Fakat ne yazık ki, bugün bu alan; yüksek sesin, hakaretin, dışlamanın ve kutuplaşmanın birbirine karıştığı bir arenaya dönüşmüş durumda. Oysa siyaset, en başta bir üslup meselesidir. Çünkü toplumu yönetenlerin dili, davranışı ve birbirlerine karşı sergiledikleri tutum, sadece kendi temsil ettikleri partiyi değil, bir bütün olarak halkın ruh halini ve ahlaki yönünü de etkiler.
Siyasi edep; kişinin sadece ne söylediğiyle değil, nasıl söylediğiyle de ilgilenir. Bir düşünceyi savunmak, bir politikayı eleştirmek, bir fikre karşı çıkmak… Bunlar demokrasinin doğasında vardır ve sağlıklı bir toplumun işaretidir. Fakat bu hak, başkasını küçük düşürerek, iftira atarak, itibarsızlaştırarak kullanılmaya başlandığında; artık sadece siyaset değil, toplum da kirlenir. Edep tam da bu noktada devreye girer: İnsan olmanın, düşünmenin ve konuşmanın ahlakla bağ kurmuş hâlidir.
Bugün televizyon ekranlarında, sosyal medya mecralarında, miting kürsülerinde gördüğümüz dil; halkın bir bölümünü diğerine karşı kışkırtan, hakaretle prim yapmayı marifet sanan bir dile dönüşmüş durumda. Nezaketin zayıflık, hoşgörünün ödün vermek, sessizliğin kabullenmek sanıldığı bir çağdayız. Oysa ki en gür ses, en çok bağıran değil; en doğru zamanda, en doğru sözü, en insani üslupla söyleyendir.
Siyasi edep, muhalefet etmekle düşmanlık etmeyi karıştırmamak, iktidarda olmakla kibirlenmemek, bir fikre katılmamakla o fikrin sahibine düşmanlık etmemek arasındaki o ince çizgiyi koruyabilmektir. Çünkü siyaset bir hizmettir, hesaplaşma değil. Bir görevdir, öç alma aracı değil. Siyasi rekabetin seviyesizliğe dönüştüğü yerde artık halk temsil edilmez; sadece alkış bekleyen aktörler birbirine bağırır.
Bu yüzden siyasetçiden önce insan olabilmeyi, kazanmayı değil hak etmeyi, konuşmayı değil dinlemeyi, hükmetmeyi değil ikna etmeyi kıymetli kılan bir ahlaki zemine ihtiyacımız var. Her şeyin hızla tüketildiği bu çağda, belki de en çok unuttuğumuz şey, üslubun aslında bir insanlık hali olduğudur. Çünkü edep, yalnızca bireysel bir erdem değil; toplumsal bir teminattır. Ve siyasette edep olmazsa, devletin dili de, milletin kalbi de sertleşir.
Bir toplumun olgunluğu, yönetenlerin cümlelerinde gizlidir. Bu yüzden sözümüz de siyasetimiz de önce insana yakışmalı. Söz, sözden üstünse; edep, hepsinden üstündür.