Marmaris ve Datça açıklarında meydana gelen 5,8 ve 5,0 büyüklüğündeki depremlerin ardından, Ege Denizi'nin sismik hareketliliği yeniden gündemde. Uzmanlar, bu bölgenin hem geçmişte hem de günümüzde büyük depremlerle şekillendiğini ve benzer risklerin gelecekte de devam ettiğini söylüyor.

13 Haziran 2025 Cuma namazı saatleri: İstanbul, Ankara, İzmir ve il il cuma vakitleri
13 Haziran 2025 Cuma namazı saatleri: İstanbul, Ankara, İzmir ve il il cuma vakitleri
İçeriği Görüntüle

Çok aktif bir deprem bölgesi" Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Deprem Teknolojileri Enstitüsü'nden Doç. Dr. Yasemin Korkusuz Öztürk, Ege Denizi ve kıyılarının jeolojik olarak çok aktif olduğunu belirtiyor. Öztürk, bölgede 5-6 büyüklüğünde depremlerin birkaç yıl arayla düzenli olarak meydana geldiğini ifade ediyor.

Öztürk'e göre bu sarsıntıların çoğu, Afrika levhasının milyonlarca yıldır Avrasya levhasının altına dalmasıyla oluşuyor. Bu süreç, yılda yaklaşık 33 milimetrelik bir kaymaya yol açıyor.

Helen Yayı: Sismik tehlikenin kalbi İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik ve Sismoloji Profesörü Tuncay Taymaz ise Ege'deki sarsıntıların çoğunun, Yunanistan'dan Rodos'un doğusuna uzanan Helen Yayı üzerinde yoğunlaştığını söylüyor.

Bu bölgede 7,5 büyüklüğünde depremler beklediklerini kaydeden Taymaz, "Son iki bin yıllık kayıtlara baktığımızda, büyük depremlerin ve bunların tetiklediği tsunamilerin izlerini görüyoruz" diyor.

1956 yılında Amorgos Adası'nda meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki depremin, bölgede son 200 yılın en büyük tsunamisini oluşturduğunu hatırlatan Taymaz, kıyılarda 5 ila 10 metre yüksekliğinde dalgaların oluştuğunu belirtiyor. Türkiye kıyılarında tsunami riski düşük ama ihmal edilmemeli Türkiye kıyılarında ise 2017 Gökova-Kos ve 2020 Sisam (Samos) depremleri sonrası meydana gelen tsunami dalgalarının 2 metreyi geçmediğini ifade eden Taymaz, "Ege'deki adalar, doğal dalgakıran gibi çalışıyor ve su derinliği az olduğu için tsunami etkisi sınırlı kalıyor" diyor. Tarihsel depremler ve yıkım Tarihsel verilere göre bölgedeki en yıkıcı depremlerden biri 1856 yılında Girit'te meydana geldi. Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi'ne (NOAA) göre depremde Girit'in Kandiye kenti neredeyse yok oldu ve 600'den fazla kişi yaşamını yitirdi. Aynı felaketle Kerpe ve Tasos adalarında 8 bin ev yıkıldı.

Topografya şekilleniyor, faylar yaşamı etkiliyor Taymaz, Ege'deki fay hareketlerinin sadece depremlere değil, aynı zamanda bölgedeki dağların yükselmesine ve deniz çukurlarının oluşmasına da neden olduğunu belirtiyor. Fethiye Körfezi ile Toros Dağları arasında oluşan 7 km'lik topoğrafik farkın, Himalayalar'ı bile geride bıraktığını söylüyor.

Bu fay hatları aynı zamanda kaplıcalar, sıcak su kaynakları ve maden suları gibi doğal kaynakların oluşumunda da etkili.

"Bu bilinçle yaşamayı öğrenmeliyiz" Uzmanlar, depremlerin kaçınılmaz olduğunu vurgularken, risklere karşı bilinçli bir toplum yapısının oluşturulması gerektiğine dikkat çekiyor. Doç. Dr. Yasemin Korkusuz Öztürk, "İnsanlar depremlerde camdan atlıyor, panik atak geçiriyor çünkü ne yapacağını bilmiyor. Bu nedenle anaokulundan itibaren deprem bilinçlendirme eğitimleri ve tatbikatlar şart" diyor.