Sadakat

Tarih büyük liderleri, savaşı kazanan komutanları yazar ve çoğu zaman, hatta ve hatta her zaman bu liderlerin,komutanların arkasındaki isimler gölgede kalır.

Oysa bir devlet adamının vizyonunu hayata geçirmesinde, aldığı kararları uygulamasında ve zorlukların üstesinden gelmesinde en az kendisi kadar etkili olan bir şey vardır;

Bu vizyonu hayata geçirecek sağlam bir kadrosu ve sadık bir yardımcısı...

Sadık, liyakatlı,yetenekli, doğru zamanda doğruyu söyleyen, yorulduğunda yükü omuzlayan,lideri öfkelendiğinde onu sakinleştiren,dengeyi sağlayan ama gerektiğinde tavsiye bile verebilen bir ekip ile,

Liderinin bir bakışıyla ne diyeceğini bilen, ne düşündüğünü anlayan, taktığı kravatın rengi ile bile onun ruh halini sezen bir yardımcı...

Tarihin akışını liderlerle birlikte şekillendiren görünmez kahramanlardır onlar aslında...

Bir imparatorluğun yükselmesi de, bir cumhuriyetin kök salması da bu dayanışmanın eseri olmuştur.

Ne acıdır ki Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden bahsederiz ama ona Ayasofya’nın anahtarını veren kişinin adını bilen azdır. Yavuz Sultan Selim’in doğuya yürüyüşü anlatılır ama ona atını hazırlayan, geceleri çadırda uykusuz kalan sadık adam unutulur.

Diğer taraftan Cumhuriyet kurulurken Gazi Mustafa Kemal’in yanındaki isimleri düşünelim. Hasan Rıza Soyak, Salih Bozok...

Görünmez kahramanlar...

Onlar ki devletin nabzını tutan, liderin ruhunu bilen, göz önünde olmayan ama göz ardı edilemeyenlerdir...

O yüzden dikkat edin;

Gerçek liderlerin arkasında her zaman çekirdek bir ekip ve sadık bir “gölge” vardır. Bu gölge öyle bir gölgedir ki, sadece liderin değil, devletin aklını taşır.

Ne manşet olur, ne mitingde konuşur; ama onlar devletin ruhunu bilirler.

Bu sadakatte siyaset üstü bir sadakattir. Günü kurtarmakla ilgilenmez.

Çünkü sadakat, her zaman adıyla anılmaz; bazen bir liderin duruşunda, güveninde, kararlılığında vücut bulur.

Gelecekte Türkiye’nin modern siyaset arşivi açıldığında liderinin yanında, çeyrek asırlık bir sadakatle duran, bürokrasiyle siyasetin, devletle partinin, güçle ahlakın arasında ip gibi gergin o çizgide hiç düşmeden yürüyen bir devlet adamından da bahsedilecektir.

Yani geleceğin tarihçileri, bugünün arşivlerini tararken Hasan Doğan ismine sıkça rastlayacaklardır.

Tıpkı Pargalı’nın Kanuni üzerindeki etkisi, Zaganos Paşa’nın Fatih’e olan desteği ya da Hasan Rıza Soyak’ın Atatürk’ün sırdaşı oluşu gibi...

Hasan Doğan da modern dönemin “sessiz güç”lerinden biri olarak tarih sahnesindeki yerini alacaktır kuşkusuz...

Bize düşen de bir hukukçu meslektaşımın bu başarısını ve devlet aklını da takdir etmek olmalı...