casino siteleri slot siteleri
bahis siteleri canlı bahis siteleri
Hakan KANBER / KöşeliYorum
Köşe Yazarı
Hakan KANBER / KöşeliYorum
 

Adalet Hanım

En basit ifadesiyle hukuk; bütün dünyadaki bireylerin yaşadıkları topluluklarda, kendi aralarındaki yaşam kurallarını belirleyen yasalar zinciridir.   ***   Daha basit şekliyle; birden çok insanın bir arada yaşadığı toplumlarda hukuk gereklidir ve devreye girer. Yani hukuk; dağ başında tek başına yaşayan bir insan için lüzumlu bir şey değildir. Eğer aynı dağ başında yanında birisi daha varsa, o zaman hukuka ihtiyaç doğar. Aile içi hukuk, toplumsal hukuk, milletler arası hukuk ve diğer hepsi, birden çok insanın yaşadığı yerlerden başlar. Hukuk, her şeyden önce “evrensel” bir kavramdır. İnsanların temel ihtiyaçlarından ve en önemlilerinden birisidir. Nasıl ki insan; barınma, beslenme, giyinme, eğitim ve sağlık gibi ihtiyaçlara gereksinim duyuyorsa, hukuka da gereksinim duyar.   ***   Hukuksuzluğun hüküm sürdüğü yerlerde insanlar çırılçıplaktırlar, savunmasızdırlar! En küçük birim olan aileden başlarsak; toplum ve milletlerde hukuk olmaz ise ilerleme de olmaz. Herkes “kendi hukukunu”  işletmeye kalkar! Ve sonuç; facia olur! Onun için insanlar; binlerce sayfalı, koca koca kalın hukuk kitapları yazmışlardır. İçlerini de;  bütün sosyal yaşamı ve bundan doğan ticari, medeni, siyasi, ahlaki ve daha birçok mevzuları barındıran hukuk kurallarıyla doldurmuşlardır. Mahkemeler, yargıçlar, hâkimler, savcılar ve avukatlardan hukuk adamları oluşturulmuştur. Milletlerin anayasaları ve anayasa mahkemeleri vardır. Her mahkemenin hiyerarşik olarak bir üst mercii vardır. İç hukuk yollarının bitmesi durumunda da “uluslararası hukuk” devreye girer. Bu, silsile yolu ile devam eder.   ***   Bireyin yaşama hakkı kadar kutsaldır, hukuk… Bırakın modern toplumları, günümüzde hala kabileler halinde yaşayan topluluklarda dahi belli bir “kurallar dizini” vardır. O kabilenin koyduğu kurallara aykırı hareket eden birey için hemen hukuk devreye girer. Kabile şefi ve heyeti adamı sorgular, yargılar ve hükmünü verir. Toplumlar, önceleri dinsel doktrinlerin getirdiği hukuk kurallarını uyguluyorlardı. Sonra toplumlar; değişen çağlar boyunca, değişen ihtiyaçlara göre farklı hukuk yöntemleri geliştirdiler, harmanladılar,  yaygınlaştırdılar.   ***   Hukuk, herkese lazımdır. Herkes için de aynı hassasiyette işletilmelidir. Onun için bütün dünya toplumlarında “evrensel bir sembolü” vardır; Gözleri kapalı, bir elinde terazi, diğer elinde kılıç tutan bir kadın… Bizdeki ismiyle “Adalet Hanım…”   ***   Adalet Hanımın gözlerinin kapalı olması; kanun karşısında herkese eşit muamele edilmesini simgeler. Yani, “Tanıdık, tanımadık herkese eşit mesafedeyim” der. Elinde tuttuğu terazi; hak ve haksızlığın hassas bir şekilde tartıldığının ifadesidir. Diğer elindeki kılıç; cezayı temsil eder. “Ben kimseye taraf olmadan, herkesi eşit bir şekilde yargılar ve cezasını veririm” eyleminin ifadesidir. Öbür türlüsü sadece bir kadın adından öteye geçemez…   ***   Adalet Hanım, önüne konulan davayı tarafsız ve bağımsız olarak değerlendirir/değerlendirmelidir.    Adalet Hanımın üstünde başka bir Adalet Hanım ya da Adil Bey yoktur/olmamalıdır. Adalet Hanımın göz bağı, terazisi ve kılıcı tarafsızdır, kutsaldır/hep öyle kalmalıdır. Adalet Hanımı, Adalet Hanım yapan işte bu üçlüdür; Gözbağı, terazi, kılıç…   ***   Para, siyasi güç, kaba kuvvet ve benzer erkler ile gözbağına, terazisine, kılıcına; kendini hukukun üstünde gören Adil Beyler tarafından müdahale edilen bir Adalet Hanım, tecavüze uğramış bir kadından farksızdır…  
Ekleme Tarihi: 31 Ekim 2022 - Pazartesi

Adalet Hanım

En basit ifadesiyle hukuk; bütün dünyadaki bireylerin yaşadıkları topluluklarda, kendi aralarındaki yaşam kurallarını belirleyen yasalar zinciridir.

 

***

 

Daha basit şekliyle; birden çok insanın bir arada yaşadığı toplumlarda hukuk gereklidir ve devreye girer. Yani hukuk; dağ başında tek başına yaşayan bir insan için lüzumlu bir şey değildir. Eğer aynı dağ başında yanında birisi daha varsa, o zaman hukuka ihtiyaç doğar.

Aile içi hukuk, toplumsal hukuk, milletler arası hukuk ve diğer hepsi, birden çok insanın yaşadığı yerlerden başlar.

Hukuk, her şeyden önce “evrensel” bir kavramdır.

İnsanların temel ihtiyaçlarından ve en önemlilerinden birisidir.

Nasıl ki insan; barınma, beslenme, giyinme, eğitim ve sağlık gibi ihtiyaçlara gereksinim duyuyorsa, hukuka da gereksinim duyar.

 

***

 

Hukuksuzluğun hüküm sürdüğü yerlerde insanlar çırılçıplaktırlar, savunmasızdırlar!

En küçük birim olan aileden başlarsak; toplum ve milletlerde hukuk olmaz ise ilerleme de olmaz.

Herkes “kendi hukukunu”  işletmeye kalkar! Ve sonuç; facia olur!

Onun için insanlar; binlerce sayfalı, koca koca kalın hukuk kitapları yazmışlardır. İçlerini de;  bütün sosyal yaşamı ve bundan doğan ticari, medeni, siyasi, ahlaki ve daha birçok mevzuları barındıran hukuk kurallarıyla doldurmuşlardır.

Mahkemeler, yargıçlar, hâkimler, savcılar ve avukatlardan hukuk adamları oluşturulmuştur.

Milletlerin anayasaları ve anayasa mahkemeleri vardır.

Her mahkemenin hiyerarşik olarak bir üst mercii vardır. İç hukuk yollarının bitmesi durumunda da “uluslararası hukuk” devreye girer. Bu, silsile yolu ile devam eder.

 

***

 

Bireyin yaşama hakkı kadar kutsaldır, hukuk…

Bırakın modern toplumları, günümüzde hala kabileler halinde yaşayan topluluklarda dahi belli bir “kurallar dizini” vardır. O kabilenin koyduğu kurallara aykırı hareket eden birey için hemen hukuk devreye girer. Kabile şefi ve heyeti adamı sorgular, yargılar ve hükmünü verir.

Toplumlar, önceleri dinsel doktrinlerin getirdiği hukuk kurallarını uyguluyorlardı. Sonra toplumlar; değişen çağlar boyunca, değişen ihtiyaçlara göre farklı hukuk yöntemleri geliştirdiler, harmanladılar,  yaygınlaştırdılar.

 

***

 

Hukuk, herkese lazımdır. Herkes için de aynı hassasiyette işletilmelidir. Onun için bütün dünya toplumlarında “evrensel bir sembolü” vardır;

Gözleri kapalı, bir elinde terazi, diğer elinde kılıç tutan bir kadın…

Bizdeki ismiyle “Adalet Hanım…”

 

***

 

Adalet Hanımın gözlerinin kapalı olması; kanun karşısında herkese eşit muamele edilmesini simgeler. Yani, “Tanıdık, tanımadık herkese eşit mesafedeyim” der.

Elinde tuttuğu terazi; hak ve haksızlığın hassas bir şekilde tartıldığının ifadesidir.

Diğer elindeki kılıç; cezayı temsil eder. “Ben kimseye taraf olmadan, herkesi eşit bir şekilde yargılar ve cezasını veririm” eyleminin ifadesidir.

Öbür türlüsü sadece bir kadın adından öteye geçemez…

 

***

 

Adalet Hanım, önüne konulan davayı tarafsız ve bağımsız olarak değerlendirir/değerlendirmelidir. 

 

Adalet Hanımın üstünde başka bir Adalet Hanım ya da Adil Bey yoktur/olmamalıdır.

Adalet Hanımın göz bağı, terazisi ve kılıcı tarafsızdır, kutsaldır/hep öyle kalmalıdır.

Adalet Hanımı, Adalet Hanım yapan işte bu üçlüdür; Gözbağı, terazi, kılıç…

 

***

 

Para, siyasi güç, kaba kuvvet ve benzer erkler ile gözbağına, terazisine, kılıcına; kendini hukukun üstünde gören Adil Beyler tarafından müdahale edilen bir Adalet Hanım, tecavüze uğramış bir kadından farksızdır…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.