YILLARDIR SÜREN O HÜZZAM PEŞREV

KÜLTÜR/SANAT/EDEBİYAT (HABER MERKEZİ ) - | 06.12.2025 - 10:31, Güncelleme: 06.12.2025 - 10:39 185 kez okundu.
 

YILLARDIR SÜREN O HÜZZAM PEŞREV

Türk Sanat Müziği’nin “Sanat Güneşi” lakaplı usta sanatçısı Zeki Müren bir 6 Aralık günü Bursa’da sabah ezanlarının okunduğu bir zaman diliminde dünyaya gözlerini açtı. Bursa’da dünyaya gelen Müren, Türk Sanat Müziği’nde unutulmaz eserlere ve kulaktan asla silinmeyecek büyük yorumlara imza attı
Haber: Çağatay Yiğit Akkaya - Türk Sanat Müziği’nin Paşası’nın doğum günü olan 6 Aralık, 2012’den beri Türk Sanat Müziği Günü olarak kutlanıyor.  Şarkıcı Onur Akay’ın önerisinin kâbulu ile 6 Aralık Türk Sanat Müziği olarak tescillendi.  Kökeni çok eskilere dayanan ve Bizans/ Doğu Roma Melodileri’ni içine alan Türk Sanat Müziği, makamsal geçkileri, içerisinde bulunan saz gruplarının daldan dala dolaşmaları ile insanın yüreğini titreten, aşkı sevinci ve hüznü aynı anda harmanlayan ve bununla birlikte insana farklı duyguları yaşatan bir müzik dalı olarak karşımıza çıkıyor. Tarihsel sürece bakıldığında Türk Sanat Müziği’nde öncelikle saz gruplarının yaptığı besteler karşımıza çıkıyor. Kemençe, tanbur, kanun ve ud gibi saz aletleri ile geçekleştirilen bu besteler bilhassa saray eşrafı tarafından sevilen, dinlenen bir müzik türü olarak karşımıza çıkıyor.  Türk Sanat Müziği ile ilgili tartışılan önemli konuların başında dili nedeniyle halktan kopuk olma iddiası geliyordu. Ancak zaman içerisinde yapılan araştırmalar ve halkın tepkisinin bilhassa kervansaraylarda bu müziğin dinlendiği ve çok da beğenildiği yönündeydi.  Osmanlı Padişahları da Türk Sanat Müziği’ne o denli bağlanmışlardı ki, ayrı ayrı eserleri müzik dünyasına aktarmışlardı. Müzik o denli seviliyordu ki, Padişah 3. Selim Suzi Dilara Makamı adında bir makamı, Türk Müziği’ne kazandırmıştır.  Zaman içerisinde değişen Türk Sanat Müziği, ağır ve ağdalı dilden daha sade Türkçe’ye zaman içerisinde evrilmiştir. Öyle ki bu büyük sanat dalı zaman içerisinde Saadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Yesari Asım Ersoy, Münir Nurettin Selçuk gibi önemli bestekarlar ölmeyen eserlerini müzik dünyasına kattılar. Onları Yusuf Nalkesen, Melahat Pars, Avni Anıl, Alaaddin Yavaşça, Sadi Hoşses takip etti. Bu büyük bestekarların ardından da Zekai Tunca eserlerini Türk Sanat Müziği’ne armağan etti.  Bestekalarların eserleri nasıl ki dönem dönem ayrılıyorsa yorumcuların müzik yorumları da zaman zaman değişiyordu. Safiye Ayla, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Sabite Tur Gülerman’ın bir fırtına gibi estiği dönemleri, Sevim Tanürek, Nesrin Sipahi, Behiye Aksoy ve Zeki Müren takip etti. Bu dev kadronun ardından da Muazzez Abacı, Emel Sayın, Gönül Yazar, Gönül Akkor, Neşe Karaböcek, Bülent Esoy, Ahmet Özhan gibi isimler bayrağı devraldı. Ve tabi ki zaman içerisinde Muazzez Ersoy, Umut Akyürek, Tuğçe Pala, Bekir Ünlüater gibi isimler de bayrağı taşmaya devam etti.  Zaman içerisinde Türk Sanat Müziği, aşkı sevinci ve mutluluğu içinde yaşadı ve eserleriyle her duygunun iletişimini sağladı. Günümüzde, beste ve güftesi hoş sözler içermeyen eserlerin çokluğunda bu eserler ve sanatçılar bir pırlanta gibi parlaya devam ediyor.  Yüzyıllardır süren bu büyük geleneğin ilerleyen yıllarda da yeni nesillerle buluşması sanatseverlerin en büyük isteği. 6 Aralık Türk Sanat Müziği günü kutlu olsun.
Türk Sanat Müziği’nin “Sanat Güneşi” lakaplı usta sanatçısı Zeki Müren bir 6 Aralık günü Bursa’da sabah ezanlarının okunduğu bir zaman diliminde dünyaya gözlerini açtı. Bursa’da dünyaya gelen Müren, Türk Sanat Müziği’nde unutulmaz eserlere ve kulaktan asla silinmeyecek büyük yorumlara imza attı

Haber: Çağatay Yiğit Akkaya - Türk Sanat Müziği’nin Paşası’nın doğum günü olan 6 Aralık, 2012’den beri Türk Sanat Müziği Günü olarak kutlanıyor.  Şarkıcı Onur Akay’ın önerisinin kâbulu ile 6 Aralık Türk Sanat Müziği olarak tescillendi. 

Kökeni çok eskilere dayanan ve Bizans/ Doğu Roma Melodileri’ni içine alan Türk Sanat Müziği, makamsal geçkileri, içerisinde bulunan saz gruplarının daldan dala dolaşmaları ile insanın yüreğini titreten, aşkı sevinci ve hüznü aynı anda harmanlayan ve bununla birlikte insana farklı duyguları yaşatan bir müzik dalı olarak karşımıza çıkıyor.

Tarihsel sürece bakıldığında Türk Sanat Müziği’nde öncelikle saz gruplarının yaptığı besteler karşımıza çıkıyor. Kemençe, tanbur, kanun ve ud gibi saz aletleri ile geçekleştirilen bu besteler bilhassa saray eşrafı tarafından sevilen, dinlenen bir müzik türü olarak karşımıza çıkıyor. 

Türk Sanat Müziği ile ilgili tartışılan önemli konuların başında dili nedeniyle halktan kopuk olma iddiası geliyordu. Ancak zaman içerisinde yapılan araştırmalar ve halkın tepkisinin bilhassa kervansaraylarda bu müziğin dinlendiği ve çok da beğenildiği yönündeydi. 

Osmanlı Padişahları da Türk Sanat Müziği’ne o denli bağlanmışlardı ki, ayrı ayrı eserleri müzik dünyasına aktarmışlardı. Müzik o denli seviliyordu ki, Padişah 3. Selim Suzi Dilara Makamı adında bir makamı, Türk Müziği’ne kazandırmıştır. 

Zaman içerisinde değişen Türk Sanat Müziği, ağır ve ağdalı dilden daha sade Türkçe’ye zaman içerisinde evrilmiştir. Öyle ki bu büyük sanat dalı zaman içerisinde Saadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Yesari Asım Ersoy, Münir Nurettin Selçuk gibi önemli bestekarlar ölmeyen eserlerini müzik dünyasına kattılar. Onları Yusuf Nalkesen, Melahat Pars, Avni Anıl, Alaaddin Yavaşça, Sadi Hoşses takip etti. Bu büyük bestekarların ardından da Zekai Tunca eserlerini Türk Sanat Müziği’ne armağan etti. 

Bestekalarların eserleri nasıl ki dönem dönem ayrılıyorsa yorumcuların müzik yorumları da zaman zaman değişiyordu. Safiye Ayla, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Sabite Tur Gülerman’ın bir fırtına gibi estiği dönemleri, Sevim Tanürek, Nesrin Sipahi, Behiye Aksoy ve Zeki Müren takip etti. Bu dev kadronun ardından da Muazzez Abacı, Emel Sayın, Gönül Yazar, Gönül Akkor, Neşe Karaböcek, Bülent Esoy, Ahmet Özhan gibi isimler bayrağı devraldı. Ve tabi ki zaman içerisinde Muazzez Ersoy, Umut Akyürek, Tuğçe Pala, Bekir Ünlüater gibi isimler de bayrağı taşmaya devam etti. 

Zaman içerisinde Türk Sanat Müziği, aşkı sevinci ve mutluluğu içinde yaşadı ve eserleriyle her duygunun iletişimini sağladı. Günümüzde, beste ve güftesi hoş sözler içermeyen eserlerin çokluğunda bu eserler ve sanatçılar bir pırlanta gibi parlaya devam ediyor. 

Yüzyıllardır süren bu büyük geleneğin ilerleyen yıllarda da yeni nesillerle buluşması sanatseverlerin en büyük isteği. 6 Aralık Türk Sanat Müziği günü kutlu olsun.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.