AİLE ARABULUCULUĞUNUN ÖNEMİ
Bir aile hukukçusu olarak şunu açıkça söyleyebilirim ki, aile içi uyuşmazlıklar yalnızca hukuki bir sorun değil, aynı zamanda duygusal ve toplumsal bir meseledir. Mahkeme salonlarında açılan her dava, aslında bir evin kapısının kapanması, bir ocağın sönmesi anlamına gelebilir. Dava dosyalarının çoğunun her satırında insan hikayeleri , kırılmış umutlar ve yıpranmış ilişkiler gözler önüne serilir. Boşanma davaları yalnızca eşlerin ayrılığı değil, çocukların evlerinin bölünmesi,çoğu zaman dostların ikiye bölünmesi ve evlilik sebebiyle doğan akrabalık ilişkilerinin de sona ermesi olarak tezahür eder. Elbette ki yıllar süren yargı süreçleri de bu açılan yaraları ,ilişkilerde ki hasarları daha da derinleştirmektedir.
TÜİK tarafından 24 Şubat 2025 tarihinde ilan edilen Boşanma İstatistiklerine bakıldığında 2024 yılında Boşanan çiftlerin sayısının 187.343 olduğu ve yine son 1 yıl içinde 186. 536 çocuğa ilişkin velayet tesis edildiği görülmektedir.
İşte tam da bu noktada, aile arabuluculuğu, tarafların çatışmayı bir savaş olarak değil, ortak bir çözüm arayışı olarak görmesini sağlayan önemli bir alternatif çözüm süreci olarak karşımıza çıkmaktadır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 21 Ocak 1998 tarihinde, Bakan Vekillerinin 616’ncı toplantısında kabul ettiği R (98) 1 sayılı Tavsiye Kararında da belirtildiği üzere ;
-Aile uyuşmazlıkları tanım olarak, birbirine bağlı olacak ve süreklilik arzeden ilişkiler içinde bulunacak kişilerin taraf olduğu uyuşmazlıklardır;
- Aile uyuşmazlıkları, üzüntü verici ve sıkıntıları artırıcı şartlarda ortaya çıkar;
- Ayrılık ve boşanma, çocuklar başta olmak üzere ailenin bütün üyeleri üzerinde etkilidir.
Bu çerçevede Aile Arabuluculuğunun ne olduğuna da kısaca değinmek gerekirse ; Aile Arabuluculuğu ayrılık ya da boşanma aşamasında olan çiftlerin aralarındaki anlaşmazlıkları tarafsız bir arabulucu yardımıyla çözümleyerek mahkeme süreci öncesinde ortak bir uzlaşmaya varabilmelerini sağlamaya yönelik alternatif bir çözüm sürecidir. Taraflar bu süreçte ortak yararlarını gözetebilecek ve dolayısıyla bireysel beklentilerini de tatmin edici bir uzlaşma noktasına aile arabulucuları sayesinde varabileceklerdir.
Aile arabuluculuğu uygulamada zorlu bir süreçtir. Aile uyuşmazlıklarının çeşitliliği , konunun çok yönlü olması ve çocukların olması hali de düşünüldüğünde sürecin zorlu olması olağan karşılanmalıdır. Yine bu noktada aile uyuşmazlığının çözümünde görev alacak aile arabulucusunun da nitelikleri, aldığı özel eğitimler, süreçte arabulucu tarafından uygulanan arabuluculuk modelleri de önem kazanmaktadır. Bu sebeple aile arabuluculuğu alanında yapılacak kanuni düzenlemelerde aile arabuluculuğu özel uzmanlık alanı sayılmalı ve bu alanda özgün hukuki düzenlemeler getirilmelidir. Sayın Prof Dr. Seda Özmumcu tarafından kaleme alınan “Arabuluculuk Modelleri” başlıklı kitabında da Sayın Hocamızın ifade ettiği gibi arabuluculuk modellerinin hepsi hem içeriden hem dışarıdan bilinçli farkındalık yaratmaya, duygusal ve ilişkisel değişiklikler meydana getirmeye çalışmaktadır. Arabulucu taraflar arasında karşılıklı ortak kararlara ulaşılmadan önce ,iletişim kalıplarını etkili bir şekilde değiştirmek , hem taraflar arasında olan hem de kendisine karşı yönelen güçlü dirençlerin üstesinden gelmek zorundadır. Yine değerli hocamızın kitabında ifade ettiği gibi bu değişiklikleri elde etmenin en etkili tekniklerinden bazıları aile içinde önceden varolan kalıpları ve süreçlerin bilinçsiz kullanımını ve teşhisini gerektirmektedir.
Aile arabulucusu; uyuşmazlığın arabuluculuk yoluyla çözümü sürecinde önyargısız ve bağımsız olması sebebiyle taraflar açısından güvenli ve rahat bir ortamda olmalarını sağlar. Taraflar için süreç sonunda kazan-kaybet durumu söz konusu olmayacağı için aile arabulucusu sayesinde görüşmeler yapıcı bir süreç dahilinde devam eder. Yine Aile arabulucusu sayesinde taraflar uyuşmazlık konularında kendilerini ifade edebilme, birbirlerini anlama, duygu ve düşüncelerini rahatça paylaşma imkanına sahip olur. Uyuşmazlığın tarafları yine arabuluculuk süreci içinde çatışmaya sebebiyet veren duygusal konularla da baş etme yetisine sahip olur.
Genel çerçevede boşanma ve ayrılık aşamasına gelen çiftler ,içinde bulundukları duygusal durumları nedeniyle çoğu zaman objektif ve gerçekçi kararlar alıp ortak yararlarını gözetecek bir uzlaşma noktasına varabilmeyi yardımsız başaramamaktadır. Süreç sonunda haklarını mevcut yasal düzenleme çerçevesinde yargı önünde aramak mecburiyetinde bırakılmaktadır.
Genel çerçevede değerlendirdiğimiz aile arabuluculuğunun mukayeseli hukukta uzun yıllardır başarılı bir şekilde uygulandığı gibi bizim ülkemizin hukuk sistemine de dahil edilecek olması uyuşmazlıkların daha sağlıklı şekilde çözümü noktasında oldukça sevindiricidir. Özellikle çocukların olduğu durumlarda aile arabuluculuğu çocukların geleceğini korumak adına en insani ve sağduyulu yollardan biridir. Mahkeme kararlarında ki genel çerçevenin aksine çocukların geleceğine ve de ihtiyaçlarına yönelik taraflar arabuluculuk sürecinde detaylı şekilde bir ebeveynlik planı hazırlama imkanına sahip olabilirler. Böylelikle çocuğun üstün yararını da fiilen gerçekleştirmiş olurlar.
Yine Toplumsal ölçekte bakıldığında, aile arabuluculuğu, aile kurumunun çatışma anlarında dahi saygı ve nezaketle korunabileceğini gösterir. Bu da toplumun temel yapı taşı olan ailenin, yıpranmadan, onurla ayakta kalabilmesine yardımcı olur. Aile içi sorunların uzlaşmayla çözüme kavuşması, hem bireyler hem de toplum için barışçıl bir geleceğin en önemli adımlarından biridir.
AVUKAT ARABULUCU SİNEM HACIEMİNOĞLU