İSTANBUL’DA YAŞAMAK

İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) Haziran 2025'e ilişkin “İstanbul’da Yaşam Maliyeti” raporu, Türkiye'nin en büyük ve en pahalı şehrinde yaşamanın artık sıradan vatandaş için bir yaşam biçimi olmaktan çıkıp adeta bir mücadeleye dönüştüğünü net bir şekilde gösteriyor. Dört kişilik bir ailenin İstanbul’da ortalama yaşam maliyeti 93.465 TL’ye ulaşmış durumda.

Geçtiğimiz yılın aynı ayına göre %47,13’lük artış, sadece ekonomik bir veri değil; sosyal yaşamın, kent kültürünün ve aile yapısının da derinden etkilendiği bir dönüşümün habercisi.

GIDA, KİRA, ULAŞIM: HER ŞEY YÜKSELDİ, SADECE MAAŞLAR YERİNDE SAYIYOR

Verilere göre İstanbul'daki yaşam maliyeti son bir yılda neredeyse %50’ye yakın artış göstermiş. Ancak aynı oranda artan bir maaş, ücret ya da sosyal destek söz konusu değil. Hatta birçok çalışan, yıl başında yapılan zamların çoktan eridiğini ve cüzdanlarında sadece ay sonunu getirme telaşının kaldığını söylüyor.

En büyük yük, kira ve gıda harcamaları. İstanbul’da ortalama bir ailenin sadece konut kirası için ödediği miktar artık 20-30 bin lira bandına dayanmış durumda. Bir zamanlar orta gelir grubuna hitap eden semtler bile artık “lüks” kategorisine girmiş halde. Üstelik bu artış sadece merkezi ilçelerle sınırlı değil; İstanbul’un çeperleri, varoşları, kenar mahalleleri bile fahiş fiyatlara teslim olmuş durumda.

Gıda fiyatlarında da durum iç açıcı değil. Süt, peynir, et, yumurta gibi temel besinler artık dar gelirli ailelerin alışveriş listesinde "aralıklarla alınabilir" hale geldi. Dört kişilik bir ailenin sadece sağlıklı beslenme için yapması gereken harcama bile tek başına asgari ücretin üzerine çıkmış durumda.

BİR AYDA %1,90: "KÜÇÜK" GÖRÜNEN AMA "DEV" ETKİLER

Haziran ayında yaşama maliyetindeki %1,90’lık artış ilk bakışta görece düşük gibi görünse de bu oran yıllık bazda bakıldığında çok ciddi bir bileşik enflasyon anlamına geliyor. Üstelik bu artış, resmi TÜİK verilerinin çok üzerinde. Burada bir başka çarpıcı detay daha var: İPA, verileri sahadan, doğrudan halktan alıyor. Bu da "gerçek hayat enflasyonu “nu gösteren bir veri seti olması açısından son derece kıymetli.

ORTA SINIF ARTIK ORTADA YOK

İstanbul’da yaşamak, artık sadece alt gelir grubu için değil, orta sınıf için de ciddi bir tehdit haline geldi. Öğretmenler, memurlar, küçük esnaf ya da serbest meslek sahipleri için de hayat giderek yaşanmaz hale geliyor. Eskiden “biraz dikkat ederek” geçinebilen bu kesim artık “biraz kısmakla” bile ay sonunu getiremiyor.
Kredi kartı kullanımı patladı. Hanelerin borç yükü büyüyor. Birçok aile artık sadece gıda, kira ve faturaları ödeyip kenara hiçbir şey koyamıyor. Bu durum toplumda yaygın bir gelecek güvensizliği yaratıyor. İnsanlar artık yalnızca bugünü değil, yarını da ödeyemeyeceklerinden korkuyor.

ZİNCİRLEME ETKİLER: YALNIZCA EKONOMİK DEĞİL, SOSYAL ÇÖKÜŞ

Bu denli yüksek yaşam maliyetlerinin zincirleme etkileri sadece bireysel yaşamla sınırlı kalmıyor:
Evlenme oranları düşüyor, çünkü gençler gelecek kurmaya cesaret edemiyor.
Doğurganlık oranı azalıyor, çünkü çocuk sahibi olmak artık çok daha maliyetli.
Nitelikli göç artıyor, çünkü eğitimli bireyler yurtdışında daha insani yaşam koşulları arıyor.
İstanbul’dan Anadolu’ya geri göç gözleniyor ama bu da Anadolu’daki kira ve tüketim maliyetlerini tetikliyor.
Toplumsal gerginlik ve umutsuzluk yükseliyor. Çünkü insanlar çok çalışıyor ama karşılığını alamıyor. Bu, kamusal alanlarda öfkenin, kırılganlığın ve yabancılaşmanın artmasına neden oluyor.

ÇÖZÜM VAR MI?

Elbette çözümsüz değiliz ama mevcut ekonomik yapı içinde çözüm oldukça karmaşık. İstanbul için özel düzenlemelere ihtiyaç olduğu artık açık bir gerçek:
Kira denetimi ve sosyal konut üretimi bir an önce hızlandırılmalı.
Dar gelirli gruplar için ulaşım, gıda ve enerji destekleri artırılmalı.
Tüketici fiyatları üzerinde daha sıkı denetim mekanizmaları kurulmalı.
Kamu maaş ve yardım politikaları bölgesel gerçekliğe göre ayarlanmalı. İstanbul’daki bir öğretmenle Anadolu’nun küçük bir kasabasındaki öğretmenin alım gücü aynı değil, olamaz da.

SON SÖZ: YAŞAMAK LÜKS OLMAMALI

Bir şehirde yaşamanın maliyeti, o şehirde yaşayanların gelirine ve sosyal haklarına göre değerlendirilmelidir. İstanbul’da 93 bin TL’lik yaşam maliyetiyle karşı karşıya olan halk, 15-30 bin TL’lik gelirlerle bu yükün altında eziliyor. Artık barınmak, beslenmek, çocuk okutmak bile bir ayrıcalık haline gelmiş durumda.
İstanbul, geçmişte fırsatların şehriydi. Bugün ise “yaşamanın bile lüks” olduğu, ayakta kalabilmenin neredeyse bir başarı sayıldığı bir yer haline dönüştü. Eğer bu gidişata karşı yapısal çözümler üretilmezse, İstanbul sadece bir ekonomik kriz değil; aynı zamanda bir toplumsal buhran ile de karşı karşıya kalabilir.
Ve bu kriz, İstanbul'la sınırlı kalmaz. Çünkü İstanbul düşerse, Türkiye sarsılır.