İşsizlik, modern ekonomilerin hem toplumsal hem de ekonomik açıdan en önemli ve en hassas göstergelerinden biri olmayı sürdürüyor. Türkiye ve Avrupa ülkeleri, farklı sosyo-ekonomik dinamiklere sahip olsalar da işsizlik sorunu her iki tarafta da dikkatle izlenen, tartışılan ve çözüm aranan bir mesele olarak karşımızda duruyor. Son veriler, Avrupa Birliği ülkeleri genelinde işsizlik oranlarının görece istikrarlı bir düşüş eğiliminde olduğunu gösterirken; Türkiye’deki oranlar, inişli çıkışlı bir grafik çizerek ekonomik dalgalanmalara ve yapısal zorluklara işaret ediyor.
Peki, bu tablo ne anlama geliyor? Rakamların ardındaki gerçek nedenler neler? Ve en önemlisi, bu durumun toplumsal etkileri ve geleceğe dair öngörüler nasıl şekilleniyor? Gelin, bu soruların yanıtlarını birlikte arayalım.
Türkiye’de İşsizlik: Gençlerde Daha Yüksek, Yapısal Sorunlar Derin
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2025 yılı yaz aylarına dair son verilerine göre, ülke genelindeki işsizlik oranı yaklaşık %8,8 seviyesinde seyrediyor. Ancak bu genel oran, özellikle genç nüfus arasında çok daha yüksek değerlere ulaşıyor. 15-24 yaş grubunda işsizlik oranı %18,4’lere kadar çıkmış durumda. Bu rakam, gençlerin istihdamda karşılaştığı zorlukları ve eğitim-iş gücü piyasası uyumsuzluğunu net biçimde ortaya koyuyor.
Türkiye’de işsizliğin yapısal bazı nedenleri bulunuyor. Öncelikle, her yıl işgücüne katılan genç nüfus oldukça yüksek. Eğitim alanında son yıllarda sağlanan ilerlemelere rağmen, mezunların edindikleri bilgi ve becerilerin iş dünyasının talep ettiği niteliklerle tam olarak örtüşmemesi, iş bulma süreçlerini zorlaştırıyor. Bunun yanında, son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar, enflasyon baskısı ve dış ticaretteki belirsizlikler de yeni istihdam yaratılmasını olumsuz etkiliyor.
Diğer yandan, kayıt dışı istihdam oranının halen %25’in üzerinde olması, ekonomide verimliliği ve çalışanların sosyal güvencelerini de tehdit ediyor. Özellikle kadın istihdam oranının erkeklere kıyasla düşük seviyelerde kalması, Türkiye’de işsizliğin toplumsal cinsiyet boyutunu da gözler önüne seriyor.
Avrupa’da İşsizlik: Kuzey ve Güney Ayrımı Sürüyor
Avrupa cephesine baktığımızda ise tablo biraz daha dengeli görünüyor. Eurostat verilerine göre, Avrupa Birliği genelindeki işsizlik oranı 2025’in ortalarında %6,0 civarında. Ancak Avrupa’nın kuzeyi ile güneyi arasındaki fark halen dikkat çekici.
Almanya, Hollanda, Çekya gibi kuzey ve orta Avrupa ülkelerinde işsizlik oranları %3-4 seviyelerine kadar inmiş durumda. Bu ülkelerde güçlü sanayi temeli, yüksek katma değerli üretim ve etkin mesleki eğitim politikaları, işsizliği düşük tutmada önemli rol oynuyor. Genç işsizliği oranları da görece düşük; örneğin Almanya’da bu oran %6-7 civarında.
Buna karşılık, İspanya, Yunanistan ve İtalya gibi güney Avrupa ülkelerinde işsizlik oranları halen çift hanede seyrediyor. İspanya’da genel işsizlik oranı %11,2; genç işsizliği ise %25’in üzerinde. Yunanistan’da da benzer şekilde, genç işsizliği oranı %28’e kadar yükseliyor. Bu durum, ekonomik krizlerin mirası ve yapısal reformların gecikmesiyle açıklanıyor. Özellikle gençlerin uzun süre işsiz kalması, “kayıp kuşak” riskini artırıyor.
Ortak Korku: Kalıcı İşsizlik ve Yeni Ekonomik Dinamikler
Hem Türkiye’de hem de Avrupa’da işsizlik oranları sadece rakamlardan ibaret değil; toplumsal ve psikolojik etkileri de derin. Uzun süreli işsiz kalan bireylerde umutsuzluk ve toplumsal dışlanma riski yükseliyor. Ayrıca, işsizliğin hanelere yansıması; gelir dağılımındaki adaletsizlikleri, yoksulluğu ve sosyal yardımlara bağımlılığı artırıyor.
Son yıllarda hız kazanan dijital dönüşüm ve yapay zekâ uygulamaları, bazı sektörlerde yeni istihdam fırsatları yaratırken, bazı mesleklerin de ortadan kalkmasına yol açıyor. Bu dönüşüm, “mesleki uyum” sorununu daha da görünür hale getiriyor. Türkiye’de ve Avrupa’da yetkililer, istihdam politikalarını daha esnek, dijital ve yeşil ekonomiye uyumlu hale getirmeye çalışıyor.
Geleceğe Dair Umut ve Sorumluluk
İşsizlik oranlarını düşürmek ve kalıcı istihdamı artırmak, sadece ekonomik bir hedef değil; toplumsal huzur ve refahın da anahtarı. Türkiye’nin genç nüfus avantajını iyi değerlendirmesi, eğitim sisteminde reformları hızlandırması ve özel sektörü destekleyerek yeni istihdam alanları oluşturması kritik önemde.
Avrupa’da ise güney ülkelerinin, özellikle genç işsizliği ile mücadelede daha etkin politikalar geliştirmesi ve kuzey ülkelerinin iyi uygulamalarından ilham alması bekleniyor. AB’nin yeşil mutabakat ve dijital dönüşüm odaklı büyüme stratejileri de yeni iş alanları yaratma potansiyeli taşıyor.
Sonuç olarak; Türkiye ve Avrupa’daki işsizlik sorunu, her ne kadar farklı nedenlerle ortaya çıksa da ortak bir mesele: İnsan onuruna yakışır, güvenceli ve sürdürülebilir istihdam. Bugünden atılacak adımlar, gelecek kuşakların hayatını da şekillendirecek.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com
Anasayfa
Yazarlar
ZAFER ÖZCİVAN
Yazı Detayı
Bu yazı 66 kez okundu.
TÜRKİYE VE AVRUPA’DA İŞSİZLİĞİN SEYRİ
İşsizlik, modern ekonomilerin hem toplumsal hem de ekonomik açıdan en önemli ve en hassas göstergelerinden biri olmayı sürdürüyor. Türkiye ve Avrupa ülkeleri, farklı sosyo-ekonomik dinamiklere sahip olsalar da işsizlik sorunu her iki tarafta da dikkatle izlenen, tartışılan ve çözüm aranan bir mesele olarak karşımızda duruyor. Son veriler, Avrupa Birliği ülkeleri genelinde işsizlik oranlarının görece istikrarlı bir düşüş eğiliminde olduğunu gösterirken; Türkiye’deki oranlar, inişli çıkışlı bir grafik çizerek ekonomik dalgalanmalara ve yapısal zorluklara işaret ediyor.
Peki, bu tablo ne anlama geliyor? Rakamların ardındaki gerçek nedenler neler? Ve en önemlisi, bu durumun toplumsal etkileri ve geleceğe dair öngörüler nasıl şekilleniyor? Gelin, bu soruların yanıtlarını birlikte arayalım.
Türkiye’de İşsizlik: Gençlerde Daha Yüksek, Yapısal Sorunlar Derin
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2025 yılı yaz aylarına dair son verilerine göre, ülke genelindeki işsizlik oranı yaklaşık %8,8 seviyesinde seyrediyor. Ancak bu genel oran, özellikle genç nüfus arasında çok daha yüksek değerlere ulaşıyor. 15-24 yaş grubunda işsizlik oranı %18,4’lere kadar çıkmış durumda. Bu rakam, gençlerin istihdamda karşılaştığı zorlukları ve eğitim-iş gücü piyasası uyumsuzluğunu net biçimde ortaya koyuyor.
Türkiye’de işsizliğin yapısal bazı nedenleri bulunuyor. Öncelikle, her yıl işgücüne katılan genç nüfus oldukça yüksek. Eğitim alanında son yıllarda sağlanan ilerlemelere rağmen, mezunların edindikleri bilgi ve becerilerin iş dünyasının talep ettiği niteliklerle tam olarak örtüşmemesi, iş bulma süreçlerini zorlaştırıyor. Bunun yanında, son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar, enflasyon baskısı ve dış ticaretteki belirsizlikler de yeni istihdam yaratılmasını olumsuz etkiliyor.
Diğer yandan, kayıt dışı istihdam oranının halen %25’in üzerinde olması, ekonomide verimliliği ve çalışanların sosyal güvencelerini de tehdit ediyor. Özellikle kadın istihdam oranının erkeklere kıyasla düşük seviyelerde kalması, Türkiye’de işsizliğin toplumsal cinsiyet boyutunu da gözler önüne seriyor.
Avrupa’da İşsizlik: Kuzey ve Güney Ayrımı Sürüyor
Avrupa cephesine baktığımızda ise tablo biraz daha dengeli görünüyor. Eurostat verilerine göre, Avrupa Birliği genelindeki işsizlik oranı 2025’in ortalarında %6,0 civarında. Ancak Avrupa’nın kuzeyi ile güneyi arasındaki fark halen dikkat çekici.
Almanya, Hollanda, Çekya gibi kuzey ve orta Avrupa ülkelerinde işsizlik oranları %3-4 seviyelerine kadar inmiş durumda. Bu ülkelerde güçlü sanayi temeli, yüksek katma değerli üretim ve etkin mesleki eğitim politikaları, işsizliği düşük tutmada önemli rol oynuyor. Genç işsizliği oranları da görece düşük; örneğin Almanya’da bu oran %6-7 civarında.
Buna karşılık, İspanya, Yunanistan ve İtalya gibi güney Avrupa ülkelerinde işsizlik oranları halen çift hanede seyrediyor. İspanya’da genel işsizlik oranı %11,2; genç işsizliği ise %25’in üzerinde. Yunanistan’da da benzer şekilde, genç işsizliği oranı %28’e kadar yükseliyor. Bu durum, ekonomik krizlerin mirası ve yapısal reformların gecikmesiyle açıklanıyor. Özellikle gençlerin uzun süre işsiz kalması, “kayıp kuşak” riskini artırıyor.
Ortak Korku: Kalıcı İşsizlik ve Yeni Ekonomik Dinamikler
Hem Türkiye’de hem de Avrupa’da işsizlik oranları sadece rakamlardan ibaret değil; toplumsal ve psikolojik etkileri de derin. Uzun süreli işsiz kalan bireylerde umutsuzluk ve toplumsal dışlanma riski yükseliyor. Ayrıca, işsizliğin hanelere yansıması; gelir dağılımındaki adaletsizlikleri, yoksulluğu ve sosyal yardımlara bağımlılığı artırıyor.
Son yıllarda hız kazanan dijital dönüşüm ve yapay zekâ uygulamaları, bazı sektörlerde yeni istihdam fırsatları yaratırken, bazı mesleklerin de ortadan kalkmasına yol açıyor. Bu dönüşüm, “mesleki uyum” sorununu daha da görünür hale getiriyor. Türkiye’de ve Avrupa’da yetkililer, istihdam politikalarını daha esnek, dijital ve yeşil ekonomiye uyumlu hale getirmeye çalışıyor.
Geleceğe Dair Umut ve Sorumluluk
İşsizlik oranlarını düşürmek ve kalıcı istihdamı artırmak, sadece ekonomik bir hedef değil; toplumsal huzur ve refahın da anahtarı. Türkiye’nin genç nüfus avantajını iyi değerlendirmesi, eğitim sisteminde reformları hızlandırması ve özel sektörü destekleyerek yeni istihdam alanları oluşturması kritik önemde.
Avrupa’da ise güney ülkelerinin, özellikle genç işsizliği ile mücadelede daha etkin politikalar geliştirmesi ve kuzey ülkelerinin iyi uygulamalarından ilham alması bekleniyor. AB’nin yeşil mutabakat ve dijital dönüşüm odaklı büyüme stratejileri de yeni iş alanları yaratma potansiyeli taşıyor.
Sonuç olarak; Türkiye ve Avrupa’daki işsizlik sorunu, her ne kadar farklı nedenlerle ortaya çıksa da ortak bir mesele: İnsan onuruna yakışır, güvenceli ve sürdürülebilir istihdam. Bugünden atılacak adımlar, gelecek kuşakların hayatını da şekillendirecek.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com
Ekleme
Tarihi: 13 Ağustos 2025 -Çarşamba
TÜRKİYE VE AVRUPA’DA İŞSİZLİĞİN SEYRİ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.