvel Allah, Türkiye düşmanlarına ellettirmeyeceğiz.

Aziz milletim!

Türkiye Cumhuriyeti, küresel hokkabazların “eşit vatandaşlık” tanımıyla değil,

Yurttaş eşitliği anlayışıyla kuruldu.

Kürtler ile PKK’lı teröristler arasına her zaman kalın duvarlar çekti.

Bu duvarlardır ki, ne kadar zorlanırsa zorlansın,

Türkiye’de bir iç çatışmayı her zaman engelledi.

İmralı süreci ve Öcalan’ın doğrudan muhatap alınması ise

Evvela bu anlatıyı yıkmış,

Kürtleri, Öcalan’ın vesayeti altına almanın yolunu açmıştır.

Şimdiyse, Kürtler ile PKK’yı birbirinden ayırmaya çalışan “Devlet Aklı” gitmiş,

Yerine Öcalan’ı Kürtlerin ulusal lideri yapmaya çalışan Devlet Bahçeli aklı gelmiştir.

Cumhuriyet,

Fertlerin kendi aralarında ve devletle,

Aracısız, pazarlıksız, komisyonsuz ilişki kurabilmesidir.

Bu yüzden Türkiye’nin her vatandaşı

Kimliklerinden bağımsız haklarda ve sorumluluklarda eşittir, eşit olmalıdır.

Kürtlere yaklaşırken PKK terörizmine ve Öcalan canisine paye vermekse,

Sadece Cumhuriyetimize ve Anayasamıza yapılan açık bir saldırı değil,

Aynı zamanda Cumhuriyeti korumak için and içmiş savcılarımızın da,

Mutlaka ve mutlaka dikkate alması gereken aleni bir suçtur.

Bu Cumhuriyetin, Kürt vatandaşlarıyla ilişki kurması için,

Ne Öcalan’a ne de PKK’ya ihtiyacı yoktur.

Bu İmralı süreci devam ettiği takdirde bunun iki sonucu olacaktır.

Birincisi, vatandaşlar artık devlet ile doğrudan, vasıtasız ilişki kuramayacaktır.

Her kimlik grubunun kendi liderleri veya partileri üzerinden,

Gerekirse çete, mafya, kartel ya da terör örgütü kurarak,

İktidar ile hak ve imtiyazlar için pazarlık yapmayı kendine hak görecektir.

Bu proje Lübnan ve Irak’ta uygulanan,

Gücü etnik ve mezhepsel kimlikler arasında bölüştüren müstemleke artığı bir projedir.

İşte İYİ Parti’yi,

Bu ülkenin milliyetçi, vatanperver, her vatandaşını telaşa düşüren, feveran ettiren şey budur.

Zaten, Bahçeli bir Kürt bir de Alevi cumhurbaşkanı yardımcısı talebini daha önce dile getirmiştir.

Meclis Başkanı, Anayasa’nın 3. maddesinden rahatsız olduğunu alenen ifade edebilmektedir.

Cumhurbaşkanı ise, hayallerinde, başka bir cumhurun reisi olacağı günü beklemekte,

Türkiye’yi etnisitelerle tanımlamaktadır.

Büyük Türk milleti;

Bil ki, Türkiye’nin Lübnan gibi, Irak gibi bir ülkeye dönüşme ihtimali ufukta belirmiştir.

Ortadoğu’nun iç savaş yaşayan ve belini bir türlü doğrultamayan ülkelerinin benimsediği modeldir bu.

İnsanların birbirini acımasızca yok ettiği,

Kurtarılmış mahallelerin olduğu,

Ticaretin durduğu, toplumun yoksulluğa sürüklendiği modeldir.

100 senedir sağ salim devam eden Türkiye Cumhuriyeti’nin dibine konan dinamittir bu.

Bunu yapanların tamamı suçludur ve hesap vermelidir.

Artık bu teşhisi yapmanın, aşikar olanı ilan etmenin zamanı gelmiştir.

Türkiye’yi Lübnanlaştırmak, Iraklaştırmak, Ortadoğululaştırmak isteyenler kimlerdir?

Türkiye’ye ABD ve İsrail tehdidiyle, kendi çıkarlarına çevre temizliği yaptıranlar kimlerdir?

Bizi, 100 yıllık Cumhuriyet rüyamızdan ilelebet men etmek isteyenler kimlerdir?

Tarihte Türk adıyla kurulmuş bu ikinci devletimizi bize çok görenler kimlerdir?

Genel Başkan doğmadım, bir al bayrakla öleceğim!

O yüzden, vatandaş Müsavat Dervişoğlu olarak konuşuyorum!

CHP başta olmak üzere tüm partilere, derneklere, vakıflara

Bu süreçte “ne şiş yansın ne kebap diyenlere” sesleniyorum!

Arkalarındaki motivasyon, siyasi taktiklerden ibaret olmayan bu güruha karşı,

Siyasi taktiklerle yanıt vermek,

Tıpkı o komisyona desteğiniz gibi, bu meşrulaştırma oyununa,

Yani Türkiye için çatılan bu odunlara yenilerini eklemektir.

Bu yankı odasından çıkın!

Bu oy hayalinden uyanın artık!

Tarlayı, ayrık otları kaplamışsa,

Sanmayın ki altında bereketli toprak kalmamıştır.

Bugün olan budur.

Türkiye toprağını, siyasetini, kültürünü ve vicdanını,

Ve hatta aklını ayrık otları bürümüştür.

Sabanı vurduğumuzda ters yüz olur,

İşte o saban, hepimizin elindedir.

Bir Cumhuriyetimiz, bir milletimiz,

Bir önderimiz, Mustafa Kemalimiz vardır

Biz Cumhuriyetçiyiz ve bu ülkede yaşayan herkesin sorununu

Yine bu Cumhuriyet’in çözeceğini biliyoruz.

Eğer onu kaybedersek, başımıza gelecek belalar, çok çok daha derindir.

Türkiye, sandıkla süslenmiş bir tiranlığa,

Tek adam maskeli bir hanedancılığa,

Federalizm maskesi takmış feodalliğe sürüklendiğinde

Hepimiz o girdapta boğuluruz.

Derdimiz Cumhuriyet’le değil de daha iyi bir Cumhuriyetse,

Bilin ki bu Tekinsiz ve Ümitsiz Türkiye’yi aşarız.

Sağlığı, eğitimi, barınmayı, din, vicdan ve fikir özgürlüğünü sağlarız!

Siz derdinizi söyleyin!

Biz Terörsüz Türkiye reklamını izlemeyi değil,

İmtiyazsız Türkiye’yi yaşamak isteyenleriz.

Siz tam olarak ne istiyorsunuz?

Kardeşlerim,

Başkanlık sistemi, daha başından ölü doğmuş bir sistemdi.

Daha başından pazarlıklara bağlı, ödenerek bitmeyecek diyetleri vardı.

Dışarıdaki borçları da içerideki borçları da görüyoruz.

2023 senesinde, ülkenin sorunları için halktan oy isteyen Erdoğan,

Bahçeli’nin aba altından sopa göstermeleri sonucu,

Yetkisini Meclis’te kurulan korsan bir komisyon ile paylaşmak zorunda kaldı ve en nihayetinde geçen hafta bu yetkisini kaptırdı.

Ülkenin, güvenliğini böylesine ilgilendiren bir konuda,

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne düşündüğünü hala bilmiyoruz.

Bileniniz var mı?

Bir tartışma yaşanıyor;

Gelişmeler lehine olursa o başarıya sahip çıkacak,

Aleyhine olursa elini yıkayıp çıkacak.

Bizzat kendisi, İmralı’ya gitme konusuna komisyonun karar verdiğini söylüyor.

Sn. Erdoğan,

İmralı kararınızdan anlıyoruz ki, Cumhurbaşkanı olarak farklı,

AKP Genel Başkanı olarak farklı düşünüyorsunuz.

Ve en sonunda AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın söyledikleri oluyor.

O halde size düşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile

AKP Genel Başkanı Erdoğan arasındaki krizi çözmektir.

Komisyonun yetkilerinizi gasp etmesine itirazınız yoksa,

Ve Bahçeli’nin ülkeyi sizin yerinize yönetmesine müsaade ediyorsanız,

Getirin anayasa değişikliğini parlamenter sisteme geçelim, bu işin de adını koyalım.

Teröriste teslim edilmiş değil, Terörsüz Türkiye istiyorsanız,

Bu yetkili Meclisle olur, korsan komisyonla değil!

Şimdi, şu soruyu sormak gerekiyor:

Türkiye, geçtiğimiz 10 yıl içinde,

ABD’yi de karşısına alarak bir terörle mücadele yürütmedi mi?

Hatta o zaman Suriye uzantısının arkasında sadece ABD yoktu.

Aynı zamanda Rusya, Esad hükumeti ve İran da bu yapıyı destekliyordu.

Bütün bu zorluklara rağmen,

PKK ile masaya oturmak kimsenin aklının ucundan bile geçmemişti.

Peki şu anda ne oluyor da pazarlık yapıyorsunuz?

Geçmiş dönemlerde TBMM’de çıkmış tezkerelerle teröre karşı mücadele ederken,

Hiç kimsenin aklına bu canilerle masaya oturmak gelmemişti.

SDG’nin arkasından bütün destek çekilirken,

Artık bir Esad yokken, Rusya bölgeden çekilmişken.

İran, haziran savaşından sonra sınırlarının gerisine hapsolmuşken,

Ve ABD, gerek El-Şara yönetimine, gerekse Türkiye’ye büyük kredi vermişken,

PKK’yı Suriye’de jeopolitik dengeler açısından en güçsüz zamanında yakalamışken,

Ve kendi topraklarını terörden temizlemişken,

Yani terörle mücadele, Türkiye’nin nihai zaferiyle sonuçlanmaya bu derece yakınken,

Gazi Meclisimizi Öcalan’ın ayağına götürüyorsunuz,

Terör örgütü liderini meşru muhatap kabul edip,

Bir devletle barış anlaşması imzalar gibi, müzakere ediyorsunuz.

Bunun adı denize düşenin yılana sarılması mıdır?

Yoksa yılana sarılıp denize atlamak mıdır?

Yanlış yolun şaşkın yolcuları;

Bu yol yol değil.

Türkiye’yi ateşe atıyorsunuz, farkında değil misiniz?

Milletimizi ve ülkemizi uçuruma sürüklüyor,

Her şeyinizi borçlu olduğunuz Cumhuriyeti ağır yaralıyorsunuz, farkında değil misiniz?

Bir de “darağacına giderim” diyorsun.

Darağacına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çıkarıyorsun. Farkında mısın?

Yapmayın!

Tarihe, taş üstüne taş koyan yerine, taş üstün taş bırakmayan olarak geçmeyin.

Size güvenen bu aziz millete, size emanet edilen bu yüce devlete bu kötülüğü yapmayın.

Sayın Erdoğan, tüm kanallar elinizde,

Çıkın anlatın!

Apo ile el sıkışma hikayenizi,

Paratonerlerinizle tepki soğurarak “ima etmeyin!”

Çıkın ulusa seslenin, siz anlatın!

Biz şifre çözücüler kullanarak,

Kim ne demek istiyor diye araştırma yapmak mecburiyetinde değiliz.

Zira bunların hiçbirinin iyi niyetine ve samimiyetine asla güvenmiyoruz

Dış politikayı ele alırken, taraftarlarına hamaset satan,

Rakiplerine ise küfürler saydıranlar, laflarımızı cımbızlayıp,

Bizi sadece bağırırken duyuyorlar.

Ancak Türkiye’yi, çözüm süreci ile soktukları çıkmaz sokak,

Türkiye’siz bir Türk Dünyası, Türkiye’siz bir Ortadoğu’dur.

İki devlet, tek millet dediğimiz kardeş Azerbaycan’la bile aramızın açılmasıdır.

Bahçeli’nin de Öcalan’ın da akıllarının ermediği yer tam olarak burasıdır.

Bu iki kafadarın, iç siyaseti dönüştürmeyi amaçlayan

Yerel ve güdük hamlelerini dayandırdıkları jeopolitik denklem,

Onların iddia ettiğinin tam aksi istikamette ilerlemektedir.

Hatta sürece son dönemde destek veren ve son zamanlarda sürekli Çin övenleri de dahil,

Rusçuyu, Mollacıyı, Maocuyu 100 metre öteden tanırız.

Bütün hayatımız bunlarla mücadeleyle geçti.

Çözüm süreci, barış, demokrasi gibi boş gösteren lafların arkasına sığınarak,

Türkiye’yi yolsuz, hedefsiz, başarısız ve kuşatılmış bir oligarşiye teslim etmek isteyenlerin senaryosudur.

Bu senaryonun sahnelenmesine müsaade etmeyeceğiz.

Ezcümle,

Türk milleti gibi İYİ Parti’yi de

Bir orta oyuna figüran yapmak istediler… Olmadık.

Bizi ihanetlerine ortak etmek istediler… Olmadık.

Her salı duyduğumuz feryat figan bundandır.

Söylenecek ne varsa fazlasıyla söyledik.

Yapmayın dedik yaptılar, yeter dedik, yetmediler.

Kulaklarını hakikate kapadılar

Gözlerini hakikate kapadılar.

Yalanlarla süsleyip, büyük sözlerle gizledikleri

Sevr’in yeni versiyonundaki görevlerini

Yerine getirebilmek için daha da hızlı koştular.

En nihayetinde

Meclise getiremedikleri teröristin ayağına gittiler.

Gizli saklı gittiler.

“Ben gitmedim, kim gitti bilmiyorum” diyerek gittiler.

Çünkü içeride bir yerde kalan son vicdan kırıntısı

Durun diyordu onlara.

Ama emir demiri kesti!

Ama kapıkulu olmanın dayanılmaz rezilliğini,

Dik durmanın yüceliğine tercih ettiler.

Teröristi muhatap alan

Teröristbaşı 50 bin insanın katilini en ciddi muhatap bilenler,

Artık ne derlerse desinler,

Bizim muhatabımız değillerdir.

Yaşınızı başınız almış olsanız da

Az ötede oynayın.

Oynayabildiğiniz vakte kadar.

Her an şu ses kulağınızda çınlasın!

İHANETİN ZAMANAŞIMI YOKTUR!

İHANETİN ZAMANAŞIMI YOKTUR!

İHANETİN YAŞI DA YOKTUR;
ZAMANAŞIMI DA YOKTUR!

HER GEÇEN GÜN HESAP VERMEYE BİR GÜN DAHA YAKLAŞACAKSINIZ!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.