ZEHİR

Kibir ve samimiyetsizlik… Siyasetçinin ve bürokratın sonunu getiren, iki zehir! Hem de hiç farkına varmadan zehirleyen en büyük tehlikeler.

Kibir ve samimiyetsizlik ile zehirlenen, hizmet etmek yerine hükmetmeye, dinlemek yerine emretmeye başlar ondan sonra da milletin en büyük felaketi haline gelir.

Bu millet kibirli, üstten bakan, üstten konuşan siyasetçilerden, bürokratlardan çok çekti zamanında.

Buna tepkisi de her zaman çok sert oldu zaten.

Nitekim kibir ve samimiyetsizlik hiçbir zaman sandıkta kazanamadı ülkemizde.

Hep sandığa gömüldü…

Tevazu ve samimiyet ise her zaman kazandı…

Günümüz siyasetine baktığımızda ise vaatlerin öncesinde, seçmenle kurulan gerçek bağ her zamankinden daha önemli hale geldi.

Ülkemizde ve dünyada yapılan araştırmalar, seçmenlerin oy verme davranışlarını belirleyen en önemli üç unsurun siyasetçinin kişisel duruşu, samimiyeti/ alçakgönüllülüğü ve şeffaflığı olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Daha ilginç olan ise bu listeden açık ara samimiyet diyenlerin oranın %60’ları geçmesi.

Yani seçmenin gerçek güveni, sadece sözlere değil, bu sözlerin arkasındaki içtenliğe ve tevazuya dayanıyor.

Bu bağlamda, bir siyasetçi için en büyük tehlikenin, yalnızca hatalı politikalar değil; aynı zamanda kibir ve samimiyetsizlik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Sosyal medya ve 7/24 haber akışı sayesinde seçmen, siyasetçinin her adımını yakından izleyebiliyor, kontrol edebiliyor, değerlendirebiliyor.

Bu nedenle kibirli ve samimiyetsiz yaklaşımlar ve söylemler, kısa vadede dikkat çekse de seçmende uzun vadede güven kaybına yol açıyor.

Sandık zamanı geldiğinde de millet gerekeni söylüyor.

Unutmayalım ki tarih, her zaman kibirle anılanları unutmuş, samimiyetle iz bırakanları hatırlamıştır ve

Siyasetin yozlaştırmadığı,

Gücün şımartmadığı,

Makamın değiştiremediği insanlar, bu toprakların en büyük ihtiyacıdır ve ilacıdır.